Mehmet Y. Yılmaz

19 Mart 2025

Ankara’da bir “vesayet odağı” varmış!

Demek ki Ankara’da yeni bir vesayet odağı oluşmuş. Ve bu vesayet odağı, halkın oylarıyla üç kere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş kişiye “kuşku ile bakıyor!” Ve anlıyoruz ki bundan sonra Türkiye’de politika yapacaksanız, halkın size ne oy verdiğinin bir önemi yok. Önce “Ankara’ya güven vereceksiniz” ki size kuşkuyla yaklaşmasınlar!

Sabah gazetesinin Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, 3 gün önce köşesinde şunu yazdı:

“Ekrem İmamoğlu, Ankara’ya güven vermiyor! Evet, evet... ‘Devlet’ dediğimiz o canlı organizma, farklı kurum ve kuruluşları ile İmamoğlu’na kuşku ile bakıyor. Amaca ulaşmak için her aracı mubah gören tarzı, siyasal ikbali için girdiği girift ilişkileri, gözünü küresel odaklardan ayırmayan politik tutumu, itimat telkin etmiyor. Yani... Olup bitenlere AK Parti ve Külliye penceresinden bakmayı alışkanlık edinenlerin, bu perspektifin çok ötesindeki ‘devlet ufkuna’ da bakıp ‘Neden?’ diye sormaları gerekiyor!”

Künyesinde “havuz serinliği” görülse de bu gazete esasen Erdoğan ailesinin resmi yayın organı sayılır.

Damat Bakan’ın kardeşinin yönetimindedir, icabında Fahrettin Bey’i bile görmezden gelebilirler.

Ve bu gazeteden anlıyoruz ki Ankara’da, “devlet dediğimiz canlı bir organizma” var.

Bu “canlı organizma” yine anladığımız kadarıyla Erdoğan yönetiminden de bağımsız.

“AKP ve Külliye’den” bağımsız bir yapı olmasaydı, “devlet ufkuna” bakıp “neden” diye sormamız da gerekmezdi.

Oldukça ilginç bir durum bu.

Demek ki Ankara’da yeni bir vesayet odağı oluşmuş.

Ve bu vesayet odağı, halkın oylarıyla üç kere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş kişiye “kuşku ile bakıyor!”

Ve anlıyoruz ki bundan sonra Türkiye’de politika yapacaksanız, halkın size ne oy verdiğinin bir önemi yok. Seçilmiş olmanız da önem taşımıyor.

Önce “Ankara’ya güven vereceksiniz” ki size kuşkuyla yaklaşmasınlar!

Vay canına sayın seyirciler!

Biz de zannediyorduk ki “diklenmeden dik duran adam”, vesayet odaklarını yerle bir etti, bundan sonra halk ne derse, kimi seçerse sadece o olacak!

Demek ki hem bizleri hem de kendi seçmenlerini kandırmışlar.

Ankara’da yeni bir vesayet odağı oluşmuş, onlar kimin güven verici olduğuna bakıp, ona göre karar veriyorlar.

İmamoğlu’nu güven verici bulmadıkları için de başına türlü çoraplar örecekler belli ki.

Acaba “eski vesayet odaklarının” kullandıkları yöntemleri de kullanacaklar mı?

Hani seçimi istedikleri adam kazanmazsa ortalığı karıştırmak, darbe yapmak gibi işler vardı ya, o yöntemlerden söz ediyorum.

Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasındaki farklardan biri de sanırım bu.

Eski Türkiye’de bu işler gizli kapaklı halledilirdi.

Yeni Türkiye’de herkesin gözünün içine bakarak yapıyorlar bir de gazetelerden filan ilan ediyorlar.

* * *

“Ekrem’i niye doğurdun” suçu!

Sonunda beklenen gerçekleşti ve isimlerinin önünde koca koca “profesör doktor” diye unvanlar olan insanlar toplanıp Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal ettiler. Siyaset uğruna bu hallere düşmek nasıl bir duygu bilemiyorum ama utanma duygularının bile kaybolmuş olması çok acı

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu diplomasını iptal eden kararı değerlendiriyor

Geçen gün bir arkadaşımdan aldığım mesajda şu yazılıydı: Ekrem İmamoğlu’nun anne ve babasına soruşturma başlatıldı!

Cümlenin sonuna “gülmekten katılan adam” emojisi de koymuş ki gerçek zannetmeyeyim!

Evet, bu emojiyi mesajın sonuna koyması gerçekten iyi olmuştu çünkü gerçek zannedebilirdim.

Savcılarımızın “İmamoğlu’nun doğmasına neden olarak bin yıl süreceği zannedilen kutsal Erdoğan rejimini yıkmaya teşebbüs suçu” diye bir suç icat ettiklerini duymuş olsaydım da şaşırmazdım zaten.

Ayşe Barım’ın “temsil ettiği artistleri sokağa dökerek hükümeti yıkmaya kalkıştığına” inanmamızı bekleyen savcılar, buna da inanmamızı bekleyebilirlerdi.

Belli oldu ki hukuku ve kanunları ayaklar altına alma pahasına İmamoğlu’nun aday olmasının önüne geçilmek isteniyor.

Bu işin birkaç koldan yürüdüğünü biliyoruz.

Kollardan biri diploma soruşturması. Diğeri gazeteci İsmail Saymaz’ın pasaportuna el konulması ve İmamoğlu’nun danışmanlarının mal varlıklarının dondurulmasıyla dikkat çeken Medya A.Ş. soruşturması. Seçimler sırasında gündeme gelen “kent uzlaşısından” terör örgütü suçu çıkarmak da buna eklenecek gibi.

“İmamoğlu’nu neden doğurdun” soruşturmasına ilham veren şey ise sanırım İmamoğlu’nun Kıbrıs’ta birinci sınıfı okuduğu üniversiteyi kuran kişinin “sanık olarak soruşturulması!”

İmamoğlu’nun bugünlerini yıllar öncesinden görmüş ve önce üniversitesine kaydedip sonra da İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçişini sağlamış gibi bir suçlama sanırım bu.

Ve aynı zamanda İmamoğlu’nun diplomasının sahte değil, gerçek olduğunu da ortaya koyan bir soruşturma aslında.

Suç uydurmaya çalışırken daha dikkatli olmak gerekirdi bence.

İmamoğlu’nun diploması sahte olsaydı, niye yatay geçiş yaptığı üniversitenin kurucusu suçlansın?

Sonunda beklenen gerçekleşti ve isimlerinin önünde koca koca “profesör doktor” diye unvanlar olan insanlar toplanıp Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal ettiler.

Siyaset uğruna bu hallere düşmek nasıl bir duygu bilemiyorum ama utanma duygularının bile kaybolmuş olması çok acı.

Bundan sonrası elbette idari mahkemelerde sürecek bir süreç.

Ama şunu da tahmin etmemiz için allame-i cihan olmak gerekmiyor ki artık kanuna ve vicdanına göre karar verecek yargıç bulmak da o kadar kolay değil.

Bütün bunlar Recep Tayyip Erdoğan’ın, İmamoğlu ile seçimde yarışmaktan ölesiye tırstığını gösteriyor.

Belli ki Anayasa’nın açık bıraktığı tek delikten geçip bir kez daha seçime girmeyi başarabilirse karşısında İmamoğlu’nu görmek istemiyor.

Hukuku ve kanunları altüst etmelerinin nedeni bu.

Farkında değiller ki hiçbir iktidar sonsuza kadar sürmüyor.

Bugün hukuku siyasi rakiplerini tasfiye etmek için ayaklar altına alanların o gün geldiğinde aynı şeylerle karşılaşmalarına karşı çıkacak olanlar da yine benim gibi tipler olacak.

Bu da bizim mesleğin cilvesi işte!