Mehmet Tezkan

17 Mart 2021

Yüksek yargı bu haldeyse vay halimize!..

İktidarın istemediği bir kararın mahkemelerden de, yüksek yargıdan da çıkması zor

Yüksek yargı denilince aklınıza hangi kurumlar geliyor?

Yargıtay, Danıştay, Sayıştay...

Anayasa Mahkemesi bir tık yukarıda. Kısaca yüksek yargı organları bunlar. Bu organların dediği dedik. Gerçi Anayasa Mahkemesi'nin kararları son zamanlarda birinci derece mahkemeler tarafından uygulanmıyor, ama bu Anayasa Mahkemesi'nin yüksek yargı olmadığı anlamına gelmez.

Uygulamayanların Anayasa'yı ihlal etiği anlamına gelir.

Birgün sorgu sual edilir.

Ha, bir de AİHM var; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Anayasa'nın 90. Maddesi'ne göre o da yüksek yargı. Ama maalesef onun verdiği kararları da kaale alan yok. Bu da Anayasa'yı ihlaldir.

Neyse konumuz bu değil. Konumuz yüksek yargı olan Danıştay'ın aldığı iki karar.

Birincisi; Andımız'ı yasaklama kararı.

İkincisi; büyükşehirlerde, belediye iştiraklerine atama yetkisinin belediye başkanlarından alınıp belediye meclislerine verilmesi.

İçeriklerine girmeyeceğim, bu kararları nasıl aldıklarına bakacağım.

İddialar doğruysa ve büyük ihtimalle doğru; vay halimize.

Andımızdan başlayalım... 2013 yılında artık her sabah okullarda okutulması yasaklandı. Türk Kamu Sen Danıştay'a başvurdu. Danıştay beş yıl sonra 2018 yılında bakanlığın koyduğu yasağı iptal etti.  

"Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlayan andın okumasına izin verdi.

Milli Eğitim Bakanlığı tabii okutmadı, Danıştay İdari Daireler Genel Kurulu'na başvurdu. Üç yıl sonra aynı kuruldan karar tam tersi çıktı; yasağa onay.

Aynı kurul üç yıl önce yasağa hayır demişti, şimdi onaylıyor.

Peki ne oldu?

İşte burası önemli. Bu süre içinde Genel Kurul'da görev yapan yedi hakim değiştirildi.

Kemal Kılıçdaroğlu, 2018 yılında mesele genel kurula gönderildiğinde "Sonuç Erdoğan'ın istediği gibi çıkacak" demişti.

Çıktı da.

Bunu tahmin etmek artık Türkiye'de zor değil. İktidarın istemediği bir kararın mahkemelerden de, yüksek yargıdan da çıkması zor. Birkaç istisna olabilir; iktidar hukukçuları bunlar üzerinden polemik yaratacaktır ama gerçeği yansıtmadığını onlar da biliyor.

Görüyorum, yüz ifadeleri farklı, ses tonları inandırıcı değil. Mekanik sesle konuşuyorlar!

Gelelim ikincisine.

İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, gibi kentlerde CHP kazanınca ilgili bakanlıklar hemen bir karar aldı. Bundan sonra iştiraklere belediye başkanları değil, belediye meclisleri atama yapacak, dediler.

Niye dediler?

Çünkü belediye meclislerinde çoğunluk onlardaydı. CHP'li belediye başkanlının yaptıklarını kilitlemek gerekiyordu, yüksek yargı da bu politik hamleye uydu.

Danıştay önce 6/5 bakanlığın kararını iptal etti, kurul başkanı bazı hakimlerin değişmesini bekledikten sonra yeniden oya sundu 7/6 bakanlığın dediği oldu.

Şimdi soruyorum bu iki karar da politik değil mi?

Evet, diyorsanız lafı uzanmayayım.

Tekrar ediyorum, yüksek yargı bu haldeyse vay halimize.



(Not: Yüksek yargı denilince aldığı karar kesin hükmünde olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) var. Var da sicili kötü. İstanbul seçimlerinde aynı zarftan çıkan üç oy pusulasını geçerli, birini çalıntı saydı. Hırsızlar üç pusulayı bırakmış birini çalmışlardı. Bu gerekçeyle seçimi iptal etti. O gündür bu gündür hangi sandıkta kimler nasıl oy çaldı veya oyu değiştirdi belirlenemedi. Gel de güven!)