Leyla Alp

01 Şubat 2024

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

İnsanlığın yüzyıllardır ders çıkarmamakta ısrar ettiği şeylerden biri ‘makul’e razı olmak galiba. Lakin makule sığınmak makus talihi ve tarihi beraberinde getiriyor.

Özellikle bizim gibi coğrafyalarda. Her şeye susmuyoruz mesela ama ses çıkardıklarımız kendimize en az zarar verebilecekler oluyor. Attığımız tweet, yazdığımız yazı, söylediğimiz söz. Çünkü her an evimizin kapısından kolluk güçleri girebilir ya da bir celp alabiliriz. Ne kadar dikkatli, ‘makul’ olursak olalım memleket kendimizi güvenceye alıp hak savunuculuğu yapmaya pek uygun değil. Ve fakat, ve zaten öyle bir hak savunuculuğu da yok. Bazılarımız buna “tatlı su solculuğu” da diyor. Kimin ne kadar ve nasıl solcu olduğunun değerlendirmesini yapmak, kantara koymak bana düşmez. Sıfattan çok ‘amasız’ ve ‘fakatsız ‘bir hak mücadelesinden ve objektiflikten bahsediyorum.

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir. Ne yazık ki bu çelişki uzun yıllardır kuşaktan kuşağa aktarılıyor.

Aynı sorunu Hatay’dan TİP milletvekili seçilen Can Atalay’da yaşadık. Can Atalay, Gezi Parkı davasından 18 yıl hapis cezası alarak 25 Nisan 2022'de tutuklandı. Yani yaklaşık 2 yıldır cezaevinde. 2023 milletvekili seçimlerinde Hatay’dan milletvekili olarak seçildi. Son olarak da vekilliği düşürüldü. Can Atalay’ın yaşadığı büyük bir adaletsizlik. Tıpkı Gezi Davası’ndan 18 yıl hapis cezası verilmesi kadar. Hatay halkına karşı da büyük bir adaletsizlik ve iradesini yok saymak. Keşke iradesi tek yok sayılan Hataylılar, vekilliği düşürülüp haksızlığa uğrayan Can Atalay olsaydı.


Sosyal medyada Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin yorumları ve haberleri okurken aklıma yine ve ne yazık ki aynı “makul isyan” meselesi geldi. Evet yaşananlar korkunç. Fakat biz Meclis'te böylesine korkunç bir şeyi ilk kez yaşamıyoruz. Orhan Doğan, Meclis'ten polis otosuna ensesinden tutularak bindirildi bu ülkede. O görüntüler günlerce yayınlandı. Beynimize, hafızamıza kazındı…

Bitti mi hayır? 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından 12 HDP milletvekili tutuklandı. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da dahil olmak üzere bazıları hâlâ hapishanede.

Yine 2016 yılından sonra neredeyse HDP’li bütün belediyelere kayyum atandı. Belediye başkanlarının çoğu tutuklandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eski Eşbaşkanı Gülten Kışanak hâlâ tutuklu.

Şimdi size komünistler götürülürken susan papazdan ya da sarı öküzün hikâyesinden de bahsetmeyeceğim. Nasılsa hepsini, hepimiz biliyoruz. Tarihin tekerrür olduğunu bildiğimiz gibi. Duvarın sonun olmadığını bildiğimiz gibi. Bugün ‘makul’ olanın yarın olmayacağını bildiğimiz gibi. Doğrunun basit bir şey olduğunu bildiğimiz gibi. Kardeş ve eşit olmanın canımız istediğinde değil amasız, fakatsız denk görmek olduğunu bildiğimiz gibi. İnsanları yaşadıkları coğrafyaya, inandığı dine göre ayırmanın faşizm olduğunu bildiğimiz gibi. Haksız, hukuksuz uygulamalarda da makul olana büyük boy ses etmenin de bir parça samimiyetsiz olduğunu biliyoruz değil mi? Ve makul muhalefetin makus tarihimizi değiştiremeyeceğini?