Mehmet Y. Yılmaz

07 Aralık 2024

Kadınlar neden istediklerini elde edemezler?

Her kadın, hayatını nasıl bir erkekle geçirmek istediğini gayet iyi bilir. Bunun için upuzun bir liste sayabiliriz. Ancak her 100 kadına karşılık 101 erkeğin yaşadığı bu küçük mavi küremizde tüm kriterleri aynı anda karşılayabilecek tek bir erkeğin bile bulunmaması başlıktaki sorunun yanıtı olabilir

Şu fani dünyada kadınlar ile erkekler arasındaki en önemli mesele nedir derseniz, erkeklerin, kadınlar hakkında yeterli fikirlere sahip olmamalarıdır derim.

Birçok erkek için böyle bir muhabbetin açılış konusu, kadınların ne istediklerini bilmiyor olmalarıdır.

Buradan kadınların anlaşılmaz olduğuna kadar gelinir ki geyik muhabbetinin dip noktasına bundan sonra ulaşılır.

Ben ise kadınların her zaman ne istediklerini gayet iyi bildiklerini düşünürüm.

Kadınlar her konuda fikir sahibidirler.

Erkeklerin bunun tersini düşünüyor olmalarının nedeni, odaklandıkları şeyin farklılığında yatar.

Şener Şen anlatmıştı, şimdi aramızda olmayan ama çok verimli bir film yönetmeni, yaşlanıp da cinselliğe ilgisi azalınca şöyle demiş:

“Kadınların da konuşabildiklerini fark ettim, çok mutluyum.”

İlgi alanı farklı yönde

Bütün mesele erkeklerin temel ilgi alanının, “fikir” adı verilen şeyin üretildiği yere nispeten daha uzak bir bölgeye yönelik olmasında yatıyor.

Mesela her kadın hayatını nasıl bir erkekle beraber geçirmek istediğini gayet iyi bilir.

Bulur, bulamaz ayrı konu! Bulamıyor olmasının onun kabahati olmadığını da bizler biliriz zaten.

Yıllarca kadın dergileri için araştırmalar filan yaptırdım, artık şunu söyleyebilirim: Kadınlar, erkeklerden ne istediklerini bilirler ama elde edemezler.

Bunun nedenleri var tabii!

Kadın, erkeğin akıllı, dürüst, sadık, vicdanlı, komik, yakışıklı, temiz görünümlü, sonuna kadar güvenilir, sürprizlerle dolu ve esprili olmasını ister.

Bonkör de olmalıdır, cimri erkeği hiçbir kadın istemez.

Kibarlığı elden bırakmamalı, otomobilin kapısını açmalı, lokantada sandalyesini çekmeli, uyanınca günaydın öpücüğü vermeli, yatarken dişlerini fırçalamalı, mümkünse yatağa girmeden önce duş da yapmalı vs.

Horlamasa daha da iyi olur ama tabii bu durum iş işten çok geçtikten sonra fark edilebilecek bir şey olduğu için listeye dahil etmedim.

Bu listeyi, sözlükteki bütün kelimeleri bitirecek kadar uzatabilirim ki bir kadının bir erkekten ne beklediği hakkında kesin bir fikri olduğu daha iyi anlaşılır ama Reis’in kendisini iktisatçı zannetmesinin bir sonucu olarak kâğıt fiyatlarının geldiği yeri de tahmin edebilirsiniz.

Bu upuzun liste yerine kadınlar, erkekten “saf bir aşkla kendisini sevmesini bekler” de diyebilirdim tabii.

“Saf bir aşk” tanımı, erkeğin de safının varlığını gerektirir ki bir kadın için bir taş fırın erkeğini, saf erkeğe dönüştürmek parmağını şıklatmak kadar kolaydır.

Kendim de dahil tanıdığım erkekler ile bu kavramları yan yana düşündüğümde kadınlar neden ne istediklerini bilirler ama bunu elde edemezler sorusunun yanıtını da bulmuş oluyorum:

Çünkü böyle bir şey yok!

Bütün bunları varlığının içinde birleştirebilecek bir tek erkek varsa, cinsiyet değiştirme ameliyatı için kuyruğa girecek çok erkek tanıdığımı da geçerken belirteyim. “By the way” yani!

Gerçekçi olmak gerekirse bir kadın için “mükemmel erkek” bütün bu özelliklerin hepsini taşıyan erkek demek de değildir.

Issız bir Ege adası koyunda tam da güneş doğudan yükselirken, yüzünü bile yıkamadan 70 metrelik bir yelkenlinin kıç havuzluğundan çırılçıplak denize atlamayı elbette herkes ister.

Hadi 70 demeyelim, herkes Rahmi Koç değil, 12 metrelik bir tekne de işi görür ama ikisinin aynı şey olmadığını en iyi bilecek bir canlı türü varsa o da homo sapiens’in dişisidir.

Lafı bu kadar uzattım ama şunu söylemek istiyordum ki insan türünün dişisi ne istediğini bilmeyen değil, tam tersine ne istediğini gayet iyi bilen canlılardır.

Yüce Rabbim herkese gönlüne göre versin diyeceğim ama yarattığı erkeklerin sayısı o kadar çok değil.

Coğrafyanın şanssızlığı

Dünya üzerindeki kadınlar ve erkeklerin sayısı aşağı yukarı eşit sayılır.

Bu küçük mavi küremizde 100 kadına karşılık 101 erkek yaşar. Doğum sırasında oran 100 kadına 107 erkektir ama hayat şartları bu sonucu yaratıyor.

İçinde yaşadığımız bölge Anadolu, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Arap yarımadası, Hindistan, Çin, Moğolistan ve Orta Asya erkek nüfusunun kadın nüfusundan fazla olduğu bir bölge.

Altın ya da gümüş gibi; doğada az bulunan maddeler, çok bulunan maddelerden değerlidirler ama bu coğrafya söz konusu olduğunda durum tam tersi: Erkekler kendilerini daha değerli zannederler ama gerçekten değerli olanlar kadınlardır.

Bunu da nereden çıkardın diye soracak olursanız bu coğrafyada erkeklerin, kadınları örtüler pırtılar içinde saklamak istemesinden çıkarıyorum.

Öyle bir saklayayım ki kimse göremesin! Öyle bir saklayayım ki o da kimseyi görmesin!
Allah muhafaza benden başka bir erkeğin varlığından haberdar olursa, aklını peynir ekmekle yememiş olduğunu varsaydığımız için hemen pılıyı pırtıyı toplayıp kaçacaktır. Bu bölge erkeğinin kâbusu budur.

Erkek her yerde aynı!

Sahraaltı Afrika, Güney Afrika, Kuzey ve Güney Amerika, Rusya, kuzeyi ve güneyiyle birlikte Avrupa, kadın nüfusunun erkek nüfustan “mek parmak” daha fazla olduğu yerler.

Ve tuhaf ama oralarda da erkekler kendilerini nimetten zannederler; kadının kendisini değersiz ve yetersiz hissetmesi için ellerinden geleni artlarına koymazlar.

Burada suçlanması gerekenlerin erkekler değil, kadınlar olması gerektiğini de söyleyeyim de içimde kalmasın.

Kendini yetersiz hissetmene yol açan bir adamın peşinde ne işin var?

Tabii sonuç itibarıyla bir ilişki söz konusuysa bu sefer de “Erkekler ne ister?” sorusu geliyor ki bunun için çok mürekkep harcamam da gerekmeyecek.

Erkekler ile kadınlar arasındaki temel fark burada ortaya çıkıyor.

“Kadınlar neden ne istediklerini bilirler ama bunu elde edemezler” sorusunu tersinden şöyle sorabiliriz:

Erkekler ne istediklerini bilirler ve neden elde ettikten sonra ilgilerini kaybederler?

Buna bilimsel olarak “post coital dysphoria” deniliyor ki ayrı bir yazı konusu.

Bugünkü anlayışımıza göre ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı kavramları, kelimeleri, halk deyişlerini hatta romanlardan parçaları sansürlemeye yönelik davranışları onaylamıyorum. Bunlar korunmalı ki bugün geldiğimiz yere nerelerden geçerek geldik, unutmayalım...

Hayli ırkçı bir Türk atasözünde olduğu gibi “Kürt yer, çarığına bakar.”

Bugünkü anlayışımıza göre ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı kavramları, kelimeleri, halk deyişlerini hatta romanlardan parçaları sansürlemeye yönelik davranışları onaylamıyorum.

“Woke – Uyanık” kalacaksak, neden uyku tutmaması gerektiğini başka türlü hatırlayamayız çünkü.
Bunlar korunmalı ki bugün geldiğimiz yere nerelerden geçerek geldik, insanlar o yıllarda neler hissettiler, hissetmek zorunda bırakıldılar hiç unutmayalım.

Böylece bu hafta da veda etmemiz gereken satırlara geldik; aşağıda arkadaşımın oğlu Doğu Türkmen’in yarattığı Bluemint’in ilanı var, ona da yer bırakmak gerek.

Eski dostumuz, gazeteci-filozof Ortega Y. Gasset ile bitireyim:

“Bir kadının sevgisi, tutkulu kadının yaptığı gibi ta içindeki varlığı ilahi bir biçimde teslim etmesi, belki de ussallıkla ulaşılamayacak tek şeydir. Dişi zihninin çekirdeği, kadın ne kadar zeki olursa olsun, usdışı bir güçle yüklüdür. Erkek ussal yaratıksa, dişi usdışı yaratıktır. İşte bizim bir kadında bulduğumuz en yüce mutluluk budur.”

Perde!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.