Mehmet Y. Yılmaz

06 Mart 2023

Kılıçdaroğlu ve "kazanabilecek aday" meselesi

Kendi taraftarlarına "Seçimi kazanacağız" duygusunu geçiremeyen muhalefet liderleri, bu sorunu nasıl çözebileceklerini ciddi olarak düşünmeli

Altılı Masa, geçtiğimiz yılın nisan ayındaki toplantısının ardından "Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili kriterlerini" açıklamıştı:

"Uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi bir aday!"

20 yıllık Erdoğan yönetiminden sonra bir tür "rüya adam" tanımı gibi!  

CHP Genel Başkanı'nın Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının aday olamayacaklarını çünkü Ankara ve İstanbul'da yapılacak çok işler olduğunu açıklaması da bundan bir ay sonra yapılan toplantıdan sonra gelmişti.

O günden sonra da ne zaman adaylık bahsi açılsa, masayı oluşturan partilerin yetkililerinden aynı şeyi duyduk:

"İsim önemli değil, önemli olan ilkeler!"

Partilerin genel başkanları, bir yıldan uzun süre her ay buluştular ve "Cumhurbaşkanı adayı konusuna hiç girilmedi" dediler.

Çünkü liderlere göre aday değil, parlamenter sisteme dönülmesi önemliydi.

Nitekim DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, şunu söylemişti:

"Bizim ilk amacımız Türkiye'nin nasıl yönetileceği. Geçiş sürecinin nasıl olacağına karar vermeden adayla ilgili tartışmanın içine girmenin yanlış olacağını düşünüyoruz."

Hatta adayın kim olacağı o kadar önemsizdi ki İYİP Genel Başkanı Meral Akşener, "Seçelim, temsili görev yapsın, yardımcısı onun yetkilerini Başbakan gibi kullansın" bile demişti.

Bu tabloya "kazanabilecek aday" kavramını ekleyen İYİP Genel Merkez yöneticileri oldu.

Doğrusunu isterseniz bu Erdoğan'ın otokratik yönetiminden bunalmış herkesin ortak beklentisiydi.

Altılı Masa'nın, adayın sahip olması gereken özellikleri arasında saydığı "liyakat", vatandaşın umurunda değildi.

"Onu sandıkta kim yenebilir" diye baktılar, verdikleri yanıt iki belediye başkanını öne çıkarıyordu.

Son bir yıldır bildiğimiz tek bir gerçek var: Ciddiye alınacak araştırmalara göre seçmenin yüzde 60'ından biraz fazlası Erdoğan'a kesinlikle oy vermeyeceğini söylüyor.

Son gelişmeler üzerine bu tabloda bir değişiklik oldu mu; bilemiyoruz.

Ancak şunu söyleyebilirim ki seçmenin ezici çoğunluğu açısından değişen bir şey yok: Onlar yeni bir Cumhurbaşkanı istiyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Kesinlikle Erdoğan'a oy vermem" diyenlerin gönül huzuru içinde oy verebilecekleri bir aday mıdır?

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili yapılacak araştırmalarda ilk kez iki aday yarışacak.

Daha önce sorulan "Erdoğan mı o mu, Erdoğan mı şu mu, Erdoğan mı bu mu" soruları, Erdoğan ile birden çok adayı yarıştırıyordu.

O araştırmalarda bazı isimlerin, diğerlerinden daha önde çıkması, aday belli olduktan sonra yapılacak araştırmaların da benzer sonuç vereceğini göstermez.

Onun için Kılıçdaroğlu'nun kazanacak aday olup olmadığına, bugüne kadar ki araştırmalara bakarak karar veremeyiz.

Meral Akşener ve partisinin bu kanaate nasıl varabildiklerini bilmiyorum.

Öte yandan Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı'nın da unutmaması gereken bir şey var:

Ciddiye alınması gereken araştırmalar gösteriyor ki seçmenin neredeyse dörtte biri kesin kararını verememiş durumda.

Ancak "Kesinlikle oyumu Erdoğan'a veririm" diyenler, "Oyumu kesinlikle muhalefetin adayına vereceğim" diyenlerden 8 puan fazla.

Seçimi Recep Tayyip Erdoğan'ın kazanabileceğine inananların sayısı hala çok fazla.

Muhalefet partilerinin taraftarlarının bile beşte biri seçimi Erdoğan'ın kazanabileceğini düşünüyor.

Kendi taraftarlarına "Seçimi kazanacağız" duygusunu geçiremeyen muhalefet liderleri, bu sorunu nasıl çözebileceklerini ciddi olarak düşünmeli.

Seçim ikinci tura kalırsa ki öyle olması artık güçlü bir olasılık, bu tablo Erdoğan lehine bir duruma işaret ediyor!

Öte yandan İYİP yöneticileri kusura bakmasınlar ama Kemal Kılıçdaroğlu'nun "adaylık dayattığı" gerekçesi de pek anlamlı değil.

Kılıçdaroğlu'nun aday olacağını Maltepe mitingindeki örtülü açıklamasından beri herkes biliyordu, Meral Akşener ve partisinin yöneticileri mi bilmiyordu?

Onun için İYİP'in Millet İttifakı'ndan ayrılma kararının ardında başka niyetler, amaçlar arayanlara kimse haksızsınız diyemez.

Beşli çetenin rüşvet vaadinden tutun da Erdoğan'ın maddi vaatlerine kadar birçok dedikodu uçuşacak, inanmak isteyen de içlerinden birini seçip ona inanacak.

Buna da en çok Erdoğan seviniyor olmalı: Depremdeki yönetsel beceriksizlikleri geri plana düştü, muhalefetin gündemi, Türkiye'nin gerçek gündeminden koptu, seçimden sonra Türkiye'yi yönetsel bir belirsizliğin bekleyeceği inancı seçmende yaygınlaşırsa bundan en çok kazançlı çıkacak olan da kendisi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe'de düzenlenen "Milletin Sesi" mitinginde, birlikte mücadele etme vurgusu yaparak, "Kavga edeceğiz ve kazanacağız. Bu haklı davamızın önünü kesmek için sürekli güvensizlik ortamı yaratmak istiyorlar, başaramayacaklar, biz kazanacağız" demişti. 

* * *

Bu seçim, erken seçimi çağırabilir

"Altılı Masa" diye tanımlanan oluşum, ilk toplantısını 12 Şubat 2022 günü yaptı.

Bu masanın kendisini "Millet İttifakı" olarak tanımlaması ilk toplantıdan bir yıl sonra gerçekleşti.

28 Kasım 2022 tarihinde de ittifakı oluşturan altı partinin hazırladığı anayasa taslağı kamuoyuyla paylaşıldı.

Bundan iki ay sonra, 30 Ocak 2023 günü de ittifakın seçimi kazanması halinde izleyeceği "yol haritası" açıklandı.

Altı partinin üzerinde uzlaşmaya vardığı "Ortak Politikalar Mutabakat Metni", 9 ana başlıkta 2 bin 400 somut hedef ve politikadan oluşuyordu.

Bütün bu çalışmaların yürütüldüğü komisyonlarda İYİP yetkilileri de vardı.

Anayasa taslağının ve "ortak politikalar mutabakat metninin" açıklandığı toplantıların sonunda çekilen "aile fotoğraflarında" Meral Akşener de yer almıştı. 

Şimdi masadan kalktıklarına ve ittifaktan ayrıldıklarına göre, bu ortak metinlerde "ortaklaştıkları fikirlerden" vaz mı geçmiş olacaklar?

Millet İttifakı, seçim kampanyasında bu metinleri kullanırken, İYİP kendi kampanyasında bambaşka şeyler mi söyleyecek?

Gerçekten tuhaf bir durum.

Öte yandan Anayasa taslağının ve ortak mutabakat metninin hayata geçirilebilmesi, bu metinlerin altında imzası olan partilerin TBMM'de çoğunluğu kazanmasıyla mümkün olabilecek bir şey.

İYİP, ittifak dışına çıkarak, TBMM çoğunluğunun AKP – MHP ittifakında kalmasına da hizmet edebilir.

İlk hesaplamalara göre böyle bir tabloda, deprem öncesi yapılmış araştırmalara göre Cumhur İttifakı, fazladan 30 – 35 milletvekilliği kazanabilir.

Ayrılık sonrasındaki araştırmalar geldiğinde bu tabloyu daha net görebileceğiz.

Unutmamak gerekir ki içinde İYİP varken de Millet İttifakı, Cumhur İttifakı'na üstünlük sağlayabilmiş değildi.

Seçim Kanunu'nda yapılan son değişiklikler de bu karardan sonra AKP'ye daha çok yarayacak gibi görünüyor.

Cumhurbaşkanı ile TBMM çoğunluğunun faklı ellerde olması, Türkiye'nin bir kez daha "yönetilemeyen ülke" durumuna düşmesine de yol açabilir.

İşler bu noktaya geldikten sonra "o şurada yanlış yaptı, bu burada hatalıydı" diye yorum yapmanın da bir anlamı kalmayacak.

Şurası bir gerçek ki Millet İttifakı'nın ikinci büyük partisinin çekilmesi, bir yandan bu partinin TBMM'deki etkinliğini çok zayıflatacak diğer yandan bu durum, bir erken seçimi zorlayacak şartları da doğurabilecek.

Altılı masa, Ankara'da düzenlediği etkinlikle "Hükümet Programı" ve "Ortak Cumhurbaşkanı adayının seçim beyannamesi" olarak nitelenen Ortak Politikalar Mutabakat Metni'ni kamuoyu ile paylaştı.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.