Mehmet Y. Yılmaz

22 Ağustos 2019

Saray’a para var ama yangın uçağına yok

“Prestij” denilince aklınıza bir tek saraylar ve lüks uçaklar mı geliyor?

Reis bakan yapmak için Bekir Pakdemirli’yi çok aradı mı, bilmiyorum.

Müzevir gibi görünmek istemem ama haberi olsun, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, alttan alta muhalefetin ekmeğine yağ sürmek için uğraşıyor.

İzmir’de orman yangını 53 saat sürdü.

500 hektarlık bir alanda doğal yaşam yok oldu.

Orman yangınlarına havadan müdahale konusundaki acizlik de bir kez daha ortaya çıktı.

Bakana göre uçaklar eski, personel binmek istemiyor.

Bu nedenle THK’nın 20 yangın söndürme uçağı yerde hangarlarda bekliyor.

Aynı bakana göre zaten uçağa da gerek yok, helikopterler daha çok işe yarıyor.

Hangisi doğru bunu tartışmıyorum.

Tartışmamız gereken şey şu: Cumhurbaşkanı’na binsin istediği yerlere gitsin diye geniş gövdeli uçaklardan dört tane alındı.

Dar gövdeli (yani tek koridorlu) uçakları da var, küçük iş jetleri de.

Toplamı 13 ediyor bu uçakların, en son saydığımda bu kadardı.

Cumhurbaşkanı’na “itibar getirsin diye” bu kadar uçak alabilen bir ülke, orman yangınlarını söndürmek için yeteri kadar helikopter ve uçak alamıyor!

Bu uçakların yıllık bakım maliyetleri bile bir yangın söndürme helikopteri satın almaya yeter.

Sarayın günlük 1,5 milyon liraya yakın genel giderinden biraz kısılsa, onunla bile hangarlar yangın söndürme uçakları ile doldurulabilir.

Üstelik Türkiye, küçük bir yatırımla büyütebileceği bir havaalanı varken, onu ıskartaya çıkarıp, işletmecisine de tazminat ödedikten sonra 7 milyar dolara yepyeni bir havaalanı yapabilecek kadar da zengin bir ülke!

Cumhurbaşkanı’na iki tane yazlık saray tahsis edecek, birine iki tane mega yat iskelesi yaptıracak kadar zengin bir ülke!

Ve bu ülkenin Orman Bakanı bizlerle dalga geçer gibi “yangın söndürme uçakları eskidiği için personel kullanmak istemiyor” diyebiliyor.

Eskidiyse, yenilerini alsanıza!

“Prestij” denilince aklınıza bir tek saraylar ve lüks uçaklar mı geliyor?

***

Mahkemeler marifetiyle sansür

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın kurucusu olduğu (bakan olunca ilişkisini kestiğini açıklamıştı) Medipol Üniversitesi’ne hazine arazisi tahsisine ve hastanenin Sağlık Bakanı Koca'nın genelgesi ile “ileri düzey hastane” ilan edilmesine yönelik haberlere getirilen erişim engeli haberlerine de erişim engeli getirildi.

Fıkra gibi değil mi? Hoşunuza gitmeyen habere erişim engeli kararı aldırtıyorsunuz. Bunu haber yapanların haberlerine de erişim yasağı getirtiyorsunuz.

Şimdi sıra geldi bu alandaki rekoru kırmaya: İletişim engeli getirilen haber ile ilgili iletişim engeli haberinin engellendiğine ilişkin habere erişim engeli getirtmek!

Haydi hâkim beyler, göreyim sizi!

Bu rekoru da kırınca şunu deneyelim: İletişim engeli getirilen haber ile ilgili iletişim engeli haberinin engellendiğine ilişkin habere getirilen erişim engeli ile ilgili habere de erişim engeli!

Medipol’ün avukatlarına göre bu haberler kurumu karalıyor, hakaret ediyor, iftira atıyor, kişilik hakları ihlal ediliyor.

Benim durduğum yerden bakınca da haberlerde kamu çıkarı görüyorum ama!

Bu arazi neden tahsis edildi, tahsis edilmesindeki kamu çıkarı nedir, bu arazi kamu için daha yararlı bir işte kullanılabilir miydi? Bu tür arazilerin tahsisi, şartları yerine getiren her kuruma aynı kolaylıkla yapılabiliyor mu?

Ancak sağ olsunlar Sulh Ceza Hâkimleri, bundan hazzetmiyor.

Bu tür şeylerin sorgulanması niye hakaret olsun, niye kişilik hakları zedelensin?

Haberler doğru değilse, tekzip müessesesi ne güne duruyor?

Oysa AYM, bu tür erişim engellemelerin Anayasa’ya aykırı olduğuna daha yeni karar verdi.

Sulh Ceza Hakimlerinin bu kararlara erişimi yok mu? Yoksa o erişimi de engelleyen birileri mi var?

Kanunun erişim engelleme ile ilgili hükümleri, belli ki artık mahkemeler eliyle yürütülen bir sansür kurumuna dönüşüyor.

Mahkemelerimiz için ne kadar utanılacak bir görev bu!

***

Kimi, nereye büyükelçi yapalım?

Recep Tayyip Erdoğan’ın, Egemen Bağış’ı “kendisinin Prag’daki gölgesi” yani TC Büyükelçisi olarak tayin etmesi, Reis – i Cumhur’un yeni iş olanakları yaratmak konusundaki eşsiz vizyonunu bir kez daha görmemizi sağladı.

Ve bunu itiraf etmek zorundayım, bende de adeta güneş çarpmasına benzer bir zihni küşayişe neden oldu.

Cumhurbaşkanı bin odalı sarayında, sayısı belirsiz danışman çalıştırıyor ama belli ki danışmanlarda pek iş yok.

Öyle olmasaydı, her şeyi Cumhurbaşkanı düşünüp, yapmak zorunda kalmazdı.

Düşündüm ki Egemen Bağış ile birlikte işsiz kalan zevata da yeni iş bulmak için Erdoğan’a yardım etmem gerekir.

Egemen Bey ile birlikte işsiz kalanlardan Zafer Çağlayan, biliyorsunuz saatler konusunda uzman.

Onun için Zafer Bey’in Bern Büyükelçiliği’ne tayin edilmesinde yarar görüyorum.

İsviçre Konfederasyonu ve Lihtenştayn Prensliği nezdindeki bu büyükelçilik, Zafer Bey sayesinde, İsviçre’nin geleneksel saat üreticilerine karşı iyi bir jest olacaktır.

O dönemdeki “tensikat” sırasında işini kaybeden Muammer Güler’in de Stutgart’a Başkonsolos olarak tayini uygun olur kanaatindeyim.

Biliyorsunuz, Muammer Bey’in oğlunun büyük bir çelik kasa koleksiyonu var.

Dünyanın en ünlü çelik kasalarını üreten Döttling, Baden – Württenberg eyaletinde bulunan Sindelfingen’de faaliyet gösteriyor.

Nasıl kalp, kalbe karşıysa, kasa da kasaya karşıdır ve bu bölgeye yapılmış iyi bir jest olur.

“Tensikat” kurbanlarından eski Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ı da Brasilia Büyükelçiliği için gözüme kestirdim.

Bu şehir, Ankara’dan sonra “yoktan var edilen ikinci başkent” olarak ilginç ve Bayraktar, TOKİ geçmişiyle doğru bir seçim olacaktır.

Brezilyalılara abuk sabuk binalar yerine, güzelim TOKİ sitelerinden yapmayı öğretebilirse, ne kadar iyi olur.

Bir de Binali Yıldırım beyciğim var tabii.

Gerçi kendisi işini belediye seçimleri nedeniyle kaybetti ama olsun. Ona da bir yurtdışı görev iyi olur.

Binali Yıldırım’ı, Hamburg Başkonsolosluğunu da uhdesinde bulundurmak şartıyla Berlin Büyükelçiliği’ne öneriyorum.

Hamburg tersaneleri dünyaca ünlü ve Binali Bey, bu tersanelere hiç yabancı olmadığı gibi gemi yapım, alım – satım işlerindeki tecrübesiyle Almanlara yol gösterici olacaktır.

Böylece hem Türk gençlerinin armatörlük alanında hızla büyümelerini sağlayabilir, hem de havaalanımızı kıskanan Almanları teskin edebilir.

Benden bugünlük bu kadar, biraz da danışmanlar çalışsın.