Doğum günü birçok kaynakta 27 Ağustos 1916 olarak gösterilen Halet Çambel'in asıl doğum günü 26 Ağustos 1916’dır. Kanıtı da, evinde birlikte çalışırken aile dosyalarının arasında karşımıza çıkan kendi doğum belgesidir. Bugün Halet Çambel’in 100. yaşına gireceği gün. Halet Hoca yine yalısında olsaydı, biz yine son doğum günlerinde yaptığımız gibi, İstanbul’da olan aile dostu sayılabilecek kim varsak; ille de kahveli pastamızı bulup buluşturup ona koşturacaktık.
Arnavutköy’deki koca yalıya başka bir can gelirdi o günlerde...
Bugün kimilerimiz ille de kahveli pasta bulup buluşturacak yine. Değerlerimizi, hafızamızı, ömrümüzü ve unutmamayı savunma biçimlerimizden biri olacak belki de kahveli pastalı bu küçük ikram.
Hep önde düşünen, hep önde davranan doğrunun şövalyesi
30’lu yıllarda SSCB’de bir çalışma kampında (GULAG’ta) tutsak kalmış, muhtemelen Nail Çakırhan’la da arkadaşlığı olan bir Türk’ün, bulduğum akrabalarıyla görüşmek için İstanbul’a gelen torunuyla tanışmak istemesi üzerine 11 Ocak Cumartesi öğleden sonrası ziyaretine gitmiştik. Son bakışmamız, son söyleşmemiz olacakmış. Ertesi sabahı erken saatte halini hatırını sormak için açtığım telefonda aldığım haber, sabahtan yalıya koşturtmuştu.
Kan bağımız olmayan Halet Hoca, meğer gönül ve akıl bağlarıyla bizi birbirimize aile kılmış ki pek çoğumuz birbirimize “başımız sağolsun” diyorduk.
Çocukluğunda okuduğu şövalye kitaplarının da etkisiyle eskrime ilgi duyup, olimpiyatlara giden ilk iki kadın eskrimcimizden biri olan Halet Çambel belki de yalnızca bir şövalye, bir savaşçıydı, hep doğrunun peşinden giden, yakalayan ve onu insanlığa sunan bir savaşçı...
“Krallar da beni ata bildiler,
adaletim,
bilgeliğim,
ve iyi yüreğim için.”
Halet Hoca da ana bilindi, Karatepe’nin Ana’sı.
Karatepe’nin Ana’sı, Toroslar’ın Efsanesi, kraliçe, tanrıça, Kibele...
Kendisi için yakıştırılan buna benzer sıfatlardan hoşlanmadı, hatta kızardı da. Oysa “abla” diye hitap edilmesinden hoşnut kalırdı. Bense yıllar öncesinde, Moskova’dayken doğum günümde diz dize otururken “Hoca” diye seslenme ayrıcalığını koparmıştım. Nasreddin Hoca gibi O da Halet Hoca’dır benim için; hep...
Disipliniyle, aklının aydınlığıyla, mesleğinin dışındaki hemen her konudaki ciddiye alış, titizlik ve özeniyle de şaşırtırdı.
...
Özeni herhangi bir konuda da hissedilirdi; dolabın üstüne yerleştirilen gümüş şamdanların ya da Çin porselelenlerinin duruşunda ya da raflara sıralalan kitaplar arasındaki konu ve boyut bakımından gözettiği ilişkide, sözcüklerin ve kavramlarını içini doğru doldurmakta...
Mütevaziliği riyasız, tavırları hep şıktı. Kadim dostu Yaşar Kemal’le buluşacağı, bir başka dostu Jak İhmalyan’ın 2013 yazındaki sergisine giyimde de şık ve sade, coşkuyla gitmiştti. Sergilenmesi için verdiği resimlere sergi bitimi evinin duvarlarında yer bulurken resimlerdeki üslup ve tekniği de dikkate alarak aralarındaki mesafeleri, birinin diğerinden milimetre bazında alçakta ya da yüksekte olmasını dikkatle gözetmişti. Sonra da hemen her ziyaretimde karşılarına geçip resimleri birlikte seyreyledik, en çok hangisini sevdiğimizi ya da beğendiğimizi sebepleriyle birbirimize anlatarak.
...
Halet Hoca’nın ömrü boyunca tavırlarından biri, hısımı Nâzım Hikmet’in “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?”de dediği gibi olmuştur:
Ne ah edin dostlar, ne ağlayın!
Dünü bugüne
bugünü yarına bağlayın!
Nail Çakırhan’ın vefatında, yapabileceği bir şey olup olmadığını soran dönemin Kültür Bakanı'na "Var, Kastabala'yı kurtarın!.." diyen Halet Çambel aşkına ben de aynı şeyi yalı için söylüyorum. Son dönem sadrazamlardan dedesi İbrahim Hakkı Paşa’nın hatıratı, yazışmaları ve fermanları da dahil olmak üzere içinde pek çok önemli belge, efemera, eşyalar barındıran, 50’li yılların mimarî kıyımından kurtulmuş ve bahçesi neredeyse olduğu gibi korunmuş tarihi yalı için başta mimarlar ve tarihçiler, pek çok kişiye büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Küçük ayrıntı ve farklılıkların niteliğini de yakalayıp çözüme götürebilecek, dönemin Türk Mimarîsine, bahçesine, sosyal tarihine hâkim uzmanlarla çalışılmalıdır.
Çağdaşlarından hep daha önde düşünüp davranan Halet Çambel Karatepe’siyle, verdiği bereketle zaten hep var ve olacak. Uzmanlarınca pek çok yerde aktarılan, Halet Çambel’in aile yaşamı, meslek yaşamı, arkeolojik ve sosyal hayata katkıları bu yazının içeriği dışında tutulmaya çalışılsa da bazı anlar ya da çağrışımlar kendiliğinden geliveriyor. Halet Çambel en basit anlatımla; yerleşmenin bulunup, belgelemekle yetinilen bir dönemde Karatepe’yi yazgısına terketmemiş, tekrar toprak ve bitki örtüsü altında kalmaktan kurtarmıştır. O yıllarda, çok genç denilebilecek yaşında bile önde ve farklı düşünebilmiş, tüm kişisel olanak ve ilişkilerini de yanına katarak Karatepe buluntularını ayağa kaldırmış, dünya kültür mirasına devretmiştir. Yalnızca arkeolojik görevle kendini sınırlamamış, yöre ve halkıyla ilgili toplumsal gelişmeye önderlik etmiştir.