Mehmet Y. Yılmaz

11 Mart 2019

Süleyman Soylu’nun mutlaka ihtiyaç duyacağı bir “insan hakkı!”

“Unutulma hakkı” diye, çağın gereklerine uyularak tanımlanan yeni bir “insan hakkı” kavramı var

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP’nin Ankara ve İstanbul büyükşehir adaylarına akıl verdi:
“İmamoğlu ve Yavaş, Sezgin Tanrıkulu ile aynı partide olmaktan tiksiniyorum desinler.”
Niye böyle söylemeleri gerekiyormuş onu da açıkladı tabii: “Çünkü diyemezler!”
Enteresan bir kişilik bu adam.
Keşke derinlemesine bir psikolojik incelemeye razı olsa, böylece memlekete hiç olmazsa “bilimsel denek” olarak hizmet etmiş olur.
Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu buna ne yanıt verirler, bilmiyorum.
Ama ben olsam şöyle derdim:
“Sen yıllarca arkasından olur olmaz sözler ettiğin Recep Tayyip Erdoğan’a biat etmeyi içine sindirebildin, sana ne benim kimi içime sindirebileceğimden?”
Tabii şimdi aynı sözleri burada benim tekrarlamam hem aile terbiyem açısından uygun değil hem de “gözümün üstünde bir kaşın varlığını arayan” resmi zevatın da işini kolaylaştırmanın alemi yok.
Dileyenler internette erişim yasağı konulmadan bu sözleri kolayca bulabilirler. Kimisi yazılı, kimisi sözlü olarak tarihe kaydolmuş durumda.
“Unutulma hakkı” diye, çağın gereklerine uyularak tanımlanan yeni bir “insan hakkı” kavramı var.
İnternette kayıtlı olan hakkınızdaki tüm bilgilerin geri dönüşü olmaksızın silinmesi ve unutulmuşluğa terk edilmeniz ile ilgili bir kavram bu.
Biliyorsunuz Süleyman Soylu’nun başı, bu “insan hakları” kavramlarıyla pek hoş değil ama bir kenara not etsin derim.
Çünkü “insan hakları” günün birinde herkese lazım oluyor.
Bakın, Erdoğan’ın kanatları altındayken bundan hiç hazzetmeyen Fethullahçılara bile lazım oldu.
Yaşasaydı Sultan Süleyman’a da lazım olabilirdi, Bakan Süleyman’a mı lazım olmayacak?

***

Hukuk yoksa finans merkezi de yok

Hazine Bakanı ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a fazla yükleniliyor diye düşünüyorum.
Gencecik adam, boş vakitlerinde internet alışveriş sitelerinde ucuzluk kovalayıp, aile bütçesine katkı yapacağı bile çalıştırılıyor.
Oradan kalkıyor dolara bir yumruk, arkasını dönüyor stokçuya bir uçan tekme!
Bir elde kartvizit, öteki elde kalem, 2,5 milyon kişiye de iş bulacak bu arada.
Şimdi de 2023 yılından önce İstanbul’un Dünya Finans Merkezi olmasını sağlayacağını söyledi.
AKP’li belediye başkan adayı da bunu hemen programına aldı.
İşin şakası bir yana Berat Bey biraz hayal kuruyor diye düşünüyorum.
Eylül 2018 tarihli, en son yayınlanan The Global Financial Centres Index’e göre, İstanbul, bölgesel ya da küresel finans merkezi olmak isteyen kentler arasında 68. sırada.
AKP’nin, İstanbul’u bir finans merkezi yapma hevesi başladığında, yedi tepeli şehrimiz bu listenin 44. sırasındaydı.
Mehter adımıyla bile ilerleyemediğimizi söyleyebilirim.
İstanbul’un bu endekste üst sıralara bir türlü yükselemiyor olmasının nedeni araştırmanın baktığı konular ile ilgili:
Türkiye’de kamu yönetimi şeffaf değil, öngörülebilir bir hukuk düzeni yok, ekonomiyi yöneten kurumlar bağımsız değil, objektif bir vergi düzeni yok, yolsuzluklar önlenemiyor. Bütün bunlar olmayınca ancak bina inşa edebiliyorsunuz ama uluslararası finans merkezi olamıyorsunuz. Berat Bey gibi bir Superman bakan bile bulsanız, yetmiyor.

***

Yanlış anladı ama olsun

Cumhurbaşkanı’nın mahdumu Bilal Erdoğan da Atatürk’ü geç keşfedenler kervanına katıldığını gösteren bir konuşma yaptı.
“Mahdumu” diyerek geçtim ama aslına bakarsanız onun gönlünden “veliahdı” demem geçerdi ama o rolü damat Berat Bey kapmış görünüyor.
Berat Bey’i atlarsa sırada heyecanla bekleyen Süleyman Soylu var. Hanedan önem sırasında Bilal Bey kardeşimize sıra pek gelecek gibi görünmüyor maalesef.
Her neyse, Saray içi iktidar hayallerini bir kenara bırakalım ve konuya dönelim. Bilal Erdoğan şöyle dedi:
“Bakın hani ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır’ diyor Atatürk. Bu ne demektir? Yani savunmayı sınırın ötesine taşıyacaksın.”
Bu sözden “sınır ötesi harekat” nasıl çıktı, “yurtta sulh, cihanda sulh” sözünden buraya nasıl geldik, bilmiyorum.
Belli ki Bilal Bey, Atatürk’ü anlama yolunda bir ilerleme kaydetmiş olsa bile bu ilerleme henüz emekleme seviyesinde sayılabilir.
Atatürk’ün bu sözünün, bu anlama geldiğini bilmiyordum. Kim bilir, belki de İmam Hatip Liseleri’nde böyle öğretiliyordur.
Sözün devamında “O satıh bütün vatandır” diyordu çünkü.
İster misiniz, Bilal Bey, şimdi düştüğü bu “ofsayt” nedeniyle “laik eğitim sistemini” suçlasın?
Olur mu, olur valla.
Çünkü bunlara nasıl oluyorsa imam hatip liselerinde yerli ve milli kimliklerini unutsunlar diye “ateist ilahiler” bile öğrettiler.
“Ateizm” ve “ilahi” kavramlarının nasıl bir arada olabildiğini düşünüp, beyninizin su kaynatmasına neden olmayın derim.