Ne yaptı baro başkanları? Savunma yürüyüşü adı altında kendi illerinden Ankara'ya yürüdüler. Gruplar halinde değil her başkan tek başına.
Ankara girişinde buluşacaklar, Ankara Barosu Başkanı ev sahibi olarak karşılayacak, hep birlikte Anıtkabir'e gideceklerdi.
55 baro başkanı Ankara sınırına geldi önlerine polis dikildi. Ankara Valisi "yürüyüş kanunsuz" demiş. 200/300 metre daha gitseler zaten yürüyüş bitecek toplu halde Anıtkabir'e gideceklerdi.
Vali ne büyük tehlike gördü ki, on binlerce avukatı temsil eden baro başkanlarının karşısına polisi dikti?
Oysa yürümek Anayasal hakları. Gel de Vali'ye anlat! Kamu düzenini bozacak trafiği felç edecek, hayatın akışını engelleyecek bir durum da söz konusu değildi.
56 başkan Ankara'ya yürüyerek girecekti; hapsi bu!
Haberi okurken, izlerken kendi kendime dedim ki; baro başkanlarına bile bu muamele yapılıyorsa savunmasız insanlar benzer bir işe kalkışsa kim bilir neler yapılır?
Yürüyüş ve protesto hakkını kullanmak isteyenlere kim bilir nasıl davranılır?
Polis baro başkanlarının önüne bariyer koyuyorsa... Sert davranmaktan çekinmiyorsa... Kameralara alıp fişliyorsa...
Yarın öbür gün tazminatları "deve edilmeye" çalışılan işçiler yürürse... Geçinemiyoruz diyen emekliler protesto etmeye kalksa, işsiz olmak için mi üniversiteye gidiyoruz diyen gençler seslerini duyurmaya kalksa kim bilir neler olur?
Neler olacağı belli.
15 Temmuz gazileri kendileri için toplanan paraları istedikleri için ne olduysa, başlarına ne geldiyse aynısı olur.
Polis büyük ihtimalle daha da sert davranır.
Şimdi denilecek ki bu olan biten Ankara Valisi'nin işgüzarlığı. Polisi karşılarına dikmese bu yürüyüş sessiz sedasız bitecekti. Zaten medyanın yüzde 90'ı yer vermiyor.
Mesele daha büyük. iktidar sadece baroların yapısıyla oynamak istemiyor. Sırada Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği var, Türk Tabipleri Birliği var, Türkiye Eczacılar Birliği var...
Var oğlu var. Onların da yapıları değiştirilecek.
Barolara izin verselerdi iktidara a göre "yol olurdu". Yarın öbür gün doktorlar da, mühendisler de, eczacılar da Ankara'nın kapısına dikilir, Anıtkabir'e çıkmak isterlerdi!
Dün Ankara'da yaşananların nedeni bu.
Peki iktidar ne istiyor?
Her şeyden önce sivil toplum kuruluşu istemiyor.
Nefret ediyor. İlla şartsa olması gerekiyorsa göstermelik olsun, iktidarın dümen suyunda olsun istiyor.
Ama daha önemlisi asıl niyet TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun sözlerinde yatıyor. Feyzioğlu Türkiye Barolar Birliği'nin, baroların işlevini şu sözlerle açıkladı: "Ben devletin menfaatini hukuk çerçevesinde korumakla görevli bir örgütün başkanıyım."
İşte istenen bu.
Bütün odaların, baroların, sivil toplum kuruluşlarının devletin menfaatini korumak için görev yapması isteniyor.
Halkın değil, toplulukların, bireylerin değil...
Devletin.
Devlet kim?
AK Parti.
Parti devleti düzenine geçtiğimiz günden itibaren AKP kendini devletin ta kendisi görüyor. Devlet benim diyor. Kendi menfaatiyle devletin menfaatini özdeş kılıyor. Bir tutuyor.
Bu sebeple kendine karşı her duruşu, her çıkışı, her protestoyu devlete karşı yapılmış sayıyor.