Mehmet Y. Yılmaz

07 Kasım 2019

FETÖ’nün “siyasi ayağı” hâlâ ortada yok

Devletin bütün olanaklarına sahip birisi olarak, biz sıradan gazetecilerin bile gördüğünü görmeli ve bu örgütün devleti ele geçirmeye çalışan bir gizli örgüt olduğunu anlamalıydı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu kez de Nazlı Ilıcak ile Ahmet Altan’ın cezaevinden tahliye edilmelerine öfkelendi.

Önce şunu söyledi:

“15 Temmuz öncesi FETÖ’nün değirmenine su taşıyan malum şahısların bazıları beraat etmiş, bazıları da adli kontrol şartı ile tahliye edilmişlerdir.”

Bunun 15 Temmuz şehitlerine yapılan haksızlık ve hadsizlik olduğunu da ekledikten sonra şöyle konuştu:

“FETÖ’nün siyasi uzantıları konusunda henüz mesafe alınmaması da ister istemez kafalarda soru işaretlerine neden olmaktadır.”

Böyle hissettiğim için biraz huzursuzlandım tabii ama bu kez Devlet Bahçeli ile aynı hissiyatı paylaşıyorum: FETÖ’nün siyasi ayağı nerede?

Biliyorsunuz TBMM’de bunun için bir Araştırma Komisyonu bile kuruldu ama hazırladıkları uyduruk rapor bile ortada yok.

TBMM Başkanı, raporun “resmen tamamlanmadığını, kadük olduğunu” söylüyor.

Oysa bu raporu, Komisyon Başkanı Reşat Petek’in, zamanın TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a medya önünde teslim ettiğini dün gibi hatırlıyorum!

Komisyonu zaten doğru dürüst çalıştırmamışlardı, şimdi yazılan o raporu da yok sayıyorlar!

Şurası açık: İktidar istiyor ki FETÖ’nün siyasi ayağının zaten bulunup, cezalandırıldığına inanalım!

Yani çok ilginç bir gizli örgüt bu: En sıradan kamu kurumunda bile örgütlenmeye çalışmışlar, kendi adamlarını üst makamlara koymaya uğraşmışlar ama iş siyasete gelince alt kademedeki bir kaç ilçe başkanı ile yetinmişler!

Buna inanırsak, FETÖ’nün AKP içindeki uzantılarını kurcalamayacağımızı, AKP’nin bu işin büyütülmesindeki rolünün tartışılmayacağını düşünüyor olmalılar.

FETÖ denilen örgütün AKP iktidarı döneminde palazlandırıldığını, devletin neredeyse bütün önemli kadrolarının bunlara teslim edildiğini biliyoruz.

Zaten Cumhurbaşkanı da söylemişti, “ne istedilerse verdim” diye!

Birbirleri ile iktidar paylaşımı yüzünden kavgaya girişmeselerdi, kim bilir şu anda başımıza birlikte ne çoraplar örüyor olacaklardı.

Şurası çok açık: Hükümet, Fethullahçıların dershane tekerine çomak sokmasaydı, onlar da ellerindeki 17 – 25 Aralık kayıtlarını ortaya çıkarmayacaklardı.

Onlar bu kayıtları ileride kullanmak için kendilerine saklayıp, sonra hükümeti devirmek için ortalığa saçmasalardı, Adliye’de, İçişleri’nde, Silahlı Kuvvetler’de bildiklerini okumaya, örgütlenmeye devam edecekler ve belki de devleti tamamen ele geçirip, beceremedikleri darbeyi o zaman vuracaklardı.

Ama olmadı. İki tarafın iktidarı paylaşamama hırsı demokrasi için yararlı oldu, foyaları ortaya çıktı.

Bütün bu süreç nedeniyle sorumlu tutmamız gereken en önemli kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Devletin bütün olanaklarına sahip birisi olarak, biz sıradan gazetecilerin bile gördüğünü görmeli ve bu örgütün devleti ele geçirmeye çalışan bir gizli örgüt olduğunu anlamalıydı.

“Görmedim” demesine inanmam.

Devletin bütün raporlarına ulaşma olanağı vardı. Kumpas soruşturmalarının tam merkezinde yer aldı, delillerin uydurulduğunu, hukuk içinde kalınmadığını görebilecek durumdaydı.

“Kandırıldım, milletim affetsin” diyor. Milletin affedebilmesi için bu örgütün siyasi ayağının tamamen ortaya çıkarılması gerekir.

“FETÖ üyesi olmasa da amaçlarına yardım etmek” yazı yazanlar için geçerli bir suç ise o örgütün devlet içinde köklerini iyice salmasından sorumlu olanlar için de geçerli bir suç olmalıdır.

Ve hepimiz biliyoruz ki “FETÖ üyesi olmasa da bu örgüte en çok yardım eden kişi” Erdoğan’dan başkası da değil!

Kim bilir, belki de bu nedenle bu örgütün siyasi ayağına sıra bir türlü gelmek bilmiyor!

***

Dışişleri Bakanı, Ukrayna için para aldı mı?

Donald Trump’ın seçim kampanyasını yönetirken işlediği suçlar nedeniyle mahkûm olan Paul Manafort’un, geçmişteki e – posta yazışmaları açığa çıktı.

Ve sürpriz: Şu anda Dışişleri Bakanı koltuğunu işgal etmekte olan Mevlüt Çavuşoğlu, meğerse Manafort’un, Ukrayna için kurduğu lobi heyetinde görev yapıyormuş.

Sızan e – posta yazışmalarına göre Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde görev yaptığı dönemde Ukrayna hükümeti adına lobicilik yapmış.

Peygamber Efendimizin “rızkın onda dokuzu ticarettedir” dediği yeteri kadar sahih olmasa da Mevlüt Bey,  rızkın geri kalan onda birinin lobicilikte olduğunu düşünmüş olmalı ki bunun için Euro üzeninden ciddi para da almış.

Sızan bilgilere göre Timoşenko’nun hapiste olmasının AB ile ortaklık görüşmelerini etkilememesi için yapılan lobide finansmanı Sergey Lovoçkin isimli bir Ukraynalı sağladı.

Araştırmacı gazetecilerin oluşturduğu OCCRP’nin elindeki Manafort, Lovoçkin ve diğer isimler arasında on yıllık bir dönemi kapsayan binlerce e – posta yazışmasına göre, Çavuşoğlu’na, Ukrayna lehine çalışması için 230 bin Euro ödenecekmiş.

Bu haberler üç – dört gündür yabancı basında yer aldı, Türkiye’ye biraz gecikmeli geldi.

Ama Çavuşoğlu’ndan hâlâ ses çıkmadı.

Benim merak ettiğim hazır Ukrayna’daki bu lobi işine girişmişken Antalyalı sebze – meyve üreticileri adına lobicilik yapma olanağı da bulup bulmadığı. “Sevabına” tabii!

Belli oluyor ki bizim Siyasal İslamcılar parayı çok seviyorlar. Zaten daha önce karar vermişlerdi, “paranın milliyeti olmaz” diye.

Her şeyin “yerli ve milli olanına” çok düşkünler, para hariç!

OCCRP: Organized Crime and Corruption Reporting Project’in kısaltılmışıdır. Organize suç ve yolsuzlukları raporlamak üzere 2006 yılında faaliyete geçen bu oluşum Doğu Avrupa, Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Amerika’da faaliyet gösteren araştırma merkezleri, medya ve gazetecilerden oluşan bir konsorsiyum.

***

Boş konuşma, istifaya mecburdun

Kanun gereği , RTÜK Başkanlığı’nı yürütürken başka bir kurumda görev ve maaş alamayacak olan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğinden istifa etti.

İstifasını şöyle duyurdu:

“Başkanlığını yaptığım RTÜK ve TÜRKSAT gibi iki güzide kurumumuzun haksız yere daha fazla yıpratılmaması için tamamen hukuki, vicdani ve ahlaki sınırlar içerisinde görev aldığım TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğinden ayrılıyorum.”

Uyanığı görüyorsunuz değil mi?

Kanun gereği zaten olmaman gereken bir makama gelip, hakkı huzurları cebe indirmişsin, bu durum açığa çıkınca istifa etmeyecektin de ne yapacaktın?

Neymiş, “kurumları yıpratmayacakmış”!

Onu, o yönetim kurulu üyeliklerini zevkle kabul ederken düşünecektin Ebubekir Bey.

Normal olarak bu istifa da artık seni kurtarmaz, RTÜK’ten de istifa etmen gerekir.

Bu işler böyledir.

RTÜK’ün ve TÜRKSAT’ın yıpranmaması için değil, kanun öyle gerektirdiği için istifa etmelisiniz.

Gerisi laf – ı güzaftan ibarettir!