Mehmet Y. Yılmaz

05 Mart 2019

Verdiği bu sözler için yemin eder mi?

Cumhurbaşkanı’nın temel açmazı söylediklerinin hepsini yapma fırsatına sahip olduğu halde hiçbirini yapmamış olması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim kampanyasının bir bölümünü de gazetelere verilen tam sayfa ilanlar aracılığıyla yürütüyor.
Yatay şehircilik yapacakmış, şehirlerin meydanları yeniden düzenlenecekmiş, insan merkezli hizmet olacakmış vs.
Cumhurbaşkanı’nın temel açmazı da bugüne kadar bu söylediklerinin hepsini yapma fırsatına sahip olduğu halde hiç birini yapmamış olması.
Şehirlerdeki kupon arazileri kimlerin alacağına, kime ne kadar emsal inşaat hakkı tanınacağına kadar o karar verdi ama şimdi söylediklerine bakılırsa o kararlarının hepsi yanlışmış.
Olabilir, “o zaman hata yapmıştı, şimdi düzeltecek” diye düşünebiliriz.
Bu tür yanılgılar insanlara özgü. Gerçi yandaşları onda insanüstü özellikler de vehmediyorlar ama o onların sorunu.
Geçen gün Hürriyet ve Sabah’ta yayınlanan ilanlarında şöyle sözler verdi:

Bugüne kadar AKP yönetim anlayışına tamamen ters uygulama vaatleri bunlar.
Hiç bir işte şeffaf değillerdi, özellikle de plan değişikliklerinde!
Halk ne diyor, uzman sivil toplum kuruluşlarının görüşü ne, aldırmıyorlardı bile.
Hele “uzlaşma” kelimesi onlar için “teslimiyet” kelimesi ile eş anlamlı gibiydi.
Verdiği bu sözlere siz ne kadar güvenirsiniz, bilemiyorum ama dileyelim ki bu kez farklı olsun, bunlar da balkon konuşmasında verdiği sözlere benzemesin.
Şimdi bu konuşmayı okuyunca bir kez daha anlıyorum ki Osman Kavala filan boş yere hapiste yatıyor.
Gezi protestolarının fitilini ateşleyen şey, belediyenin, bölge halkının itirazlarına rağmen Gezi Parkı’na alış veriş merkezi yapma hevesi ve isteğiydi.
Bu inşaat için kimlere söz verilmişti, kimler inşaatın yapılamamasından zarar gördü, bilemeyeceğim, çünkü şeffaflık da yoktu.
Sivil toplum örgütlerinin neredeyse tümü de parka inşaat yapılmasına karşıydı.
Demek ki şimdi bu sözlerinde samimiyse, Gezi Parkı’na kışla yapma planı tamamen çöpe atılmış olacak.
Bu sözlerini tutacağına, ekmek ve Kur’an üzerine yemin ederse, ben de buradan söz veriyorum oyum Binali Bey’e.
Sonradan “kefaretini öder, yemini bozarım” demek yok ama!

***

Öyle bir salladılar ki!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “şimdi de işsizliği dillerine doladılar” dedi.
Memleketimizde kasım ayı rakamlarına göre “resmi işsiz sayısı” 3 milyon 275 bin kişi.
Bu, işsizliği tanımlama biçimimiz nedeniyle böyle. İş aramak için sokağa çıkmış ama bir ay boyunca iş bulamamış kişilerin sayısı bu.
Bunların dışında aslında çalışabilecek olduğu halde bir işe girme ümidi olmadığı için iş aramayan 2 milyon 219 bin kişi daha var.
Yani 5 milyon 500 bin çalışabilir yaştaki Türk vatandaşı işsiz.
Suriye’den geçici sığınmacı olarak memleketimize gelen 4 milyon kişinin en az 1 milyonunun da iş aramakta olduğunu varsayabiliriz.
Yani bunun “dile dolanmasında” bir tuhaflık yok. Garabet, bu konunun hiç açılmıyor olması olurdu.
Ve Cumhurbaşkanı bir de şunu unutuyor ki 2001 yılında, derin kriz ortamında işsizlik yüzde 8,4 idi.
2002’den bu yana da kendisi karar verme ve uygulama makamındadır.
Şimdi işsizlik yüzde 16.
Muhalefet bunu diline dolamayacak da neyi dolayacak?
Cumhurbaşkanı, Cumartesi günü “9 milyon yeni istihdam ortaya çıkardık” dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Damat Berat Bey ise yeni aldığı önlemler ile 2,5 milyon kişiye iş bulacağını söylüyor.
Binali Yıldırım’ı da unutmayalım. O da İstanbul’da devrim niteliğinde öyle projeler yapacakmış ki 500 bin yeni iş yaratacakmış.
Üçü birleşip, toplam 12 milyon kişiye yeni iş buluyor yani.
Memleketimizde şu anda 27 milyon kişi bir işte çalışıyor, varın hesaplayın ne kadar önemli bir iş başaracaklarını!
Bu durumda Türkiye’de işsiz kimse kalmayacağı gibi, Suriyeli göçmenlere de iş bulacağız demektir.
Hatta Keşmir kavgası nedeniyle mağdur olacak Pakistanlıları da alırsak açılacak yeni pozisyonları ancak doldurabiliriz.
Seçimden sonra herkesin iş bulabildiği, cennet gibi bir ülke bizi bekliyor sizin anlayacağınız. Yerseniz tabii!

***

Nasıl yani?

Tanınmış kişiler bazen öyle sözler söylüyorlar ki kesip bir kenara ayırmaktan kendimi alamıyorum.
Buyurun size iki örnek
Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, Sankt Peterburg’daki Zenit maçından önceki basın toplantısında:
"Sorun, topu içeri sokmak.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Trabzon’daki partili gençlerle kahvaltı toplantısında:
“Siyaset, politik bir duruş gerektirir.”