AKP Sözcüsü, 31 Mart seçimlerinin gelmiş geçmiş en hileli seçim olduğunu söyleyince sizleri 1770 yılına götürmek zorunda kaldım.
İstemezseniz elbette okumayı burada bırakabilirsiniz ama okursanız, pişman olmayacağınızı ve eğleneceğinizi garanti ediyorum.
1770 yılında Avusturya – Macaristan İmparatorluk Sarayı Schönburn’da, İmparatoriçe Maria Teresa’yı eğlendirmek için bir “oyuncak” icat edildi.
Yok, aramıza sızmış kötü niyetlilerin ilk tahminlerindeki türden bir “oyuncak” değil.
Mucit, Macar asıllı Wolfgang von Kempelen’di. Aslında adı Kempelen Farkas idi ama o yıllarda imparatorluğun Avusturyalı damarları kabarmıştı, Macarların adı bile saraya girince dönüşüm geçiriyordu.
Gördüğünüz gibi insanlık, “öteki” gördüğü etnik azınlıkları ezmek konusunda o yıllarda da sabıkalıydı.
Etnik ayrımcılığa karşı olduğum için bundan sonra mucitten Farkas olarak söz edeceğim.
Farkas’ın icat ettiği oyuncak, bir makine idi, insanlık tarihinin ilk robotu da diyebiliriz.
Avusturyalılar “Schachtürke” diye isimlendirmişlerdi, Macarcası ise “A Török” idi.
İngiliz ve Amerikalılar da ileriki yıllarda tanışacakları bu makineye The Turk diyorlardı.
Farkas’ın icadı, bir satranç makinesiydi. Gerçek rakiplere karşı oynayan, “yapay zekaya sahip” bir satranç makinesi.
O yıllar, bu yıllar gibi değildi. Türk olmak, Avrupa’da havalı bir durumdu. Ecdadımız henüz her şeyi eline, yüzüne bulaştırmamıştı.
Makineye “Türk” adının yakıştırılmasının nedeni, fotoğrafında da göreceğiniz gibi başında sarığı, sırtında kaftanı olan bir mankenin makineyi yönetiyor gibi görünmesiydi.
Makineye hakim olan manken, sol elinde Osmanlı usulü, ucunda Tophane lülesi olan bir çubuk tutuyordu. Sağ elini satranç tahtasının da bulunduğu dolabın üzerine uzatılmıştı.
Farkas, bunun bir insansız makine olduğunu söylüyordu.
Bunu ispat etmek için makinenin kaidesinde bulunan bir kapı açılıyor, içinin boş olduğu oyundan önce herkese gösteriliyordu.
İçeride gizlenmiş satranç oyuncusu, rakibinin hangi hamleyi yaptığını görüyor ve mıknatıslardan da yararlanarak kendi taşlarını oynatıyordu.
Son hamleyi yaptığında da Türk aksanlı bir Fransızcayla “Echec” diye bağırıyordu.
Farkas, makinenin içine zamanın en iyi satranç oyuncularını koyuyordu ki makine önüne geleni yenebilsin.
Bu hileyi kimler yutmadı ki?
Benjamin Franklin ile başlayalım. Franklin, o tarihte ABD’nin Paris Büyükelçisiydi. Türk ile oynamakla kalmamış, hayatının sonuna kadar bu inanılmaz makine ile ilgili olarak yazılmış bir kitabı kütüphanesinde muhafaza etmişti.
Prusya Kralı Büyük Frederick, Bonaparte ve Rus Grand Dükü 1. Paul, İngiliz Kralı 3. George da bu makineyle oynayıp, yenilgiyi tadan isimlerden bir kaçıydı.
“Türk”, 84 yıl boyunca, önüne gelen tüm rakiplerini yendi.
Farkas’ın makinesi üzerine daha sonra birçok kitap yazıldı. Filmler çekildi. Amazon 2005’te web temelli oyununa onun ismini verdi: Amazon Mechanical Turk.
Ve şimdi sıra bütün bu hikâyeyi neden anlattığıma geldi:
Bu makinenin insanlık tarihine bıraktığı miraslardan biri de Amerikan argosuna soktuğu bir deyim oldu: Doing Turk!
Bu deyim, Amerikan dolandırıcılık jargonunda özel bir oyuna karşılık geliyor.
Tıpkı Kempelen Farkas’ın makinesinde yaptığına benzer bir aldatma biçimi bu.
Önce bir gerçeklik duygusu uyandırıyorsunuz, sonra oyunun içine gizlenmiş esas karakter ortaya çıkıyor, hileyi yapıyor ve bum!
Amazon Prime’da Sneaky Pete (Düzenbaz Pete) isimli dizinin birinci sezonunda “doing Turk” oyunu ile nasıl dolandırıcılık yapıldığını izleyebilirsiniz.
Şimdi siz sormadan söyleyeyim:
AKP sözcüsünün, “31 Mart gelmiş geçmiş en hileli seçim” sözlerini okuyunca bu makinenin ve “Türk yapmanın” (Doing Turk) aklıma gelmesinin nedeni, modern insanlık tarihine yeni bir katkımız ile ilgili.
Bundan sonra bir demokraside, kaybettiğiniz bir seçimi kaybetmemiş gibi davranmanın adı da artık tarihe “Türk sandığı” olarak geçecek.
Öyle bir sandık ki, gizli oy, açık sayım var, hakim gözetiminde denetleniyor, her sandığa 7 çift göz dikkatle bakıp, sayıyor ama sonucu beğenmezseniz “hile yapıldı” diye çamura yatabiliyorsunuz.
Demokrasi tarihine böyle bir dönüm noktası sayılabilecek yeniliği ancak bir Dünya Lideri sokabilirdi, o da bize nasip oldu!
Bundan sonra seçim hilelerinin adı “Türk sandığı” olmalı.