"Yerli ve milli" Erdoğan rejiminin, dışarıda neler yaptığını öğrenmemiz için "yabancı ve gayrı milli" kaynakları takip etmemiz gerekiyor.
Donanmamızın medarı iftiharı amfibi gemisinin, ABD donanması ile İsrail'i korumaya yönelik tatbikat yaptığını Amerikalılardan öğrenmiştik.
Türkiye'nin BRICS adı verilen kuruluşa üye olma talebinde bulunduğunu da Ruslardan öğrendik.
Acaba bunun nedeni Erdoğan yönetiminin aldığı tasarruf tedbirleri mi? Gelişmelerden milleti haberdar edecek personelden tasarruf ederek, bu işi yabancıların sırtına yıkma çabası mı?
Yoksa Erdoğan yönetiminin, milli olmakla birlikte milletle bilgi paylaşmaktan hazzetmeyen tabiatı mı?
Her neyse, sonunda haberimiz oluyor ya biz ona bakalım.
BRICS üyeliğine müracaat edilmesi ile ilgili haberleri okuyanlar, doğal olarak Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşma yolunda bir manevra daha yaptığını düşündüler.
Ben böyle düşünmedim.
Bende uyandırdığı duygu daha çok Erdoğan ve arkadaşlarının bu ülkeyi yönetme kapasiteleri ile ilgili endişe oldu.
AB'nin yerine BRICS'i koyma çabası, tuvalet kâğıdı yerine zımpara kullanmaya kalkışmak gibi bir şey.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ülke isimlerinin ilk harflerinden oluşan bu "birlik", AB benzeri bir birlik değil.
AB tasavvurunun arkasındaki felsefe, kurumsallaşma, ortak hukuki mevzuat ve ortak para kullanımı gibi şeyler BRICS'te yok.
AB, üyeleri arasında küçük farklılıklar olmakla birlikte yönetim standartları, siyasi yönelim, ortaklar arasındaki ilişkinin kurumsallaşması ile nispeten homojen bir birlik.
Böyle olduğu içindir ki üyeler arasında ticari ve ekonomik ilişkiler neredeyse kendiliğinden yürür ve gelişir.
BRICS ise beş benzemezler topluluğu. AB gibi bir "ortak yönetişim" arayışı değil.
BRICS üyesi ülkelerde AB'dekine benzer bir ortak hukuki standartlar yok. Kültürel birlikten söz etmek olası değil. Ülkelerin siyasi yönelimleri birbirinden tamamen farklı.
Ve bu birliğin günün birinde AB gibi ortak bir kurumsal yapı yaratmak gibi bir hedefi de yok.
Dedim ya birisi tuvalet kâğıdı ise diğeri zımpara.
Aynı amaçla kullanılamazlar, biri diğerini ikame etmez.
Kuşkusuz ki Dışişleri Bakanlığı'ndaki meslekten diplomatlar, bunu hepimizden daha iyi biliyordur.
Acaba bu açıklamaları yapmayı başkalarına bırakıyor olmalarının nedeni, Erdoğan'a "aman efendim, yanlış biliyorsunuz, o iş öyle değil" diyemiyor olmaları mı?
* * *
Şimşek "kapıya" yaklaşıyor mu?
Son gelişmeden sonra şunu mu anlamalıyız: Mehmet Şimşek hızla kapıya doğru ilerliyor! |
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
Erdoğan yönetiminin dış politikası ile ilgili haberleri takip ederken dilime hep aynı şarkı takılıyor: Kapıldım gidiyorum, bahtımın rüzgârına!
Kaptanzade Ali Rıza Bey'in, Ömer Bedrettin Uşaklı'nın güftesine yazdığı bu hicaz şarkıyı Müzeyyen Senar şahane söyler.
Yaz başında, AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala, "Avrupa Birliği müktesebatında olan ve Türkiye'nin yararına reformları hayata geçireceğiz" dedi ve "bir yıl içinde hızlı bir reform süreci" vaat etti.
Ala'nın hayata geçirmek istediği "Türkiye yararına reformlar" tahmin edebileceğiniz gibi tek adam rejiminin özüne dokunmayacak şeyler.
Çünkü demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları konularındaki reformlar bu rejimin özünü zedeler ve Erdoğan da bundan vazgeçmek istemez.
Ala'nın bu vaadinden hemen sonra Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Brüksel'e gitmiş "Neden Avrupa Birliğine ihtiyacımız var? AB, Orta ve Doğu Avrupa için bir değişim motoru görmüştür. Bir çıpanız, bir dizi standardınız ve bir ilham kaynağınız olduğunda toptan dönüşüm daha kolaydır işte bu yüzden AB'ye ihtiyacımız var" demişti.
Eski AKP milletvekili ve eski Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır'ın bir sorusu üzerine de "Türkiye kararlılığını sürdürüyor. Kulağa öyle gelmediğini ya da öyle görünmediğini biliyorum. Ama sağlam bir şekilde yeniden çıpalamak istiyoruz. Şimdi Türkiye'deki siyasi iklim bana göre daha elverişli" demişti.
O günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da "BRICS, AB'ye iyi bir alternatif" diyordu.
Bu son gelişmeden sonra şunu mu anlamalıyız: Mehmet Şimşek hızla kapıya doğru ilerliyor!
* * *
Bir de çoban masalı!
Hakan Fidan, Erdoğan'ın iki yıl önce "önemli mesafe kaydettik" dediği konuda "ilgili kurumların çalışmalarını sürdürdüğünü" söylüyor |
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ağustos ayı biterken AB'nin "aday ülkeler dışişleri bakanları" ile yaptığı Gymnich Toplantısı'na katıldı.
Gymnich Toplantısı adını, bu organizasyonun ilk kez yapıldığı Almanya'daki Gymnich Şatosu'ndan alıyor.
Türkiye, bu toplantıya 2019 yılından beri çağrılmıyordu.
Çağrılmama nedeni Akdeniz'in doğusunda petrol ve doğal gaz arama konusunda, AB ülkeleri ile olan anlaşmazlıktı.
Hatırlarsınız "Mavi Vatan" politikasıyla da isimlendirilen Erdoğan'ın hamasi nutuklarıyla cilalanan bu girişimler sonucunda AB, Türkiye ile üst düzey siyasi diyaloğu kesme kararı almıştı.
Erdoğan yönetimi önce "gemi arızalı, bakımda", sonra "gemi Karadeniz'de lazım" gerekçeleriyle Doğu Akdeniz'de arama faaliyetlerine son verince Türkiye Dışişleri Bakanı'nın "ihtiyaç halinde" yeniden Gymnich toplantılarına çağrılmasının yolu açılmıştı.
AB'nin şartı şuydu: Türkiye, Doğu Akdeniz'de tek taraflı arama faaliyetlerine son verecek!
Son toplantıya bu nedenle mi çağrıldı, yoksa dönem başkanı Macaristan'ın, Erdoğan'a bir jesti miydi, bilmiyorum.
Fidan, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada vize serbestisi ve geri kabul anlaşması için şart koşulan 72 kriterden yerine getirilmeyen 6'sı için "ilgili kurumların çalışmalarını sürdürdüğünü" söyledi.
Hatırlar mısınız bilmiyorum, bu şartların yerine getirilmesi için çalışmalar Başbakan Ahmet Davutoğlu döneminde başlamıştı. (Aralık 2013)
6 kriterin bir türlü yerine getirilemiyor olmasının nedeni Erdoğan rejiminin başının demokratik haklar ile hoş olmamasıydı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Ocak 2022 tarihinde AB ülkelerinin Büyükelçileri ile yaptığı toplantıda şunu söylemişti:
"Özellikle vize serbestisi ve Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konularında ilerleme kaydetmeliyiz. Biz bu çerçevede 72 kriterden kalan 6'sının karşılanması hususunda önemli mesafe kat ettik."
Gördüğünüz gibi Hakan Fidan, Erdoğan'ın iki yıl önce "önemli mesafe kaydettik" dediği konuda "ilgili kurumların çalışmalarını sürdürdüğünü" söylüyor.
Kendisi söylediğine inanıyor mu bilmiyorum ama bu iş koyunları sonunda kurda kaptıran malum çoban masalına döndü.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |