Mehmet Tezkan

05 Ağustos 2021

Keşke benim de evim yansaydı diyecekmişiz!

Bunlar çapsızlıklarını, beceriksizliklerini,  yetersizliklerini örtmek için felaketi bile iyi bir şeymiş gibi gösteriyorlar.

Bu yazı potpuri tarzında olacak. Çeşitli konulardan esintiler diyelim, veya karmaca…

Enflasyonla başlayalım.

Enflasyon yüzde 18.95’e çıktı. Tüketici enflasyonu yüzde 44.92. Demek ki önümüzdeki ay yüzde 19’u geçecek. Faizin üzerine çıkacak.

Aslında çıktı bile altı aylık mevduat faizinde stopaj yüzde 5, bir yıllıkta yüzde 3. Alacağınız faizden bu oranı düşün şimdiden enflasyonun altında.

Merkez Bankası ne yapacak?

Normal koşullarda enflasyonu dizginlemek için faizi artırması gerekir. Tamam, ben de biliyorum faiz artarsa durgunluk olur, istihdam azalır, işsizlik artar ama enflasyonu frenlemenin başka yolu var mı?

Cumhurbaşkanı’na sorarsan var; faizi indirmek.

Cumhurbaşkanı’na göre faizi indirirsen enflasyonda iner. Bunun denediler faizi yüzde sekizlere kadar indirdiler enflasyon inmediği gibi kur patladı. Kur patlayınca elektrikten, doğal gaza, benzine mazota  her şeye zam yaptılar enflasyonu azdırdılar.   

Merkez Bankası Başkanı da Cumhurbaşkanı ile aynı görüşte. Gazetesindeki köşesinde bol keseden atıyordu beş aydır görevde faizi indirmiyor!

Daha doğrusu indiremiyor.

İndirse başına gelecekleri biliyor, daha da çıkarması lazım ama Saray kızar diye onu da yapamıyor.

İdeolojik sebeple…

Enflasyon 18.95, faiz 19.

MB Başkanı paçasından yakalanmış halde. Bakalım bu ay ne yapacak? Yine ölü numarası mı yapacak?

 * * *

Saraylar yapmaya, kendilerine özel uçaklar almaya, Mercedes filoları kurmaya gelince ‘itibardan tasarruf olmaz’ diyorlar yangın uçağı almadıkları için ülkenin itibarını yerle bir ettiklerinin farkında değiller.

Doğa bir ülkenin en büyük zenginliğidir. Akdeniz ülkesiyiz, güney sahillerimiz yazın çok sıcak olur. Her yaz yangın çıkar ama bir tane bile yangın söndürme uçağımız yok. Komşu Yunanistan’ın 40 uçağı var. İtalya’nın 19, Fransa’nın 29 uçağı var.

Türkiye’nin sıfır.

Aslında uçak var ama THK’nın diye kullanmıyorlar; ideolojik sebeple.

* * *

Öyle veya böyle yardım kampanyası düzenleyenlere de kızıyorlar. ‘Help Turkey’ kampanyasına sert tepki gösterdiler. Türkiye’yi aciz ve muhtaç ülke gösterme oyunuymuş.

Hemen bazı sanatçıları devreye soktular. Onlar milli duyguları yaralıyor diye demeç verdiler, sözlerini manşete çektiler.

İki milyon kişi yardım kampanyasına katılmış.

Ne yapsın millet! Ülkenin başına ne zaman bir şey gelse devletin halktan para toplamasına, pamuk eller cebe demesine alıştı.

Hatırlayın Covid-19‘a karşı iktidarın yaptığı ilk icraat neydi?

Maske dağıtmak mı? Salgın hastaneleri kurmak mı?

Hayır, hayır…

IBAN yayınlayıp halktan para istemekti?

Avrupa’da iktidarlar vatandaşına nakdi yardım yaparken bizim iktidar vatandaşında yardım istedi.

O zaman Türkiye aciz ve muhtaç görünmedi de yangın için yardım kampanyası açıldığında mı aciz görünüyor?

Efendim devlet yaraları sararmış? TOKİ ile mi? TOKİ anında kolları sıvadı, insanları borçlandırıp ev yapacak.

“Evi eski olan vatandaşlar, 'keşke bizim de evimiz yansaydı' diyecekler” diyen AKP'li Antalya Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren

AKP Genel Başkan Yardımcısı’na göre öyle müthiş evler yapılacakmış ki; insanlar keşke benim de evim yansaydı diyecekmiş!

Allah göstermesin kim keşke evim barkım yansa der! Ama bunlar çapsızlıklarını, beceriksizliklerini,  yetersizliklerini örtmek için felaketi bile iyi bir şeymiş gibi gösteriyorlar.

Algı operasyonu yapıyorlar.

Hatırlayın… Suriye’de çok sayıda şehit verdiğimiz dönemde bazı bakanlar çıkıp ne demişti?  

‘Ne mutlu onlara, Allah şehit olmayı nasip etti keşke bize de’ etse demişlerdi.

Ölümü kutsamışlardı.

Hadi önden buyur, tutan mı var değince de kızmışlardı.

Şimdi de ‘Keşke bizim de evimiz yansaydı’ diyorlar…

* * *

Ankara’ yangınla ilgileniyor ama aklı başka yerde. Afganistan işinde, oradan gelecek parada. Ama korkarım para için Türkiye’yi tatsız maceralara atacaklar.

Afganistan önümüzdeki dönemin başat sorunu olmaya aday. Kabil’i korumak için üstleneceğimiz rol dışında başka yükümlülüklere de girdiğimiz ortaya çıkıyor.

ABD ile işbirliği yaptıkları için Taliban’ın hedefinde olan Afganlılar bir süre Türkiye’de tutulacak sonra ABD’ye gidecekmiş!

O süre de 12/14 ay?

Kaç bin Afgan belli değil.

Nasıl olsa mülteci deposu olduk!

İş bununla sınırlı değil. NATO Afgan Özel Askeri Birliği'ni Türkiye’de eğitecekmiş. 20 yıldır eğitememişler de Afganistan’dan çekildikten sonra mı eğitecekler?  Eğitilen Özel Askeri Birlik kimle savaşacak?

Taliban’la…

İç savaşın tarafı olacağız. Hedef yine biz olacağız.

Son haftalarda sınırı Türkiye’ye giren Afganlıların fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Orada burada yakalanan. Niğde’de güya dağa kaçan. Dikkatinizi çekmiştir, hepsi genç. İçlerinde ne kadın var ne çocuk, ne yaşlı.

Niye?

İddia şu: Onlar Afgan Özel Birliği’nin elemanları eğitilmek için geldiler. Resmen gelseler sorun olurdu, kaçak yoldan geldiler, dümenden yakalandılar. Mecburen mülteci kampına yerleştirildiler. Orada eğitilecekler, eğitim bitince Afganistan’a güya iade edilecekler!

Yani üç başlık var.

BİR: Kabil Havaalanı dolaysıyla Kabil’i Taliban’a karşı korumak.

İKİ: ABD’nin alacağı Afganları bir yıl Türkiye’de tutmak.

ÜÇ: Kabil’e bağlı Afgan Özel Askeri Birliği’ni NOTA çerçevesinde eğitmek.

Allah kolaylık versin!

* * *

Daha çok sorun var. Yaz, yaz bitmiyor. Manavgat, Marmaris, Mazı, Çökertme yeniden yeşerse, ormanlarımıza sahip çıkmayı öğrensek iktidar bunun önemini kavrasa, ülke her alanda sakinleşe, biz de hep beraber Japonların ‘shinrin yoku’ dedikleri orman banyosu yapsak.

O günler gelse, o günleri görsek…