Mehmet Y. Yılmaz

29 Haziran 2019

Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar!

Sevginiz yeterince olgunlaşmamışsa bir kadına ya da erkeğe bunu söylemek “ayıptır, günahtır, yazıktır!”

Cumhurbaşkanı, Japonya’da Mukogawa Kadın Üniversitesi’nden fahri doktora alırken “İnceleyeceğim, Türkiye’de de bunlardan kuracağız” dedi.

Meğerse Japonya’da 80 tane kadın üniversitesi varmış.

“Kız – erkek ayrı okullarda okusun” hayaline Japonya’dan bir destek bulması belli ki Erdoğan’ı çok mutlu etmiş.

Kadın üniversitesi meselesine hafta içinde yine döneriz, hafta sonu canınızı sıkacak şeyler yazmamaya çalışıyorum, biliyorsunuz.

***

Japonya ve Japonların yaşam biçimi öteden beri çok ilgimi çeker.

Japon testeresinin, dünyanın geri kalanında kullanılan testereden tamamen farklı olduğunu biliyor muydunuz?

Japon testereleri çekme yönünde çalışır. Bildiğimiz testereler ise itme yönünde.

Daha basiti: Dünyanın kullandığı testere “ileri – geri” itip – çekerek kullanılır, Japon testeresi “geri – ileri” çekip – iterek.

Bu sayede daha ince metalden yapılabiliyorlar. İncelikli işler için daha kullanışlı oluyorlar bu nedenle.

Japonların marangoz rendeleri de biz dünyalıların kullandığından farklı olarak tıpkı testereleri gibi ters çalışır.

Dünyanın her yerinde iplik, diğer elde sabit olarak tutulan dikiş iğnesine geçirilir. Japonya’da ise ipliği sabit tutup, iğneyi geçirirler.

Böyle birçok “terslik” sayabilirim.

Gerçekten değişik bir halk ve büyük Japon yazarlarının romanlarına takıntılı derecede meraklı olmamın nedeni de o hayatı anlama çabamdır.

Fırsat bulursam uzun bir süre kalmak için gitmek de istiyorum, Airbnb’den ev bile baktım, Murakami’nin romanlarında anlattığı semtlerde tabii!

Bilmiyorum haberiniz var mı Japonya’da her yıl 29 Ocak günü “Eşimi Seviyorum Günü” olarak kutlanıyor. Japonlara özgü bir başka saçmalık olarak görmeyin, aslına bakarsanız bunu bütün dünyada kutlamanın bir yolunu bulsak iyi olur.

Acaba Erdoğan, eli değmişken bu adeti de Türkiye’ye ithal eder mi?

Bu kutlamalarda kent merkezlerindeki parklarda bir sahne kuruluyor ve erkekler sırayla sahneye çıkıp, birlikte oldukları kadına sevgilerini göstermeye çalışıyorlar. Bunun için evinde yemek yapıp getiren de var, “sana hep sadık kalacağım” diye yemin edenler de, bira göbeği saldığı için özür dileyen de! Amaç tek ama: Sevdiği kadına, onu ne kadar çok sevdiğini anlatabilmek! Böyle günlerden birinde Takeshi Todo isimli bir erkek, Japonya’nın en büyük sürprizini yapmış ve sevdiği kadına bir buket çiçek getirmiş! Bu olağanüstü olay karşısında kadıncağız gözyaşlarını tutamamış.

“Geçen sekiz yılda evli olduğumuzu bile unutmuştum. Birden kalbim hızla çarpmaya başladı” diye konuştuğunu New York Times’da okumuş, daha önce de yazmıştım.

Bu durum, parkta toplanan diğer kadınlar tarafından da alkışla karşılanmış.

***

Peki siz hiç düşündünüz mü, böyle bir gün Türkiye’de de kutlanacak olsa sevdiğiniz kadına bunu nasıl anlatırdınız?

Birisine “seni seviyorum” demek, eğer Amerikan filmlerinde bir rolün gereği olarak söylemiyorsanız, dünyanın en önemli şeyidir aslında. Amerikan filmlerinde herkes herkese “seni seviyorum” diyebiliyor, bence asıl saçmalık bunda.

Çünkü bu, sıradan bir cümle değildir. Ağzınızdan çıktığında bunun sorumluluğu da omuzlarınıza biner.

Eğer bunu taşıyamayacak zayıflıklarınız varsa, cümle ağzınızdan çıkmadan önce bir yutkunun ve susun derim.

Sevginiz yeterince olgunlaşmamışsa bir kadına ya da erkeğe bunu söylemek “ayıptır, günahtır, yazıktır!”

Ve sadece bir kere söylemek de yetmez! Çok sık da tekrarlamak gerekir, duyana da iyi gelir.

Çok tekrarladığınız için dırdır yapmakla suçlanmayacağınız en kısa cümle de budur!

Ama arkadaşlar bunu söylediğim için bana sinirlenmeyin, çok sık söylemek de yetmez, bunu göstermelisiniz de! Sine qua non! Olmazsa, olmaz!

Erkek aklı, kadınlara göre daha basit ve sıradan olduğu için erkekler bunu bir kere söylemelerinin yeterli olduğunu düşünürler.

Kadın zihni daha karmaşık olduğu için onlar her seferinde aynı cümleyi duyunca mutlu oluyorlar, onun için sorup duruyorlar, “beni seviyor musun?”

Ve değerli erkek okuyucularım, şunu söylemeliyim ki bu, yanıtı tek olan bir sorudur.

“Bakalım, kim bilir, belki, tabii” gibi yanıtlarla karşılanamaz.

İçinizden hiç bir şey gelmiyorsa bile Rousseau gibi yanıtlayabilirsiniz: “Ben de!”

Toprağı bol olsun şöyle demişti: “Düşselleştirilmiş biçimiyle bu yanıt, bütün sevinç söylemini başlatmaya yeter!” Birçok konuda olduğu gibi ben Nietzsche’nin izleyicisiyim.

Şöyle diyor: “Seni seviyorum cümlesinin biricik yükselme biçimi onu sert söylemek, ona bir ön adın açılımını vermektir: ‘Arianne, seni seviyorum’ der Dionysios.” “Sen de çok oldun” diyebilirsiniz ama arkadaşlar, bu da yetmez!

Onu, kimsenin sizden daha iyi ve çok sevemeyeceğini de hissettirmelisiniz.

Hafta sonlarında çiftler arasında kavga çıkarmak ve bu kavgadan yararlanarak lokantalarda filan kolayca yer bulabilmek gibi bir hesap içinde değilim.

Bu da bir tür “challenge” olsun:

Bu hafta sonu, tek bir hareket / jest / mimik ile sevginizi karşınızdakine aktarabilecek misiniz bakalım. Elbette “money talks” kısmını geçelim, insanlar sevmediklerine de pırlanta vs. alabiliyorlar.

Düşünürken size eşlik etsin diye “çikolata renkli efsanevi şarkıcı” Chaka Khan’dan bir şarkı seçtim: Ain’t no body loves me better than you!