Fenerbahçe, ligin sekizinci haftasında kendi evinde Kasımpaşa’yı geçip milli maç arasına lig lideri olarak girmeyi bildi. 8 maçta 6 galibiyet ve toplam 19 puan diye bakacak olursak maç başına 2.38 puan ortalaması oldukça iyi, yeni kurulan bir takımın puan sıralaması diye bakacak olursak liderlik mükemmel, iki haftalık sürede sakatların iyileşecek olması diye bakacak olursa ferahlatıcı diyebiliriz. Ancak bütün bunlar, takımın 8 haftada maç başına sadece 1.5 gol ortalamasıyla oynadığı ve kazandığı maçları bile maçları tam sürükleyip götüremeden zar zor kazandığı gerçeğini değiştirmiyor.
Bu maç özelinde anlatacak çok da yeni bir şey yoktu. Oyunu pozitifi bir şekilde oynamak isteyen bir rakibe karşı iyi mücadele, yüksek azim ve tempo ile gelen iki gol ve sonrasında özellikle son yarım saatte baş gösteren yorgunlukla mücadele amaçlı değişiklikler ve çok da sıkıntıya girmeden ama pek de rahat olmadan gelen bir galibiyet vardı. Kalitenin olmadığı bir yerde zaten bundan fazlası da olmazdı. Çok ön plana çıkan oyuncu da sırıtan bir oyuncu da yoktu. Atılan goller dışında da az sayıda gol pozisyonu vardı ki rakibin de en az o kadar pozisyonu vardı. Önceki maçlar gibi çok büyük sıkıntılar yaşanmasa da kolay bir galibiyet de olmadı.
Pereira’nın takımla beraber olduğu üç aylık zaman zarfında belli şeyleri oturttuğu ortada. Lig standartlarının üzerinde bir kaleci ve savunma hattı var. Takımın sadece Olimpiakos maçının son yarım saatinde dağıldığını gördüğümüz bir disiplini ve mücadele azmi var. Tempoyu yükseltme, oyunu önde oynama niyeti var. Bunların hepsi, bir takımın uzun bir maratonda var olabilmesi olmazsa olmaz ve oldukça değerli ve şu ana kadar takımın ligde çok da üst düzey bir takımla oynamadığı gerçeğini görecek olursak takımın şu anda ligdeki konumunu açıklamak için oldukça yeterli. Ancak sadece mücadele ederek elbette var olabilirsiniz ama şampiyon olamazsınız. Şampiyonluk için olmazsa olmaz bir kriter hiç vazgeçmeden istemekse bir diğer kriter de kalitedir.
Kaleci, üçlü defans ve Gustavo’dan oluşan temel savunma hattını bir yana bırakırsak kalan altı mevkide bugün oynayan Ferdi, Muhammed, Crespo, Berisha, Rossi ve Serdar Dursun ile Valencia hariç olmak üzere oyuna sonradan dahil olan tüm oyuncular (Novak, Zajc, Mert Hakan, Samuel) bu takımın mevcut ekonomik şartlara uygun olarak, yedek kalsalar dahi fazla sıkıntı yaratmadan kadrosunda bulunabilecek olan rotasyon oyuncularıdır. Oturmuş bir takıma dâhil olduklarında ellerinden gelen en iyi performansı ortaya koyarlar, o kadronun içinde çok sırıtmazlar, 10 üzerinden 6 ya da 7 düzeyinde performans da sergilerler ama bir arada ancak kupa maçlarında ya da ligin nispeten zayıf takımlarına karşı, o da eğer o takımlar bugünkü Kasımpaşa gibi oyunu açık oynamak isterlerse iş yapabilirler. Bunun net bir şekilde fark edilmesi ve kabullenilmesi gerekiyor. Ligde şu anki sıralama bu yüzden yanıltıcı olmamalıdır; bu testi her test edildiğinde kırılacaktır. Fenerbahçe kadro kalitesi olarak rakiplerinden geridedir ve bunun da temel sebebi yine karavanalarla geçen yaz transfer dönemidir.
Takımın sağ ve sol kanatlarında oynayabilecek oyuncular belli ve lig başında buralara transfer yapılmaması göze alınarak yola çıkıldı. Mevcut ekonomik koşullar altında çok eleştirmeyeyim diyorum ama Meyer ve Crespo ayarında adamların alındığı bir yerde bu mevkiler neden pas geçildi? Bunların denkleri de henüz bir saniye bile süre almamış Çağatay ve Burak mı oldu? Genç oyuncuların kazanılması ve parlatıp satılabilecek olmaları olasılığı ile avunayım diyorum ama bu sene geleceğe yatırım yapılacak sene mi? Orta sahada Gustavo’nun yanında oynayacak oyunculardan (Mert Hakan, Zajc, Crespo ve Meyer) tempo ve mücadele anlamında verim alırsınız ancak rakip gömüldüğünde gereken kaliteyi sahaya koyabilecek olan Sosa ve İrfan Can’ı artık devreye sokmak zorundasınız. Bugüne dek sakat olmaları bir şeyi değiştirmiyor, sakat değilken de oradaki tercihler olamamışlardı. Örnek vermek gerekirse milli ara dönüşü Trabzon deplasmanında belki Mert Hakan yine ilk seçenek olabilir ancak Başakşehir gibi maçlarda daha oradan fark yaratmaya başlamalısınız ve bunun adamları da bellidir ve bugün Kasımpaşa sadece kapanmayı tercih etseydi bu maçta da puan kaybı olabilirdi. Sezon başından beri burada bir transfer olması gerektiğini söylüyorum, santrfordan bile daha önemli diyorum, Ozan’ın kaybedilmesinin büyük bir hata olduğunu söylüyorum ama artık iş işten geçti ve Sosa ile İrfan Can’ın mutlaka oraya monte edilmesi gerekiyor. Bu kadar büyük iki kozdan artık iş çıkarmak zorundayız ve milli maç arasının belki de en önemli odak noktası burası olmalıdır.
Hücuma gelince bu takımın en kaliteli iki ismi Mesut ve Pelkas’tan hâlâ verim alamıyorsunuz ve dahası artık bu adamları küstürmenin eşiğine yaklaşıyorsunuz. Bu takımın yıllardır yüksek yüzdeli oynayan bir santrfor ihtiyacı varken, net bir santrfor almayıp bölgesinde pek çok kaliteli alternatif olan Rossi’yi transfer ediyorsunuz. Santrfor diye aldığınız Berisha’yı forvet arkasında oynatıyorsunuz. İkisi de bu maç için skora etki edecek performansı ortaya koydu, takım savunmasına yardımcı oldu, mücadele olarak da iyiydiler ama kaliteden de bağımsız olarak gol yüzdesi yüksek santrfor lazımken alınacak adamlar bunlar mıdır? O bölgede Valencia’nın yapabileceklerinden ne kadarını yapabilirler? Koskoca takımda tam olarak santrfor diye konumlanan bir tek Serdar Dursun var ve bu takımın ne kadar santrforu olur o da ayrı bir tartışma konusu olur. Bunlardan istediğinizi alamayınca yine dönüp takımın yüzünü kaleye döndüğünde en etkili ismi olan Valencia’yı kendisinden fizik olarak daha iri olan adamların arasına sırtı dönük olarak atıyorsunuz ve verimini azaltıyorsunuz. Tüm bunların sonunda her maçı zorlanarak geçiriyorsunuz ve karşınıza en azından sizin ayarınızda bir takım da gelince dağılıveriyorsunuz. Milli maç arasında artık bu oyunculardan doğru kombinasyonları içerecek bir plan yapmalısınız; zira ara transferde bulabileceğiniz hiçbir oyuncu bu isimlerden daha kaliteli olmayacaktır. Fenerbahçe takımı, seçeneklerinin bu kadar güçlü olduğu bir bölgede bu kadar hoyratça bir cömertliği göze alamaz. Takım 12 resmi maç oynadı, Ekim ayına geldik, hala daha maç öncesi hücum üçlüsünün kim olabileceğine dair bir fikrimiz olamıyor.
Toparlamak gerekirse sanki as kadrosu tamammış gibi alternatif oyuncuların transferiyle lige başlamış olan bu takım şimdiye kadar iyi gitmiştir. Bu takım, Anadolu’da bir şehrin takımı olsaydı, bu sezon ilk üçe oynardı, seneye Avrupa kupalarına giderdi, o şehirdeki taraftarlarını da sevince boğardı. Ancak bu takım Fenerbahçe ve burada şampiyonluk dışında hiçbir sonuç hiçbir zaman için başarı değildir. Güzel şeyler de oluyor ama aradığımız avuntu değil şampiyonluktur. Büyük resimdeki kalite farkı hiçbir zaman akıldan çıkarılmayıp sinekten değil artık inekten yağ çıkarmanın formülleri masaya konmalıdır.
Sakatlar ve halen daha takıma bir şekilde monte edilememiş olan kaliteli ayaklar için milli maç arası büyük bir fırsattır. Trabzon deplasmanı zor bir deplasman ama oynanacak olan oyun Fenerbahçe’nin oynamayı iyi bildiği ve Hatay ile Frankfurt deplasmanlarında gözümüzün pasını sildiği oyun olacak. İlk yarının kaderi önemle ölçüde bu maçla belli olacak. Sadece skor ve puan durumuna istinaden söylemiyorum; bu maç Fenerbahçe’nin bu ligde gerçek anlamda sınandığı da ilk maç olacak.