Cumhurbaşkanı sabah partisinin grup toplantısında konuştu, öğleden sonra da partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında..
İkinci toplantı Babacan’a hem üstü kapalı yanıt hem de teşkilatına AKP değişecek, yenilenecek mesajı amacıyla düzenlenmişti.
Çünkü bu toplantıdan kısa bir süre önce Babacan kurduğu partinin programını açıklamış; sorunların kaynağının Cumhurbaşkanlığı sistemi olduğunu söylemişti.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin yerleştiğinin altını çizdi, "yeni sunulan her oluşum AK Parti’ye olan ihtiyacı ortaya koyuyor" sözleriyle de Babacan’a gönderme yaptı.
Erdoğan'ın AKP Genel Başkanı şapkasıyla yaptığı konuşmada "ülkemizin geldiği seviye AK Parti‘nin esiridir" deyince ülkemizin geldiği seviye meselesi zihnime takıldı.
2020 yılının üçüncü ayında ülkemizin geldiği seviye neydi?
* 12 aylık enflasyon TÜİK’e göre yüzde 13.94, devletin kabul ettiği yüzde 22.58, (yeniden değerlendirme oranı), çarşı pazardaki artışa göre yüzde 30.
* İşsizlik yüzde 13.7, geniş kapsamlı işsizlik yüzde 20, genç nüfusta işsizlik yüzde 25.
* Dolar 6.20 lira, Euro 7.00 lira.
* Her bebek 5 bin 200 dolar borçlu doğuyor.
* Merkez Bankası bağımsızlığını kaybetti, Saray’a bağlandı.
* Ziraat Bankası, Halk Bankası, BOTAŞ, TÜRKSAT, PTT, THY , Çaykur, Borsa İstanbul, TCDD, Eti Maden gibi kuruluşlar Varlık Fonu’na devredildi. Cumhurbaşkanı Varlık fonu Yönetim Kurulu Başkanlığına kendisini atadı.
* Ekonomi orta gelir tuzağına düştü. Kişi başına düşen gelir 9 bin dolarda takıldı kaldı.
* Kamu özel ortaklığı veya yap işlet devret projeleri kara deliğe dönüştü. Hazine müteahhitlere bu yıl 20 yıl önümüzdeki yıl 23 milyar lira ödemek zorunda.
* Hukuk devleti direktif alan devlete dönüştü.
* Sorgusuz sualsiz, gerekçesiz tutuklamalar olağan getirildi.
* Komsularla sıfır sorun diye yola çıkan Türkiye sorunlu olmadığı komşu kalmadı. Sadece komşularıyla değil dünyayla kavgalı haline geldi.
* Avrupa Birliği üyeliği hayal olmaktan bile çıktı.
* Yanlış Suriye politikası nedeniyle 40 milyar dolar harcadık, 4 milyon Suriyeliye 9 yıldır bakıyoruz.
* TSK eskiden PKK terör örgütü ile mücadele ederdi, buna İŞİD eklendi, sırada HTŞ denen cihatçı örgüt var.
* İktidar liseye giriş sınavının kaldırıldığını açıklamıştı ama bu yıl sınava girecek öğrenci sayısı 500 bin artışla 1 milyon 800 bine çıktı.
* 4+4+4 eğitim sistemi çöktü.
* * *
Aklıma ilk gelenler bunlar oldu. Sonra oturdum Babacan’ın partisini tanıttığı toplantıda yaptığı konuşmayı okudum.
O da Türkiye’nin halini şu sözlerle özetlemiş:
"Ülkemizin her alanda sürekli zemin kaybetmesi yüreğimizi dağılıyor. Vatandaşlarımız geleceklerinden kaygılı. İnsan haklarının ihlal edilmesi, özgürlüklerin kısıtlanması toplumumuzun nefes almasını zorlaştırıyor. Kadınlarımız tehdit altında yaşamaktan ıstıraplı. Ülkemizde adalet yaralı, demokrasimiz yaralı, halkımız ne kadar haykırsa da sesini duyuramıyor. Korku siyaseti, polemikler, kavgalar hepimizi yordu. Çalışanlarımız işsiz kalma korkusuyla yaşıyor. Emeklimiz, mamurumuz her yıl daha büyük güçlüler çekiyor. Yatırımcımız önünü göremiyor. Eğitim en önemli sorun alanı olarak hâlâ önümüzde. Sağlık sistemimiz hızla bozulma sinyalleri veriyor. Şehirlerimiz hızlı betonlaşmanın ağır yükünü kaldıramıyor."
"Herkes için umut ve güven kaynağı olması gereken devletin bu vasfı büyük oranda zayıflamış, ayrımcılık, kayırmacılık, dışlayıcılık ve ötekileştirme yaygınlaşmıştır. Kurallar yerini keyfiliğe, kurumsal yönetim kişisel yönetime, ehliyet ve liyakat kayırmacılığa dönüşmüş, kurumsal yapısal ve kültürel olarak ciddi bir tahribata maruz kalmıştır."
"İşsizlik, özellikle genç işsizlik son dönemlerde tarihi en yüksek düzeylerine çıkmıştır. Türkiye, bireysel gelir eşitsizliği ve göreli yoksullukta Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır."