Göreceksiniz ki bundan sonra meydanlarda sıkça bunu soracak, kalabalıklar hep bir ağızdan “Hayırrr” diye yanıtlayacak.
Lavoisier’in kulakları da bu arada bol bol çınlatılacak. Maddenin Sakınımı Kanunu hatırlatılacak, “bir şey varken yok olmaz, yokken var olmaz”, tartışma böylece sürüp gidecek.
Cumhurbaşkanı zaten böyle “geyik çevirmeyi” seviyor çünkü millet bununla meşgulken konuşulması gereken asıl konuları hatırlayan çıkmıyor.
Sizi şimdi tarihte bir yolculuğa çıkaracağım, Kürt – Kürdistan meselesi üzerine Cumhurbaşkanımızla küçük bir tur atacağız.
*
Tarih: 22 Aralık 2002. Yer: Moskova
O zamanki sıfatı sadece “AKP’nin siyasi yasaklı lideri” olan Recep Tayyip Erdoğan’a, bir Türk şirketinin Moskova’daki şantiyesinde bir işçi “Kürt sorununu çözün, bu acılar artık yaşanmasın” deyince şöyle konuşuyor:
"Sorun var diye inanmayacaksın. Yok diye inanacaksın. Sorun var diye inanırsan sorun olur. Sorun yok dersen, sorun ortadan kalkar. Biz böyle bir sorun yok diyoruz.”
Tarih: 12 Ağustos 2005. Yer: Diyarbakır
Erdoğan bu tarihte artık Başbakan sıfatını taşıyor ve halka şöyle hitap ediyor:
“Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur. Anayasal düzen dahilinde her sorunu daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözeceğiz.”
Tarih: 21 Şubat 2009. Yer: Diyarbakır
“Buna ister Kürt sorunu deyin, ister Güneydoğu sorunu deyin, ister Doğu sorunu deyin, isterse son olarak yine adlandırdığımız Kürt açılımı diyelim. Ne dersek diyelim bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık.”
Tarih: 1 Haziran 2011. Yer: Diyarbakır
“Benim için ne Türk milliyetçiliği var, ne Kürt milliyetçiliği var. Hepsi benim kardeşimdir, canımdır. Bizim farkımız bu. Ama bunlar ne diyor, soruyorum, benim Kürt kardeşimin hangi sorununu çözdüler soruyorum sizlere. Ret politikalarını da, inkarı da, asimilasyon politikalarını da bilirim.”
Tarih: 16 Kasım 2013. Yer: Diyarbakır
Cumhurbaşkanı’nın yanında bu kez Mesut Barzani, Şiwan Perver ve İbrahim Tatlıses de vardı ve bir TC Başbakanı ilk kez Kürdistan sözcüğünü bu mitingde telaffuz etti.
Barzani’yi tanıtırken kullandığı “Kürdistan” sözcüğü TRT tarafından da sansür edilmişti.
O gezide Ahmet Kaya’yı da anmadan geçmedi.
Kürtçe türküler söylenirken öyle duygusal bir hava oldu ki Emine Erdoğan ile Bülent Arınç
gözyaşlarına hakim olamadılar.
Erdoğan’ın o mitingdeki konuşmasından bir pasaj:
“Yüz yıl önce bu topraklarda adeta cetvelle sınırlar çizildi ama bizim muhabbetimize sınırlar çizemezler. Bizim ortak tarihimize ve geleceğimize sınır çizemezler. Nasıl ki Türk’ü Kürt’ten ayıramazlarsa, Kürt’ü de Türk’ten ayıramazlar. Bir annenin çocuğuyla anadilinde konuşamıyor olmasından büyük azap ne olabilir? Şivan Perver’in kasetlerinin nasıl gizli gizli dinlendiğini ben de bilirim. Faili meçhullerin, işkencelerin, sürgünlerin ne büyük acı olduğunu bilirim. Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun kucaklaştığını, birlikte yeni Türkiye olduklarını göreceğiz.”
Tarih: 26 Temmuz 2014. Yer: Diyarbakır
“Diyarbakır kendisine ihanet eden HDP’ye sandıkta gereken dersi verecektir. CHP, MHP ve HDP’ye verilecek oy eski Türkiye’ye gidecektir. Şahsıma vereceğiniz her oy çözüm sürecine katkı olacaktır.”
Tarih: 2 Mayıs 2015. Yer: Balıkesir
“Şimdi varsa yoksa bakıyorsun Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok. Neyin eksik senin?”
Gördüğünüz gibi 2002’deki yerine dönebilmek için 2015’e kadar geniş bir viraj alması gerekmiş.
Şimdi de “Kürdistan diye bir yer yok” diyor.
Bahisleri açıyorum: “Cumhurbaşkanı’nın önümüzdeki yıllarda yeniden “Kürdistan” diyeceğine emin olanlar parmak kaldırsın!
(Bu yazıda Hakkı Özdal’ın GazeteDuvar’da yayımlanan, “Erdoğan’ın Diyarbakır Karnesi – Kardeşim ne Kürt sorunu ya!” yazısından yararlandım.)
***
“Zihni Sinir Procesi” mi bu?
“Acaba günün birinde Boğaz’ın üstünü kapatmayı da akıl ederler mi?” diye düşündüğüm de oluyordu ama Boğaz’a iki tane birden “yüzen ada”yapmak isteyecekleri hiç aklıma gelmemişti.
Binali Yıldırım’ın seçim vaatlerinden biri de bu. İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı seçilirse her biri 100 metre çapında ve yaklaşık 8 dönüm genişliğinde iki yüzen ada yapacak.
Bu adalar konser platformu olacak, bunların üzerine kurulacak sahnelerde de sahne sanatları icra edilecek. Boş kaldığı günlerde de sergiler açılacak vs.
“Niye bu konser alanlarını karada inşa etmiyorlar” diye sormayın. Seçim projesi dediğin şey, kimsenin aklına gelmeyen bir proje olmalı diye düşünüyorlardır her halde.
Adaların büyüklüğü gözünüzde canlansın diye bir ölçü vereyim: Kuruçeşme’deki Galatasaray adasının yüz ölçümü, yaklaşık 7 dönüm.
Bu yüzen ada – platformlardan biri Haydarpaşa’ya, diğeri Arnavutköy’e konulacakmış. Haydarpaşa’daki sabit, Arnavutköy’deki “yüzer” olacakmış ki gerektiğinde yüzdürülüp Boğaz’ın başka bir kıyısına da bağlanabilsin diye!
Prof. Dr. Zihni Sinir’in bile aklına gelmeyecek bu proje bakalım Yıldırım’a oy kazandıracak mı?