Mehmet Tezkan

08 Aralık 2020

Anket sonuçları "Türkiye değişti" diyor

Pandemi değişimi hızlandırdı. Değişimi yakalayan parti, lider zirve yapar, eski alışkanlıklarla siyaset yapmaya devam eden kaybeder

Kimse salgını falan sormuyor. En azından bana yöneltilen soruların son sırasında yer alıyor. Abi hepimiz hastalanacak mıyız, ölecek miyiz, bu salgının sonu nereye varacak diyen pek yok.

Var da pek yok!

Ama ekonomiyi soran çok. Soran da daha kötüye gider miyiz diyor?

İnanın moral vermek için (inanmasam da) "Daha kötüsü olamaz, zaman alacak ama toparlanacağız" diyorum.

Sorunun sahibi tebessüm ediyor. Bıyık altından gülüyor da diyebiliriz!

Her ülke ekonomik kriz yaşar, her toplum zaman zaman derinden sarsılabilir, kimi elindekini avucundakini kaybeder, kimi işsiz kalır, kimi yoksuldur daha da yoksullaşır askında ekmeğe muhtaç kalır...

Daha da kötüsü nedir biliyor musunuz?

Daha da kötüsü insanların, özellikle gençlerin umutsuz olmasıdır. İnsanların geleceğe umutla bakamamasıdır.

Maalesef Türkiye umudunu kaybetti.

Bir ülkenin başına gelecek en büyük felaket bu.

Bu hafta sonu iki anket inceledim. İkisinin verileri de çok şey anlatıyor. Metropoll "Ekonomideki kötü gidişin sorumlusu kim?" diye sormuş.

Yanıt: Yüzde 29.9 Erdoğan, yüzde 23.6 hükümet, yüzde 10.8 Berat Albayrak (eski Hazine ve Maliye Bakanı).

Yürütmenin yegane temsilcisi olduğuna göre, hükümet diye bir kurum kalkmadığına göre, bakanlar, Cumhurbaşkanı'na yani yürütmeye karşı sorumlu olduğuna göre, bakanlar söze başlarken "Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda" demek zorunda olduğuna göre, talimatsız adım atamadıklarına göre sonuçta tek adres var.

Ülkenin tek patronu var. Tek karar verici.

Recep Tayyip Erdoğan.

O halde ekonominin kötü gidişinden Erdoğan'ı sorumlu tutanların oranı yüzde 64.3.

Bu yüzde 35.7 oranındaki kitlenin hâlâ iktidarı desteklediği veya iktidarı sorumlu tutmadığı anlamına gelmiyor.

Çünkü fikrim yok diyenlerin oranı yüzde 13.8.

Metropoll anketinin bana göre en önemli iki sonucu daha var.

Birincisi; ankete katılanların sadece yüzde 4.7'si ülkenin içinde bulunduğu hali dış güçlere bağlıyor.

Demek ki; yıllardır üst akıl, dış güçlerin oyunu, kur atağı, Türkiye'yi köşeye sıkıştırma hamlesi sözleri inandırıcı olmamış. İnandırıcı olmamış, destek bulmamış.

İkincisi; ekonomik krizi pandemiye bağlayanların oranı da yüzde 3.6.

Demek ki iktidarın "dünya çapında salgın nedeniyle dolar patladı, faiz çatladı, enflasyon zıpladı, işsizlik tavan yaptı, binlerce işyeri bu sebeple kapandı, esnaf siftahsız günler, haftalar geçirmek zorunda kaldı" söylemi tutmayacak.

Gelelim ikinci ankete; Gezici'nin araştırmasına... AKP yüzde 30.1, CHP yüzde 21.1 İyi Parti yüzde 7.9, MHP yüzde 7.2 oranında, kararsızla yüzde 17.8 ile üçüncü büyük parti.

Bu kadar yüksek kararsızın olması normal mi?

Normal. Yarın seçim olmayacağına göre insanların karar vermesini bekleyemezsiniz. Bir, Cumhur İttifakı'nın adayı belli; Tayyip Erdoğan. Millet İttifakı'nın adayı belli değil bu da kararsızlık nedeni iki. İnsanlar ne olur ne olmaz diye rengini belli etmek istemiyor bu da üç.

Bu ankette dikkat edeceğimiz iki önemli veri var.

Birincisi; Cumhur İttifakı'nın oyu yüzde 40'ın altına inmiş.

İkincisi; DEVA partisinin oyu yüzde 6.6'ya çıkmış. Bu yüzde 6.6'nın yüzde 33.3'ü de 18-27 yaş aralığıymış.

Neden? DEVA Partisi Genel Başkanı yeri göğü inletti mi?

Hayır.

Demokrasi dedi, hukuk dedi, özgürlük vadetti. Ama en önemlisi bağırmadı, çağırmadı, sakin sakin anlattı. Ama en önemlisi ekonomiyi düzlüğe çıkabileceğini inandırmaya başladı.

İnandırdı demiyorum, inandırmaya başladı.

Benim gözlemim. Gençlerin bütün dileği şu; hayat pahalılığı dizginlensin, iş kapıları açılsın, yurt dışına gitme imkanımız olsun, kimse hayatımıza karışmasın, biz de kimsenin hayatına karışmayalım.

Babacan'a olan ilginin başat nedeni; ekonomide kurtarıcı aranması!

Şimdi denilecek ki; Babacan IMF'in 2001 yılında yazdığı Kemal Derviş'in uyguladığı reçetenin dışına çıkmadı.

Doğru. Doğru da bu da önemli değil mi?

Bağımsız kurullar vardı. Merkez Bankası'na emir verilemiyordu, siyaset kamu bankalarını kendi bankası gibi idare edemiyordu, istediği kişiye kredi verdiremiyordu. Siyaset piyasaya müdahale edemiyordu.

Babacan'ın dönemi belleklere "parlak dönem" olarak kazınmış olmalı ki anketle sonuçları böyle çıktı. Daha sesini yeterince duyuramadan... Daha medya çoğunluğunun boykotu sürerken...

Sonuç; Türkiye değişiyor. Pandemi değişimi hızlandırdı. Değişimi yakalayan parti, lider zirve yapar, eski alışkanlıklarla siyaset yapmaya devam eden kaybeder.

Görünen bu.