İYİ Parti Genel Başkanı Akşener il il dolaşıyor, esnaf ziyaretleri yapıyor. Dün Erzincan’da basın açıklaması yaparak izlenimlerini aktardı.
Diyor ki; “vatandaş bu sistemden kurtulmak için bir an önce seçim istiyor”
Benim izlenimimde bu yönde. Eskiden bu iktidardan nasıl kurtuluruz, bu iktidarı nasıl değiştiririz, bu iktidar ne zaman gider diye sorarlardı. Şimdi “tek adam rejiminden nasıl kurtuluruz” diye soruyor.
Yani insanlar Erdoğan gitsin Ahmet, Mehmet gelsin peşinde değil.
İnsanlar yaşadıkları sıkıntının kaynağının rejim/sistem olduğunu artık gördü. Geç oldu ama maalesef yaşayarak gördü.
Millet İttifakı bu sebeple kurulmadı mı? Millet İttifakı rejimi değiştirmek için oy istemeyecek mi?
İktidar yanlıları muhalefet partilerinin birleşmesini ‘ Erdoğan karşıtlığı’, ‘ Erdoğan düşmanlığı’ ile açıklamaya çalışıyor.
Doğru değil.
Çünkü mesele Erdoğan değil, mesele rejim. Mesele tek adam yönetimi.
Rejimin/sistemin değişmesi için de tek kişilik hükûmetin değişmesi gerekiyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesi yani muhalefet adayının yüzde 50+1 oy alması gerekiyor. Aslında bu da yetmiyor muhalefetin Meclis’te 360 sandalyeye ulaşması şart.
Rejimi değiştirmenin başka yolu yok.
Partili Cumhurbaşkanı meselesi de şikâyet konusu.
Olmadı, Türkiye’ye uymadı. Uymazdı zaten ilk günden beri bas bas bağırdık onlarca yazı kaleme aldık ama dinleyen olmadı.
Ama sonunda Türkiye uymadığını insanlar yaşayarak gördü.
Cumhurbaşkanı AKP’nin Cumhurbaşkanı gibi oldu.
Cumhurbaşkanı gibi dolaşıyor, Devletin başı olarak herkesten hürmet görmek istiyor, ama AKP Genel Başkanı gibi davranıyor.
AKP’li kadroları, AKP’li belediyeleri kolluyor, CHP’li belediyelere randevu bile vermiyor. Onların icraatlarını engellemek için elindeki imkânları kullanıyor.
Devlet Başkanı’nın yapmaması gerekenleri yapıyor!
Daha da ötesi her konuşmasında muhalefet partilerine verip veriştiriyor. Sonra da diyor ki; ‘Cumhurbaşkanı olarak herkesi kucaklıyorum.’
Olmuyor, kim o koltuğu bu yetkilerle otursa olmaz.
Mesele Erdoğan’ı aştı, mesele rejim.
Partili Cumhurbaşkanı meselesi ortaya atıldığında iktidarı destekleyenler, Gül de partiliydi, Özal da partiliydi, Demirel de partiliydi, Bayar partiliydi partilerinden istifa etmekle bağımsız olunmuyor demişlerdi. Ama hiçbiri aynı zamanda icraatın başında değildi ve tek adam rejimi yoktu.
Yaşadık gördük. Partili Cumhurbaşkanı modeli ister istemez kutuplaşmayı körükledi.
Demişlerdi ki; ülkeyi yönetecek kişi yüzde 50+1 oyla seçileceği için kutuplaşmaya son verilecek. Tam tersi oldu. Kutuplaşma derinleşti.
Dün de değindim. Türkiye’nin asıl sorunu yönetilememesi. Tek kişi her yere yetişemez, yer konuyu bilemez, her konuda karar veremez.
Bu ucube rejim tek kişi her konuda karar verir dedi; sonuç bu oldu.
Şimdi baskıyla, sansürle, cezayla yetersizliklerinin üzerini örtmeye çalışıyorlar.
RTÜK cezaları nedir öyle?
Yangın haberi yapana, yangın görüntüsünü yayınlayana ceza yağdı. Yangın haberi yapmak bile suç oldu, gerisini düşünün.
Bu sebeple insanlar bu rejimden/sistemden kurtulmak için bir an önce seçim istiyor. Kimse önünü göremiyor, kimse yarın ne olacağını bilemiyor, kimse yatırım yapmıyor.
Çünkü her şey bir kişinin iki dudağı arasında.
Önümüzdeki ilk seçimde adaylar yarışmayacak. Tek adam rejimi oylanacak.