Türkiye bunu da gördü, buna da tanık oldu...
Atanmış kişi, bir bürokrat; Meclis kürsüsünden milletin vekillerine hakaret edebildi, yalancı diye bağırabildi, kafa tutabildi.
Türk demokrasisinin geldiği son nokta bu.
Atanmışların vesayet rejimi mi diyelim...
Saray'ın vesayet yönetimimi diyelim; bilemedim.
Ama durum vahim.
Bürokrat kimlikli dört bakan Meclis'te milletvekillerini adeta fırçaladı. Cumhur İttifakı'nın vekilleri de bu durumu alkışladı.
İçlerinden biri, bir akil adam, bir yürekli adam çıkıp da:
"Arkadaşlar biz yasama organıyız, Gazi Meclisiz. Bu insanların bize bu şekilde hitap etmeleri doğru değil, bakan diye isimlendirilen kişiler gerçekte bakan değil. Yürütme organı bile değiller. Onlar Cumhurbaşkanı'nın sekretaryası görevinde. Yürütme tek kişi, yürütmenin yegane temsilcisi var, dolaysıyla yasamanın da tek muhatabı o. Bu kürsüden atanmış bakanlar seçilmiş vekillere bağıramaz. Bağırsa bunun adına demokrasi denemez. Ayrıca onların Meclis'e karşı sorumlulukları yok. Muhatabımız değiller, böyle konuşamazlar, bizlerle polemiğe giremezler. Bilgi veriler, giderler." demedi.
Diyemedi...
AKP içinden bir tek akil adam çıkıp da yarım/yamalak demokrasimizi bile savunamadı.
Soru şu: Bakanlar bu hamleyi neden yaptı?
Neden bakanlar en küçük fırsatı bile değerlendirme yolunu seçerek muhalefet milletvekillerini azarlama yolunu seçti?
Herhalde iktidarın yeni stratejisi bu. Paradigma değişikliği de diyebiliriz.
Dört Bakan'ın kavga çıkarma, vekilleri azarlama üslubuyla bütçelerini savunması tesadüf olamaz.
Belli ki talimat bu yönde.
Aksi düşünülebilir mi?
Bakanların kendi kararlarıyla bu şekilde davrandıkları inandırıcı mı?
Bakan yangına gidiyor; Cumhurbaşkanımızın talimatıyla geldim diyor.
Bakan sel baskınına gidiyor; Cumhurbaşkanımızı talimatıyla buradayım diyor.
Bakan dış politikada muhatabıyla görüşüyor, söze; Cumhurbaşkanımızın talimatıyla şunu söylemek isterim diyor.
Sadece onlar değil, valiler, büyükelçiler, kaymakamlar ağzından iki cümle çıkan tüm bürokratların ilk cümlesi "Cumhurbaşkanımızın talimatıyla" oluyor.
Hâl böyle olunca tahmin etmek zor değil. Dört Bakan'ın Meclis'te sergilediği tutum, vekillere karşı takındıkları tavır da talimatladır.
Meclis'te ne olduğuna bakmadan önce birilerinin meseleyi başka mecraya çekmemesi adına notu da düşeyim. Bakanların sözlerinin doğru/yanlış, haklı/haksız olduğunun önemi yok. Mesele demokrasinin getirilmek istendiği yer. Muhataplık meselesi. Atanmış kişinin, seçilmiş kişiye fırça atma cesaretini göstermesi.
Ulaştırma Bakanı'ndan başlayalım.
Milletvekilini yalancı diye suçlama cesaretini gösterdi.
Gelelim Sağlık Bakanı'na.
Atanmış kişi olduğuna bakmadan, bulunduğu yerin TBMM olduğunu düşünmeden milletvekiline; "Doğru konuşun, yüzünüz biraz kızarsın, kaçmayın bekleyin" diye bağırabildi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı milletvekilini; "Sen ne kadar ilgisizsin" diye aşağılayabildi.
İçleri Bakanı oturduğu yerden vekillere laf atmayı; "Kürt düşmanı sizsiniz" diye suçlamayı kendine hak saydı.
İşin daha da vahimi atanmış bakanların defalarca kürüye gelip, milletvekilleriyle söz yarıştırmasıydı. Mesela İçişleri Bakanı 20 defa kürsüye gelmiş!
İşin vahimin de vahimi Meclis'i yöneten başkanvekilinin buna izin vermesiydi.
Tuhaf olan ise; muhalefet dahil, yasama organında var olanların bunu doğal karşılamasıydı.
Soru şu:
Kendileriyle polemiğe giren, suçlayan, hakaret eden atanmış bakanlara karşı milletvekilleri ne yapabilir?
Hiçbir şey.
Çünkü;
Gensoru veremezler; o müessese kaldırıldı.
Yazılı soru sorabilirler ama atanmış bakanlar isterse cevap verir, isterse vermezler.
Yürütmenin yegane temsilcisinden (tek kişi) açıklama isterler, ondan hesap sormaya kalkarlar diyeceksiniz?
Kalkamazlar, yürütmenin yegane temsilcisinin yasama organına karşı en küçük bir sorumluluğu yok. Anayasamıza göre sorumsuz ve hesap sorulamaz!
Kısaca bütçe görüşmelerinde iktidar yeni bir atak yaptı, vekillerin karşısına atanmış bakanları çıkardı. Bir sonraki aşama Meclis'i bakan yardımcılarıyla muhatap etmeleri.
Daha sonraki aşama genel müdürleri göndermeleri alacak herhalde.
Olan bitene Meclis Başkanı'nın tepkisi yok mu?
Valla yok.
Aslında ne yazık ki muhalefet liderleri de (şimdilik) "Ne oluyor, yasama hiçbir dönem bu kadar güçsüz, bu kadar çaresiz olmamıştı" demedi.
Korkarım, milletvekilleri atanmış bakanlardan yedikleri fırçayla kalacak.
İleri demokrasi adına!