Herkes yeni döneme hazırlanıyor. Kimi malını satıp piyasadan çıkıyor, kimi malını satıp gerçekten kaçıyor.
Beş şehir hastanesi, Danimarkalı şirkete satılmış. Şirket aslında AVM işletmecisiymiş. 100'den fazla AVM, 50 market-mağaza zincirini yönetiyormuş. Bu satışla birlikte şehir hastaneleri de yerli ve milli olmaktan çıktı.
En azından beşi!..
Soru şu:
Satan neden satıyor, alan neden alıyor?
Satan iktidar değişikliğine hazırlanıyor. Hesap sorarlar, paramı ödemezler, zorluk çıkarırlar diye düşünüyor. Şehir hastanelerini satan şirket, başka yer yokmuş gibi, Yeşilköy Atatürk Havalimanında milyar dolarlık pisti kırıp pandemi hastanesi yapan şirket.
Kamu malına verdiğin zararın hesabı bir gün sorulur. Anlaşılan o ki, sorulmasın diye malını nakde çeviriyor.
Peki alan neden alıyor?
Alan Danimarka şirketi, 25 yıl dövize endeksli hazine garantisi var. Tatlı para. Türk şirketi gibi değil, tahkime giderler. Söke söke alırlar!
Zaten Cumhurbaşkanı tüyoyu verdi. Tahkime gidersiniz, söke söke alırsınız, diye yabancı şirketlere mesajı çaktı.
İddia ediyorum, otoyollar da satılacak, köprüler de, tüneller de... 2023'e kadar yerli ve milli kalmayacak.
Satan piyasadan çıkacak…
Satan kaçacak…
Mesela, Sezgin Baran Korkmaz gibiler kaçacak. Mal varlığına eylül alında tedbir, bankadaki parasına blokaj konulmuştu. Yurt dışına çıkış yasağı getirilmişti.
Kasım ayında bu kısıtlamaların tümü kaldırıldı. Korkmaz Aralık ayında ülkeyi terk etti. Bu arada şirketlerini satmış!..
Malını nakde çevirmiş…
Diğerleri de aynı yöntemi izleyecek. Sorumluluktan kurtulmak için avanta krediyle (düşük faizli) aldıkları/yaptıklarını yabancılara satacaklar. Böylece yükümlülükten ve sorumluktan kurtulacaklar.
Beş şehir hastanesinin satışı başlangıç. Gerisi gelecek. 19 yılda kim ne yaptıysa nakde çevirip kenara çekilecek.
Sorumluluktan kurtulmak isteyecekler.
Sorumluluk deyince Cumhurbaşkanlığı'nın Danıştay'a gönderdiği savunma aklıma geldi. Cumhurbaşkanı bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmişti ya (oysa 10 yıl önce o sözleşme hayata geçirilsin hükümetler imzalasın, katılım artsın, uluslararası sözleşmeye dönüşsün diye ne kadar uğraşmışlardı. Köprülerin altından çok sular akmış) kararın iptali için Danıştaya başvuruldu.
Dava açıldı. Cumhurbaşkanlığı taraf. Savunması istendi. Verilen cevap aynen şöyle: "Cumhurbaşkanı'nın devletin başı sıfatıyla yaptığı ve devletin yüksek menfaatlerini ilgilendiren işlemlerde yargı yolu kapalıdır."
İyi de Cumhurbaşkanı aynı zamanda yürütmenin yegane temsilcisi. Yürütmede mi yargı denetimine kapalı?
Evet maalesef kapalı!..
Aynı zamanda tek kişilik hükümet olan Cumhurbaşkanı'nın imza atmada tam yetkili olduğu halde aldığı tüm kararlarda sorumluluğu yok.
Yani süper yetkili…
Sıfır sorumlu…
Zaten kendisi de hesabı Allah'a veririm diyor.
Maalesef ülkenin durumu bu. Satan ufak ufak kaçıyor, iktidar zaten sorumluluğum yok, anayasal güvencem var diyerek istediğini yapıyor.
2023'e kadar böyle…
Erken seçim beklemeyin. İktidarın müteahhitlerine sistemden çıkmaları için süre lazım!