Mete Büyük

26 Ağustos 2018

Cocu'nun artık bir karar vermesi gerekiyor!

Bir şey üst üste dört maç tekrarlanıyorsa bu ciddi bir sorun demektir

Bu sezon aslında geçen sezonun kopyası gibi başladı. Fenerbahçe, tüm eksiklerine rağmen, kabuk değiştirme sürecine rağmen ilk üç maçı kayıpsız bir şekilde geçebilirdi ve fakat puan kaybı altı puana yükseldi. Üç maçta kaleye gelen top üç tane, her maça bir tane düşüyor ve hepsi golle sonuçlanıyor.  Fenerbahçe güzel oynamıyor, bir kısmının transferle düzelmesini umduğumuz ciddi eksiklikler var ama maçı çevirecek pozisyonlara organize bir biçimde olmasa da giriyor, o toplar içeri girmiyor ve kaleye gelen her şut ise akıl almaz bir istatistikle gol oluyor. Bunun bir yerde değişmesi lazım; bunu lanetle, şanssızlık edebiyatıyla aşmak mümkün değil ve ciddi bir özgüven kırılmasına yol açıyor. Geçen sene o özgüven yerine gelene kadar ligin üçte biri bitmişti ve şampiyonluk da zaten o arada gitmişti.

Geçtiğimiz hafta boyunca transferde ciddi bir hareketlilik yaşandı. Bu takımın parçası olamayacak Giuliano çok doğru bir kararla ve çok iyi bir paraya gönderildi. Bu takımın önemli bir parçası olan Josef ise reddedilemeyecek bir teklife karşılık gönderildi. Yerlerine gelecek oyunculardan dolayı takımın bir geçiş aşamasında olması doğaldı ve burada en önemli konu da bu maçı kayıpsız geçebilmekti.

Bu maçı tıpkı Malatya maçında olduğu gibi ilk 70 dakika ve son 20 dakika olarak ikiye bölmek mümkün. 

İlk 70 dakika savunma yine her zamanki gibiydi; ara sıra kişisel hatalar, alabildiğine yavaş bir oyun, topu durdurmadan çevirememe özelliği, anlamsız yan ve geri paslar hep aynıydı. Her zaman en azından bindirmelerini gördüğümüz Isla bu sefer daha sabitti zira Dirar onun da koridorunu işgal etmişti. Hasan Ali tüm yetersizliği ile sahada en çok topla buluşan oyuncu oluyor ve üstelik insanın zekâsı ile alay edercesine bir de duran topları kullanıyordu Mehmet Topal, ön liberoda tek başınaydı ve bu durum, işin ekonomik kısmını bırakırsak belki de Josef’in ayrılışının tek olumlu yanıydı ve gerçekten çok başarılıydı. Maçın ilk yarım saatinde iki tane de yüzde yüzlük pozisyonun başrolündeydi ve hele ikinci pozisyonda ön alanda yaptığı pres, pozisyonun içinde kalmaya devam etmesi ve hatta son vuruş şekli oldukça başarılıydı. Bu savunma kurgusu bildiğimiz bir kurguydu; oyuna çok ekstra bir katkı veremezdi ama gol de yedirmezdi. Maç boyunca da böyle oldu ve değişmediği müddetçe de her halde hep böyle olacak; ne uzayacak ne de kısalacak.

İlk 70 dakikada ön tarafta ise hiçbir şey yolunda değildi. Eljif muhtemelen aldığı direktif gereği topla mümkün olduğunca az oynuyor ve hücuma gerekli katkıyı vermiyordu. Biz bu takımın en yetenekli oyuncusu olduğu halde top kayıplarına tahammül edemeyip Valbuena’yı istemezken takımdan ne zaman ayrılacak diye merak edilen Dirar sağ kanatta üst üste kayıplar yapıyordu. Alper, teknik kapasitesinin düşüklüğünü bilip topu geniş alana çekip etkili olmaya çalışacağına halen daha sol tarafta oyuncuların içinden geçmeye çalışıyordu. Ayew, Malatya maçındakinden bile etkisizdi ve sahanın Dirar ile birlikte en kötüsüydü. Slimani ise uğraşıyor, gol vuruşunu yapamasa da takıma yardımcı oluyor ancak yine yalnız kalıyordu. Yani ön tarafta da işler yıllardır bildiğimizden farklı değildi. Tüm bunlara rağmen golü yiyene kadar Fenerbahçe’nin 4-5 tane ciddi gol pozisyonu vardı ve birisi gol olsa maçın kaderi farklı olurdu. Biz yine eleştirirdik ama şu geçiş sürecinde ihtiyaç duyulan puanlar gelirdi.

70. dakikadan sonra Malatya maçının neredeyse birebir kopyası yaşandı. Golden sonra takımda bir panik hali başladı, orta saha tamamen boşaltıldı, ne olduğu belli olmayan 4-2-4 gibi bir sisteme dönüldü, tamamen karambolle gol arandı. 60. Dakikada oyuna giren Barış’a neredeyse pas bile atılmadı. Oyun karambole dönmüşken orta sahanın dönen topları toplaması ve oyuna sokması gerekirken bu özelliği olmayan Mehmet Ekici o role soyunduruldu. Cocu, iki Benfica maçı ve Malatya maçından sonra bu maçın da son çeyreğinde berbat bir sınav verdi. Takımın geriye düştükten sonra reaksiyon verememesinden şikayetçi ama dönen topları alamayan, oyunu rakip kaleye yıkamayan ve dahası rakibe de kontra veren bir düzensizlikte kendi payını unutuyor. Bir şey üst üste dört maç tekrarlanıyorsa bu ciddi bir sorun demektir.

Ben sistemlere inanan biriyim. İnanılmış, denenmiş ve başarılmış bir sistem varsa onun kurgulanması için çaba sarf edilmesi, eksiklere rağmen vazgeçilmemesi ve üzerine sürekli inşa edilmesi gerektiğini düşünen biriyim. Bu uğurda gerekirse puanlar kaybedilir, yeri gelir sezon kaybedilir ama hiç olmazsa bir felsefe ve gelecek kazanılır. Geldiği günden beri beşinci resmi maçını oynayan Cocu’nun halen daha gelirken anlattığı sisteme dair bir denemesi bile yok. Bu sisteme ayak uyduramayacağı için Giuliano gönderiliyorsa, ki son derece doğru karar olduğunu bir daha söyleyeyim, ama o yolun sonu en son Aragones döneminde üstelik sahada Alex ve Emre varken gördüğümüz 4-1-4-1 oluyorsa ve üstelik bu sistemde bile kanatlarda hiç olmayacak Dirar’dan ve Alper’den medet umuluyorsa burada bir hata vardır. Takım bu sisteme hazır değilse o halde geçen sene son 23 haftada 55 puan toplamış olan sisteme ayak uydurursun, birkaç takviyeyle geliştirmeye çalışırsın. Biz yine hoşlanmayız, eleştiririz ama en azından kapasiteye ve ekonomik şartlara bakıp anlayabiliriz. Cocu’nun artık bir karar vermesi gerekiyor; sistemini belirleyecek, ısrar edecek ve transferler de tamamlandığında bunu olabildiğince sabit bir kadro ile tatbik edecek. En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir. Her maç sistem ve 4-5 oyuncu birden değişmez, sezon başı da olsa değişmez.

Şu an için bir stoper ve bir santrfor transferi tamamlandı. Comolli’nin ifadesiyle birkaç transfer daha yapılacak ve sol bek, kaleci, kanat ve orta saha transferleri konuşuluyor. Bu transferlerin takıma ne derece katkıda bulunacağını göreceğiz, o yüzden şimdilik yorum yapmak gerçekten zor. Belki her şey daha da kötü olacak, belki bugün eleştirdiğimiz yanların en azından bir kısmı tamir olacak. Ancak bu transferleri Comolli ve Cocu yaptığına göre bir mantık izlendiğini ve bu izlenen mantığın da istenen sistemle paralel olduğunu düşünmek istiyorum ve tekrar ediyorum: Cocu’nun artık bir karar vermesi gerekiyor.

Son olarak da bir tahminimi paylaşayım. Eğer iddia edildiği gibi Marco Fabian transfer ediliyorsa ve bugün son 20 dakikalık karambolde Valbuena oyuna girmiyorsa bu hafta Valbuena’nın gidişi de açıklanabilir.