The Economist dergisinin 2006 yılından beri düzenli olarak yayınladığı Küresel Demokrasi Endeksi’ne göre Türkiye’nin demokrasi karnesi geçtiğimiz yıl biraz daha kötüleşti.
Endeks, küresel çapta seçim süreçleri ve çoğulculuk, hükümetlerin işleyişi, siyasi katılım, siyasi kültür ve sivil özgürlükler kategorisinde 60 göstergeyi değerlendirerek her ülkeye 0 ile 10 puan arasında bir not veriyor.
Kolayca tahmin edebileceğimiz gibi 10 tam puanı alan bir ülke yok, tıpkı 0 puanı olan ülke de olmadığı gibi.
En yüksek puanı Norveç almış: 9,81. En düşük not tabii ki Afganistan’ın: 0,25!
Dünya ortalaması 5,17.
Türkiye, dünya ortalamasının altında yer alıyor. Demokrasi puanımız 2023’te 4,33 iken 2024’te 4,26’ya düşmüş.
Türkiye bu notuyla “hibrit” demokrasiler kategorisinde yer alabiliyor.
167 ülke arasında 103. sıradayız ve bir önceki yıla göre puanı kötüleşen altı ülkeden biriyiz.
Rabbim yardım eder de Erdoğan rejimi notumuzu biraz daha indirmeyi başarırsa “otoriter rejimler” kümesine düşebileceğiz çünkü içinde bulunduğumuz kategorinin de sonlarındayız.
İktidarı bu konuda kararlı görüyorum ama bu kararlılık iyi bir şeye işaret de etmiyor maalesef.
Türkiye’de siyaset yapmak giderek “tehlikeli” bir iş haline geliyor.
Mesela CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, geçen gün Emniyet Müdürlüğü’nden bir davet aldı.
Bu “gelin iftarı birlikte yapalım” daveti değil. Ekrem İmamoğlu’nun savcılığa ifade vermeye gittiği gün bazı partililer de Adliye dışında destek amacıyla toplanmışlardı. Çelik’in “polise çekilmesinin” nedeni bu toplantı.
Bu tür toplantılar için kimseden izin alınması gerekmediğini Anayasa yazıyor. AİHM ve AYM’nin de bu yönde sayısız kararı var. Ama yine de İl Başkanı hakkında soruşturma açılabiliyor.
İstanbul’da Gazze politikası nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto eden gençlere şiddet uygulayan polisler ile ilgili olarak da soruşturma izni verilmedi.
Şiddet kullanan polislerin amirleri tarafından korunarak, soruşturmalardan kurtulmaları artık sıradan bir uygulama.
Suç işleyen polislerin amirleri tarafından korunması tipik “otoriter rejim” görüntüsü.
Endekste Türkiye’nin de yer aldığı hibrit rejimler, genellikle seçimlerin adil olmasını önleyen önemli usulsüzlüklerin olduğu yerler olarak tanımlanıyor.
Hükümetin muhalefet partileri ve adayları üzerinde yaygın bir baskısı söz konusu.
Ekrem İmamoğlu’nun başına gelenler, seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine devlet memurlarının tayin edilebilmesi gibi etkenler, Türkiye’deki serbest seçim geleneğini zedeliyor.
Endeks, hibrit rejimleri “yolsuzluk yaygınlaşma eğiliminde, hukukun üstünlüğü zayıf, sivil toplum zayıf, tipik olarak gazetecilere yönelik taciz ve baskının yanında yargı bağımsız değil” diye tanımlıyor ki bu tanım tıpa tıp bugünkü Türkiye’ye de uyuyor.
Türkiye, demokrasi dışı bir ülke olmaya doğru koşar adım ilerliyor.
-------------------------------------------