Hiç şaşırmayın, hiç kızmayın, itiraz etmeyin…
Şiddet sıradandır.
Ve bu sıradanlık bu ülkede yaşayan herkesin eseridir. Gururlan Türkiye!
Şiddet sıradandır!
Kadın dayak yer, yüzü gözü mosmordur “Acaba ne kabahat işledi” diye düşünülür. “Kim ne hakla elini kaldırdı” diye düşünülmez.
18 yaşında bir genç sopalarla vura vura öldürülür, kendisinin ve dahi ailesinin “terörist” olduğu iddia edilir.
Öldürene değil ölene ceza kesilir.
Bir genç kadın gece vakti evine gelen polise “ayakkabılarınla içeri girme” der. Gene aynı son.
Bir çocuk ekmek almaya gider aynı…
Bir gazeteci kartopu oynar aynı…
Bir “terzi yamağı” havaalanında linç edilir.
Birinin kemikleri kırılır, ötekine taş atılır. Bir başkası sırtından vurulur.
Şiddet sıradandır!
Bir mafya babası “kanlarınızı içeceğim” der. Hiç bir şey olmaz.
Bir sunucu “kafası kesilsin” der bir şey olmaz.
Bir akademisyen “kadından siyasetçi olmaz” der bir şey olmaz.
Bir müsteşar tekme atar gene bir şey olmaz…
Şiddet sıradandır…
Çocuk ölür, kadın tecavüze uğrar, şarkıcı ile insafsız izansız dalga geçilir, sunucuya küfür edilir…
Şiddet sıradandır ve yukarda saydıklarımın hepsi, tanıdığımız, saygı gösterdiğimiz, hatta oy verdiğimiz insanlar tarafından yapılıyor.
Şiddet sıradan ve politiktir.
Hrant Dink’i sırtından vuran Ogün Samast’la fotoğraf çektirirseniz bir zaman sonra onu kahraman ilan edenler çoğalır.
Suriyeli mülteciler için “Aman bunlar da her yerde” demeye başladığınız anda onların linç edilmesine giden yolun ilk taşını koymuşsunuz demektir.
Bir çocuğun mezarına misket atılmasına laf edip annesini yuhalatırsanız başka yerde başka bir çocuğun ölümü sıradanlaşır.
Kadına şiddete, tecavüze ilişkin kadını değil tecavüzcüyü koruyup kollayan mahkeme kararları çıkarırsanız Özgecan gibi daha binlerce kadın ölmeye devam eder.
Bir gazeteciyi bir haber hakkında yorum yaptığı için hedef gösterirseniz başka bir kendini bilmez ama sanatçı olduğunu zanneden insan “seni portakal gibi sıkarım” der.
Ünlü bir şarkıcı şiddet gördüğünü söylediği halde, siz “acaba” deyip sorgulamaya başladığınız zaman o yumruklardan birisiniz demektir.
Şiddet sıradandır…
Çocuklar öldürülürken nereli olduğuna baktığınızda, belediyelere kayyım atandığında partisini sorduğunuzda, bir anne evladını sorduğunda siyasi görüşünü sorguladığınızda şiddetin bir parçası hatta kendisi oldunuz demektir. İşte şiddet böyle sıradan ve politik olur.
Patisi kesilen bir köpek için gözyaşı dökmeniz, papağana işkence yapan birine hakaret etmeniz sizi masum yapmaz. O kesilen patide de, papağana işkence yapan ellerde de bizim izlerimiz var. Hepimizin…
Fatih Portakal çok haz ettiğiniz biri olmayabilir, Hadise’yi izlemiyor, Sıla’nın şarkılarını beğenmiyor olabilirsiniz ama her birine uygulanan farklı şiddet türleri ile ilgili “Amaaan bana ne canım” diyorsanız papağa üzülüyor numarası yapmayın. Vicdan sahibi insan olmak ikisine de ses çıkarıp ikisine de üzülmeyi ve karşı olmayı gerektirir. Moda’da ölen köpeğe üzülüp Robiski’de ölene ses çıkarmadığınızda tutarlılığınızla vicdanınız arasında nasıl bir oluk açılıyorsa bakıcısı tarafından şiddet gören bir çocuğa üzüldüğünüz kadar döve döve öldürülen Ali İsmail’e üzülmediğinizde de açılır. Demem o ki; vicdanınızı kaybetmeyin, bir gün çok lazım olur bulamazsınız…