Mehmet Tezkan

30 Mayıs 2019

O İçişleri Bakanı'na artık nasıl güvenelim!

İnsanlar o koltukta oturanlara güvenmeli. O koltukta oturanlar dilini yaftalama aracı olarak kullanmamalı

Yapılanı, olan biteni 'seçim dönemlerinde böyle şeyler olur, bazen terazinin kantarı şaşar, bazen belden altı vuruşlar olur, bu siyasetin doğasında vardır' diyerek geçiştiremeyiz.

Çünkü, kara propaganda makinesi devreye sokuldu. Ucu taa İçişleri Bakanı'na kadar gitti.

Bilmeyenlere önce meseleyi kısaca anlatayım.

İmamoğlu'nun canlı yayında söylediği sözler cımbızlanarak PKK ve FETÖ'ye "gelin Türkiye'yi hep beraber yönetelim" çağrısı yapmış gibi sunuldu.

Troller kolları sıvadı, sosyal medyanın tüm mecraları devreye sokuldu.

Kara propaganda gece boyu sürdü.

Yaftalama operasyonu başarıyla tamamlandı.

Başarıyla diyorum çünkü üzerinden 24 saat geçmeden sonucunu gördük.

Bir esnaf İmamoğlu'nu PKK'ya çağrı yapmakla suçladı. İmamoğlu ne derse ikna olmadı, görüntüleri izlemeyi de reddetti. 'Dediğim dedik çaldığım düdük' dedi. 'Nuh' dedi 'peygamber' demedi.

Gazetecilerin gözü önünde tartışma uzadı, kameralar an be an kaydetti. İmamoğlu bir ara esnafın yanağını okşayarak konuyla ilgili bilgisinin eksik olduğunu söyledi.

O dükkandan ayrıldı, konu kapandı.

Kapanmadı, kapandığı zannedildi.

Troller yine devreye girdi.

İnternet üzerinden yayın başladı. Kimi haberini İmamoğlu esnafı azarladı diye verdi, kimi, vatandaşı tokatladı diye yayın yaptı.

İçlerinde sınır tanımayanı da vardı. İpleri kopartan mı diyeyim, zıvanadan çıkan mı diyeyim bilemedim.

Yaptıkları haberin başlığı aynen şöyleydi:

"Sevi kelebeği İmamoğlu önüne geleni tokatlamaya başladı"

* * *

Kara propaganda sosyal medyayla sınırlı kalmadı. İçişleri Bakanı'na kadar uzandı. İçişleri Bakanı'nın konuşmasında da yerini aldı. 

Bakan İmamoğlu'ndan bahsederken aynen şöyle dedi:

"Demin bir çocuğu tokatladı, biliyorsunuz."

Hayır, bilmiyoruz.

Çünkü çocuğu tokatlamadı.

Çünkü, ortada tokat da yok çocuk da. Çocuk da uydurma tokat da.

İşin trajikomik yanı, tokat iddiasını ortaya atanlar haberlerini doğrulatmak için koşa koşa o esnafa gitti.

Esnaf (bu arada çocuk falan değil koca adam), "evet, yanağıma vurdu" dese iş bitecek. Troller golü aldık diye zafer narası atacak. 

Ama olmadı.

Esnaf, "Bana kimse tokat atamaz, atmaya kalkana da gereken cevabı anladığı dilden veririz" diyerek racon kesti.

Gelelim meselenin can alıcı yerine. Bu olan biten vahim. Ama daha da vahimi kara propagandaya İçişleri Bakanı'nın da katılması veya alet olması.

Sorum şu: Bakan bu bilgiyi emniyet teşkilatından mı aldı, AKP'nin trollerinden mi?

İçişleri Bakanlığı önemli bir görev. O koltukta oturanların verdiği bilgi doğru olmalı. İnsanlar o koltukta oturanlara güvenmeli. O koltukta oturanlar dilini yaftalama aracı olarak kullanmamalı.

* * *

Yarın öbür gün çeşitli olaylardan sonra İçişleri Bakanı çıkıp bilgi verecek. Şöyle oldu, böyle oldu diyecek.

Soruyorum.

Bu vakadan sonra yine de sözüne inanır mısınız?

Sözüne güvenir misiniz?

Meseleyi çarpıtabilir kuşkusu duyar mısınız?

Kurguyu gerçekmiş gibi anlattığı şüphesine kapılır mısınız?

Yoksa yine algı operasyonu yaptığını mı düşünürsünüz?

Ben şahsen inanmam, güvenmem.