Mete Çubukçu

01 Mart 2013

Öcalan ne demek istiyor?

Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’nda 3 BDP milletvekili ile yaptığı görüşmenin dökümünün Milliyet gazetesinde yayınlanması önemli bir gazetecilik olayı

Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’nda 3 BDP milletvekili ile yaptığı görüşmenin dökümünün Milliyet gazetesinde yayınlanması önemli bir gazetecilik olayı. Ama onda da öte metinde görüşme sürecindeki trafiği, bu trafikte yaşanan diyalogları görmek tüm açıklığı ile görmek. Öncelikle söylenmesi gereken şey sürecin şimdiye kadar şeffaf bir biçimde yürütülüyor olması. Kaflarda haklı/haksız birçok şüphenin dolaştığı şu günlerde bu yöntemin kamuoyundaki birçok soruya da açıklık getirmesi açısından önemli. Ancak, şeffaflık barış sürecinin selameti açısından gerekli önemli olmakla birlikte sürecin en ince ayrıntısıyla bilmek gereksiz. Dünya örnekleri de bize görüşmelerin böyle yürütüldüğünü ortaya koyuyor. Çünkü bu zorlu bir yolda en küçük detaylar gereksiz tartışmalara neden olup olumlu gelişmeleri akamete uğratabilir.

İmralı’daki görüşmenin tutanakları ise başlayan süreçte Abdullah Öcalan’ın kararlığını, örgüt üzerindeki etkisini, tümüyle olmasa da değişen paradigmasını ve taleplerini ortaya koyuyor. Şimdiye kadar net olan şu:  Abdullah Öcalan ‘barış’a adım atmak için karar vermiş durumda. Bu yolda kendi örgütünü, kendine yakın Kürt kamuoyunu iknaya çalışıyor. Ancak, farklı kesimlerden haklı tepkiler de alacaktır.   Hükümetin çözüm yolunda ciddi bir adım attığı gerçeğini göz ardı etmeden Öcalan’ın da PKK/BDP/Avrupa üzerinde sözü geçen tek kişi olduğu ortada. “PKK’nın kendisini bir ağabey bir baba gibi gördüğü” tanımlaması bunu gösteriyor. Ancak, Öcalan ‘tek adam’ olmanın rahatlığı/rahatsızlığı içinde olduğu da fark ediliyor. Kendince riskleri sıralıyor çözümün başarılması gerektiğini söylüyor. Bu konuda kurduğu cümlelerde hem örgüte hem de devlete gönderme var. Kendi örgütü ve kitlesinden destek isterken zorluk çıkarılmasını istemiyor   sanki. BDP milletvekillerine “ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa Apo öldü diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK’nın beni kullanmasına izin vermem” diyerek net tavrını koyuyor. Ayrıca bu süreçte BDP’nin daha aktif ve gayretli olmasını istiyor hem de PKK’da çatlak seslerin çıkmaması, muhtemel ayrık otlarının temizlenmesi ya da provokasyonlara izin verilmemesi mesajını veriyor.

Bu mesajı tersten okursak, burada devlete bir tehdit/ikaz olduğunu görebiliriz. Çünkü Öcalan devlet ya da PKK tarafından boşa çıkarılmak istemiyor. Bunun çok riskli olduğunu da görüyor. Ama anlaşıldığı kadarıyla şu an için durum bu noktada değil. Bugüne kadar en önemli sorun ‘güven’ meselesiydi. Tarafların birbirine güvenmesi her türlü adımı kadük bırakıyordu. Bu güven tamamen kazanılmış değil belki ama tutanaklardan şu ana kadar karşılıklı güvenin sağlanmış olduğu görülüyor ki en ciddi aşamalardan birisi bu.

Öcalan Kandil’deki kadrolarda, Avrupa’daki karamsarlığı sezmiş. Çünkü örgütün ezberi bozulmuş durumda. Şimdi onların karamsarlığını gidermeye çalışıyor. Kandil ve Avrupa’ya gönderilen heyetlerin misyonu da bu. “Ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi gibi savaşacağız” sözleri de bu paradigma değişikliğinin kanıtı. Kolay değil 1984’ten beri değişikliklere gitse de ideolojik ve kadro omurgasını hala koruyan bir örgüt PKK. Böyle bir örgütün zihni ve  davranış kodlarını bir anda değiştirmesi kolay değil. Öcalan da bunun biliyor. PKK’ya “yeni döneme hazırlanın” derken PKK’nın yetersiz kaldığı yerlerde devreye gireceğini açıklıyor. 

Çözüm sürecinin en önemli aşaması, eylemsizlik, ölümlerin durması ve sınır ötesine çekilme. Bu süreç sağlıklı işlerse İrlanda örneğinde olduğu gibi bir ‘normalleşme’ süreci yaşanabilir. Normalleşme buradaki anahtar kavram. İnsanların daha sağlıklı düşündüğü, siyasal ve demokratik alanın açılması gerektiği ve silah üzerinden konuşulmayan bir dönem.  Örneğin, Avrupa Yerel Yönetim Şartı PKK için çıtanın çok düşürülmesi anlamına gelse bile Öcalan uzlaşma zeminin ve anayasal bir düzenleme açısından bu adımı makul görüyor. Yani Öcalan önceki tezlerine göre, daha gerçekçi ve makul talepler üzerinden yürüyor.

“Çekilirsek gerilla biter düşüncesine katılmıyorum Suriye, Kandil ve İran da binlerce var” cümlesiyle de PKK kadrolarını bir anda boşlukta bırakmak istemez bir tavır içinde.  Bu noktada eski alışkanlığı nüksederken, devlete hala elimde kozlar var mesajını vermek ister gibi. Öcalan’ın görüşme tutanakları barış konusunun genel hatlarıyla görüşüldüğünü zaman gidişata göre detayların ele alacağını gösteriyor.