Uzmanlar uyarıyor; bu gidişin sonu kötü diyorlar. "Korona ile mücadelede hata yaptık, günlük vaka sayısı aşağı doğru gideceğine yukarı çıktı, bu gidişle eylülde okulların açılması zor" diye uyarıyorlar.
Mesela Prof. Dr. Osman Müftüoğlu "bu maç bu taktikle kolay kolay bitmez" diye yazdı.
Taktik değiştirmek lazım, yeni önlemler lazım.
Peki nerde hata yaptık?
Hazinede para olmadığı için... İsraf kasayı boşalttığı için iktidar "hastalanana bakarım ama herkes kendi önlemini alsın" taktiği izledi. Sokağa çıkma yasaklarını bile tatil günlerinde uyguladı.
Herkes kendi önlemini alsın taktiği tutmadı. Günlük vaka sayısı 1300’lere oturdu.
İkinci büyük hata, salgının ilk haftalarında maske takılmasına gerekli önem verilmedi. İktidar siyasi rant uğruna sırf CHP’li belediyeler maske dağıtıp sevimli görünmesinler diye maske dağıtımını tekeline aldı.
Dağıtamadı. Dağıtıkları da telsiz bez parçalarıydı. Kullanıp atmamız gerekiyordu, elimizde başka maske olmadığı için atamadık. Çamaşır suyuna yıkayıp kullandık. Çoğu zamanda takmadık; çünkü satışı dağıtımı yasaktı!
Maskeli yaşam beyinlere yerleşmedi.
Şimdi çoğu şehirde maske zorunlu. 900 lira para cezası var.
Madem bu kadar önemliydi iktidar "150 ülkeye maske yolladık" diye hava atacağına vatandaşlarına dağıtsaydı. (Bu arada maskenin kumaşının ithal olduğunu biliyor muydunuz? İktidar 30 Eylül’e kadar maske kumaşı ithalatında vergiyi yüzde 20’den sıfıra indirdi. )
Şimdi bazı kentlerin işlek caddelerinde, meydanlarında polis denetim yapıyor. Maskesizlere ceza kesiyor.
Bir başka hata Korona ile mücadelede zaferle çıktığımız algısının yaratılmasıydı. Kendimizi yüceltmek için Avrupa’yı kötüledik. Bütün dünyanın bize hayran olduğunu söyledik. Bütün dünyanın başarımıza gıpta ettiğini ilan ettik.
Sonuç; Almanya da Avrupa Birliği ülkeleri de Türkiye’ye sınırlarını açmadı. Türkiye’yi "seyahat uyarısı" yaptığı ülkeler listesine koydu.
Hani çok başarılıydık?
Dışişleri Bakanı dün Berlin’deydi. Alman muhatabını ikna etmek için çene patlattı. Dosyalar sundu, önlemlerini anlattı.
Hani gıptayla bakıyorlardı?
Hani Avrupalı yaşlıların çoğu Türkiye’ye yerleşmek için sıraya girmişti?
Hani salgını sıkıntısız atlatan ülke olduğumuz için turistlerin birinci tercihi Türkiye olacaktı?
Hani turist patlaması yaşayacaktık?
Ortada kimse yok.
Günde 1300 vaka devam ederse olmaz da. Gelmezler!
Bunun böyle olacağı belli miydi?
Belliydi. Bazı uzmanlar uyardı. Bu kadar hızlı normalleşme rehavet yaratır, sonuçları ağır olacak dediler. Söyleyenlerden biri de Türk Tabipleri Birliği Covid - 19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pala idi.
Uyarılarını dikkate aldık mı?
Hayır, "halkı paniğe yönlendirmek" suçlamasıyla hakkında soruşturma açtık.
Her şey normalmiş gibi, vaka sayısı onlu rakamlara inmiş gibi şimdi de düğünlere izin çıktı. Televizyonlar haber yapıyor, girişte ateş ölçülecekmiş de, gelin/damak dışında halay çeken olmayacakmış da, sosyal mesafe sürekli korunacakmış da...
Kameralar eşliğinde yapılan ilk düğünler kurallara uygundu. Yarın öbür gün görürüz düğünler de asker uğurlaması gibi olacak.
Çok başarılı diye sunulan Korona ile mücadele de geldiğimiz yere bakın; Dışişleri Bakanı’mız Almanya’dan turist gelsin diye yalvaracak pozisyonda.
Diyor ki; "Türkiye için seyahat uyarısı yapmaları siyasi, bilimsel hiçbir açıklaması yok."
Doğru mu söylüyor; Almanya, Fransa, Belçika, İspanya, Hollanda Türk düşmanlığı nedeniyle mi bize sınırlarını açmadı, vatandaşlarına gönül rahatlığıyla gidin demedi?
Hayır tabii.
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan açıkladı. Aynen şöyle dedi: " Avrupa Birliği’nin kabul ettiği yüz binde 16 vaka sayısı Türkiye’de yüz binde 20. Bu nedenle bize sınırlarını açmadı."
Durumun özeti budur.
Siyasi falan değil, vaka sayısıyla ilgili.
Yabancı yok peki yerli turist var mı?
Haberi Hürriyet gazetesinde okudum. Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Başkanı'na sormuşlar: "Siz olsaydınız bu koşullarda tatile çıkar mısınız?"
Cevap vermiş: "Hayır, asla. İnsanlara güven verebilmek için otelcilerin bir takım yatırımlar yapması gerekiyordu. Ama çoğu taşın altına elini koymadı. Bakanlıkta zaten var olan kurallarına sosyal mesafeyi de ekleyerek hadi bakalım o zaman dedi."
İki şey söylemek istiyorum.
Bir: Önce kendimize bakalım.
İki. Halka doğruları söyleyelim. Avrupa’nın tavrı siyasidir, ardında başka hesaplar var ambalajıyla gerçekleri gizlemeyelim.
Bu yıl Avrupalı gelmezse, Rus gelmezse, yani havamızı alırsak söyleyeceklerini biliyorum.
"Suriye’de, Libya’da dik duruşumuz yüzünden, eski Türkiye olmadığımız için, onların tekerine çomak soktuğumuz için, önce kurla oynamayı denediler baktılar ki başarılı olamadılar şimdi de turizm üzerinden Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışıyorlar."
Görürsünüz, bunu da söyleyecekler.