MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli
Dünkü yazımın başlığında sorduğum sorunun yanıtını, öğleden sonra TUSAŞ’da aldık gibi görünüyor.
“PKK en güçlü döneminde kendisini fesheder mi” diye sormuştum, yanıt alçak bir saldırı olarak verildi.
Milli Savunma ve İçişleri bakanlarının TUSAŞ'a terör saldırısının faili olarak işaret ettikleri PKK'nın Türkiye içinde artık eylem yapacak gücünün olmadığı ile ilgili genel kanı bu saldırıdan sonra değişir mi diye soracak olursanız yanıtım da şu: Hayır, değişmez.
Bu tür saldırılar, örgütün belli bir eylem kapasitesine sahip olduğunu gösterir ancak bu tür intihar saldırılarını gerçekleştirmenin de bir sınırı var.
Kandil’deki savaş ağaları emretti diye hayatından bilerek vazgeçebilecek kaç terörist bulunabilir sorusu, bu sınırı belirliyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK’nın kendisini feshettiğini açıklaması şartıyla Abdullah Öcalan’a bile özgürlük vaat etmesinin yanıtının böyle verilmesi, Kandil’in artık başka planları olduğunu gösteriyor.
Belli oldu ki tecritteki Abdullah Öcalan’ın gücü bir yere kadar.
Kuşkusuz ki bu örgüt Öcalan için yaratılmış efsaneler ile militan kadrosunu ajite ediyor ancak iş “dağdakiler” adına karar vermeye gelince, kararı Kandil’deki savaş ağaları veriyor.
Bu tablo Kürt siyasi hareketinde bir yol ayrımına neden olur mu sorusu ise yeni bir gündem maddesi.
Erdoğan öyle olmasını istedi diye hapiste tutulan Selahattin Demirtaş’ın sözleri bu yol ayrımına gelindiğine işaret ediyor:
“Sorunlarımızın konuşarak, diyalogla, siyaset yoluyla çözülmesi arayışlarını kanla kesmeye çalışan anlayış bilmeli ki eğer Öcalan bir inisiyatif alır ve siyasetin önünü açmak isterse tüm gücümüzle arkasında olacağız. Demokratik siyaseti ve barış arayışlarını itibarsızlaştırmaya, iradesiz kılmaya yönelik hiçbir yaklaşımı kabul etmeyeceğiz.”
MHP Genel Başkanı, büyük olasılıkla Erdoğan’dan habersiz olarak yaptığı çağrıyla, uzun süredir alttan alta yanan bu ateşi körüklemiş oldu.
Selahattin Demirtaş’ın biraz da kişisel karizmasından kaynaklanan siyasi gücünden, Kandil tayfasının hiç hoşlanmadığı bir sır değil.
Ancak Demirtaş’ın toplumdaki bu karşılığı ona karşı açıktan bir tavır almalarını da engelliyordu.
Demirtaş’ın da aynı şekilde Kandil’deki savaş ağalarına karşı açıktan bir mücadeleye girememiş olmasının nedeni de PKK’nın Kürt siyasi hareketinin içindeki ağırlığından kaynaklanıyor.
Kandil’deki çete biliyor ki “barış” demek, kendilerinin tasfiye edilmesi demek, onlar için bu kelimenin başka bir anlamı yok.
Bundan önceki “barış süreci” sırasında, silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarıyor görüntüsü altında, Erdoğan hükümetinin de asker ve polisi çekmesinden yararlanarak kentlerde silah depolamalarının nedeni de buydu.
Silahları bırakması beklenen PKK, kentlere silah depoladı, kurtarılmış bölgeler yaratma planının bir parçası olarak “hendek savaşına” hazırlandı.
“Barış sürecinin” içinde yer alıyor görüntüsünün bir numaralı amacı buydu.
11 Temmuz 2015 günü KCK, baraj ve “kalekol” inşaatlarını gerekçe göstererek “ateşkesi sonlandırdığını” açıklamış, barış süreci Kürtler açısından böyle noktalanmıştı.
Sonrasını biliyoruz: Kandil, çoğu çok genç yaştaki militanlarını kaybedeceğini bile bile hendek savaşına girdi.
Kayıplardan daha önemli olan savaşın devamını sağlayabilmekti.
Bugün Erdoğan ve Bahçeli için Anayasa değişikliği öncelikli bir hedef.
Bu amaçla Kürt siyasi hareketinin desteğini almak üzere Bahçeli’nin Öcalan’a çağrısına kadar varan bir dizi adım attılar.
Başarabilselerdi Anayasa değişikliğinin ardından yine bildiklerini okurlardı ama öyle görünüyor ki PKK bu plana dâhil olmakta isteksiz.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |