Hocalarımız duymasın; sosyoloji derslerimiz ne zaman fazla teorik hale gelse ya da güncel sorularımıza net cevaplar veremese, "En iyi sosyologlar bakkallar ve berberler!" diye espri yapardık. Öyle ya, onlar mahallede olup biten her şeyi bilir; futboldan uluslararası siyasete kadar her konuda öngörüde bulunabilirlerdi. Sosyoloji hocalarımız gibi üç düşünüp bir söylemezlerdi yani!.. Yıllar geçip Türkiye bilim ya da akılla açıklanamayacak "tuhaf" bir ülkeye evrildikçe, bu espriyi "En iyi sosyolog Umur Bugay!" diye kullanmaya başladım. Zira Bugay'ın yarattığı ve tam 13 yıl süren "Bizimkiler" dizisinde de, onun öncülü olan "Kapıcılar Kralı" filminde de (Zeki Ökten'76) bizim toplumun birbiriyle hiç alakası olmayan kesimlerinin nasıl bir arada yaşadığını görebiliyorduk. Sarhoş komşusundan asker emeklisi apartman yöneticisine, "şark kurnazı" kapıcısından "beyaz Türk" çekirdek ailesine kadar her figür, 70'ler ve 90'lar Türkiye'sini harikulade özetliyordu.
Bir demokrasi apartmanı: "Bizimkiler"
Bu hafta yitirdiğimiz Umur Bugay, gelecek kuşakların tez konusu yapabileceği, hazine değerinde bir "külliyat" bıraktı geride. Nitekim Bugay'ın vefatından sonra bir Youtube videosu yayınlayan gazeteci Ünsal Ünlü de bu mirasın önemine değinirken, Bugay'ı bir "fotoğrafçı"ya benzetiyordu. Ünlü'ye göre "Bizimkiler"de izlediğimiz bir "demokrasi apartmanı"ydı aynı zamanda... Siyasal İslam'ın iktidarıyla bu apartmanı yitirmiştik. Dizide kapıcı Cafer ile (Ercan Yazgan) temsil edilen "köylü zihniyeti", ülkeyi (apartmanı) ele geçirmiş, intikam arzusuyla yanıyor ve "öteki"ne yaşam hakkı tanımıyordu artık. Ana hatlarıyla katılmamak mümkün değildi Ünlü'nün analizine... Ama atlanan noktalar da vardı elbette...
TIKLAYIN - Ünsal Ünlü'nün "Adamı hasta ettiler sayın abim, ülke apartmanı dağıldı!" videosu
Kapıcı Cafer'in Recep İvedik'e dönüşümü
Evet, Ünsal Ünlü'nün dediği gibi "Cafer"ler, ne tesadüf ki "Bizimkiler" dizisinin sona erdiği 2002'de "ileri demokrasi" gibi parlak vaatlerle eline geçirmişti ülkeyi. 90'ların burun kıvrılan "Cafer"lerini artık devletin kilit mevkilerinde görmeye başlıyorduk. Gücü (ve banka hesabı!) şiştikçe kibri de artan bir "kapıcı Cafer"le karşı karşıyaydık ki artık bu Cafer, eskiden tanıdığımız Cafer'den çok uzaktı! O artık cehaletiyle övünen ve kendi kültürünü topluma kaba kuvvetle de olsa yaymak isteyen bir Recep İvedik'ti aslında!.. Sanki "Bizimkiler" dizisinde kabzımalı naylon faturayla dolandıran "Tak Tak Sedat"ı (Salih Kalyon) da yanına almış, "yap-işlet-devret" modeli ve geçiş garantili otoyol ve köprülerle ana yurdu dört baştan örmeye başlamıştı!
"Yazlıkçılar" hep bizimle!..
Gerek "kentsel dönüşüm"ün etkisi, gerekse iktidarın hep teşvik ettiği kutuplaşma ile gözden ıraktı artık "Bizimkiler"... Ama asla gönülden değil!.. Zira Gezi'de ve hatta son İstanbul yerel seçiminde gördüğümüz gibi, mahalleler daha keskin çizgilerle ayrılsa da farklı insanlar hâlâ bir araya gelebiliyorlardı. Bunun bir diğer kanıtı, yine Umur Bugay'a ait "Yazlıkçılar" dizisinin hâlâ güncel, hâlâ canlı olmasıydı! Seçim haritasında AKP sarısına boyan(a)mayan sahil kasabalarında, Ege ve Marmara sayfiyelerinde çok kültürlülük bugün de hüküm sürmekteydi. Şımarık fabrikatörle emekli hariciyecinin, her yaz arabasına atlayıp tatile gelen "görgüsüz Almancı" ile kibar hanımefendilerin, beyefendilerin komşu bahçeleri paylaştığı yazlık siteler bir Türkiye gerçeğiydi. Kendini "davet ettiren" misafiri, gelip de gitmeyen akrabası, onlara yemek hazırlamaktan plaj yüzü göremeyen ev hanımı ve ille de bakkalı, dilsizken bile dedikodu yapabilen bakkal çırağıyla (Ali Uyandıran'a saygıyla!) "yazlık", AKP'nin nüfuz edemediği nadir bölgelerdendi. Tam da Umur Bugay'ın resmettiği gibi...
Kendisi komedi bir ülkenin komedisi çekilebilir mi?
Umur Bugay'ın 2000'lerde daha az üretken olmasında, "Bizimkiler" kadrosunu yaprak dökümü misali kaybetmemizin payı büyüktür elbette... Ama toplumdaki zıtlıkları tatlı tatlı işleyen Bugay'ın, değişen ve kendisi bir çelişki yumağına dönen Türkiye'de hicvedeceği bir "renklilik" bulamaması da gayet anlaşılabilir. "Katil"in bile (Aykut Oray) yeri geldiğinde "adalet" dağıttığı bir apartmandan, gerçek katillerin baş tacı edildiği; yazar ve çizerlerin suç dahi uydurmaksızın "içeri atıldığı" bir yarı açık cezaevine dönüşmüştük kısa zamanda... İçinde yaşadığımız için tam fark edemediğimiz bu (traji)komediyi ne Woody Allen kurgulayabilirdi, ne Rowan Atkinson! Bu durumda Umur Bugay ne yapsın?!..
Dizi izlemeyi "vakit kaybı" gören biri olarak, hayatım boyunca sadece "Bizimkiler" ve "Yazlıkçılar"ı kendi irademle açıp, defalarca izledim. Maalesef her iki dizinin de hem annesi, hem babası olan Umur Bugay, artık aramızda yok. Vefatını teyit etmek için girdiğim Google'da Bugay hakkında çıkan ilk bilgi, kendisinin (gerçekten!) sosyoloji mezunu olduğuydu. Veda ederken büyük bir sürpriz yapmıştı sadık bir hayranına. Geç de olsa öğrenmiştik, "en büyük sosyolog" esprisinin içinin dolu olduğunu... Elveda, en komik sosyolog!.. Elveda, "bizim" sosyolog!..