Bundan birkaç yıl önceydi. Antalya’nın dev gıda fuarı Anfaş’ın Bevex (Beverage Expo) bölümünde, ”Kebapla Şarap Uyumu” panelini düzenlemiştik. Sadece konuşulmayan, izleyicilerle birlikte tadımlar da yapılan panelde Develi kebap lokantalarının sahibi Arif Develi’ye “Kebapla şarap sizce ne kadar uyumludur?” diye soracak oldum. Kebapçıların kalender tavırlı duayeni, gülümseyerek cebinden bir kâğıt çıkardı:
“Burada bu sorunun sorulacağını bildiğim için bizim çocuklardan rakamları rica ettim. Buraya yazdılar. Sadece altı Develi restoranında geçen sene 30 bin şişe şarap açılmış… Yani sorunun cevabını aslında vatandaş vermiş, kebabına şarabını pek de güzel uydurmuş. Zaten niye uymasın ki?..”
Tadı damağımda kalan o günleri, Gaziantep Belediyesi’nin büyük bir kampanyayla yaptığı fıstık hasadı dolayısıyla hatırladım. 183 aşçı ve mutfak uzmanının katıldığı hasat şenliği ile birlikte Gaziantep Mutfak Sanatları Merkezi’nin açıldığı da duyuruldu, buralarda hem şeflerin, hem amatörlerin yöre mutfağını aslından öğrenecekleri belirtildi. Nitekim bu vesileyle pek çok yabancı aşçı da Gaziantep’e gelir gider oldu…
Şaraba bir “içki” değil “içecek” olarak bakılmalı
“Burada üzüm şaraptan yapılmıştır!” diyecek kadar ileri giden Fransızlar şarabın sofradaki yeri için ise “Şarapsız bir yemek, güneşsiz bir gün gibidir” diyorlar. Sadece Fransa’da değil, tüm batı kültüründe şarap yemeğin yoldaşı, sofranın olmazsa olmazı. Terazinin bir kefesinde yemek yer alıyorsa, diğerinde de şarap oluyor. Öyle ki, özel bir şarabın açılacağı gün yemek bile şaraba göre seçilerek hazırlanıyor. Şarap bu kültürlerde bir “içki” değil, hafif alkolü de olan bir “içecek”. O yüzden sofrada 18 yaşın altındaki ergenlere bile su katılarak biraz şarap veriliyor.
Kilis şarabı gibi efsaneler diriltilmeli
Mutfağıyla övündüğümüz Gaziantep mesela, 70’li yıllarda 8 şarap tesisine sahipmiş. Bugün adı bile anılmayan Dökülgen üzümünden tatlı, Sergikarası üzümünden sek kırmızı şaraplar yapılırmış. Kilis ise Horozkarası üzümüyle ünlüymüş ve Kilis şarabı adlı adınca bir markaymış. Genç Cumhuriyet’in “Anadolu’nun tarım zenginliklerini değerlendirme” vizyonuyla Tekel’e kurdurduğu yöresel şaraphaneler, Isparta’dan Tokat’a, Kırıkkale’den Urfa’ya bir düzineden fazla Anadolu ilinde nefis şaraplar yapmışlar. O yıllarda turizm olmadığı için şaraplar buralarda koltuk meyhanelerinde ucuz içki olarak tüketilmiş. 1980’lerde öğrenciyken Gaziantep’te bir şarap tesisi olan Tekel’in Horozkarası üzümlerinden yaptığı Güneybağ şarabıyla geçirdiğimiz akşamlar, şarabın buruk ve damakta kalan tadı, bu gün bile hatırımda.
Gaziantep’in en ünlü kebapçısı İstanbul’da 30 bin şişe şarap satıyor da, Gaziantep’tekilerde niye şarap, hem de yörenin şarabı sunulmasın? Zengin mutfağımız, niye Avrupa’daki gibi şarabından güç alıp daha da parlamasın? Bineceğimiz dalı, bile bile niye keselim?..