Leyla Alp

10 Mart 2025

Çiçek değil, kadın

Kadın sorunu, erkekler bir gün kadınları çiçek, mukaddes ya da eşit gördüğünde sona ermeyecek. Kadınlar, haklarını tartışmak zorunda kalmadığında, özgürce ve eşit koşullarda yaşadığında bu sorun son bulacak. O güne kadar, kadınların mücadelesi son bulmayacak

Bir 8 Mart daha geçti. Siyasetçilerden şirketlere, sanatçılardan holdinglere kadar herkesin kadına dair ‘güzellemeler’ yaptı. Sanki hiç kadın sorunu yokmuş gibi… Bir sonrakine de bir yıl var. Hazır arada 364 gün varken, gerçekten kadın hakları mücadelesinden, toplumsal cinsiyet eşitliğinden konuşalım mı?

Demet Evgar bir ödül töreninde “Kadın meselesini ne zaman yarılamış oluruz? Erkeğin de birinci meselesi olduğu zaman” demişti. O kadar haklıydı ki çok üzülmüştüm. Kadın meselesi erkeklerin birinci meselesi değil. Buna 8 Mart için mesajlar paylaşanlar da dahil. İyi niyetli gibi görünen bu paylaşımlarda bile, kadınları eşit görmeyen bir anlayış hâkim.

Bu yıl bir kez daha gördük ve yaşadık ki toplumsal cinsiyet sorunu dilde başlıyor. Erk dilde yani.  Pek çok kutlama mesajında “Kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz” ifadelerini gördüm.  Kadınlar kimsenin malı değil, kimseye ait de değil. Onlar birer insan. Bu ifadeyi kullandığınızda, kadınları korunması, kollanması ve sahip çıkılması gereken varlıklar olarak gördüğünüzün farkında mısınız? Değilseniz de böyle yapıyorsunuz. Yapmayın. Kadınlar, toplumda “korunması gereken” varlıklar değil, kendi haklarıyla var olan, kendi kararlarını verebilen, kendi hayatlarını yönlendiren insanlar.

Bir de şu “ 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” demekten vazgeçin. Emekçi olmayan kadınlar da sadece kadın oldukları için eziliyor, ikinci sınıf muamelesi görüyor. Bana sevmediğiniz politikacıların eşleri argümanıyla gelmeyin. Onlar da sadece "eş" olarak görüldükleri için sizin tarafınızdan bile küçümseniyor.

Ve kadınlar birer çiçek de değil, beyler. Kadın bedeniyle çiçek çağrışımı yapan illüstrasyonları artık bir kenara bırakın. Kadın deyince neden çiçek geliyor aklınıza, anlamış değiliz. Ama emin olun, kadınlar saksıda durmaya ya da birilerinin beslemesine muhtaç değil. Kadınlara çiçek alın elbette ama onlara çiçek demekten artık vazgeçin.

Bir de kucağında çocuk olan anne görselleri bu sene de çok tuttu galiba. Lakin kadının görevi annelik değildi. Bu bir seçim. Anne olmayan kadınlar da var yemin ederim. Ve annelik de kutsal değil. Kadın dediğimiz insan cinsi ürediğinde anne olur. Erkek cinsi de baba. Ebeveynliğin bütün yükünü kadının omuzlarına yıkmanın bir "erkek aklı" bir manipülasyon olduğuna eminim ama ispatlayamam.

Çoğu kadının güldüğü, kızdığı bu mesajlara yönelik iğnelemelerim bittiyse asıl meseleye geleyim değil mi?

Kadınlar reklam ve imaj tazeleme figürünüz hiç değil. Senenin bir günü çiçek, mesaj veya milyonlar harcayıp yaptırdığınız reklamlarla bir yıl boyunca ezdiğiniz, yok saydığınız, emeğini sömürdüğünüz kadınların hakkını ödeyemezsiniz.

Bu ülkede toplumsal cinsiyet sorunu var. Ve bütün erkekler ve bütün kadınlar dahil olmak üzere, böyle bir sorun olduğunu kabul edene kadar da bu sorun devam edecek.

Çünkü aynı işi yapıp erkek meslektaşından daha az maaş alan kadınlar var. Daha fazla mesaiye kalan kadınlar var. Uzaktan çalıştığı için evin tüm işini de sırtlayan kadınlar var. Evdeki yaşlıya, çocuğa bakma görevinin sadece kadına yüklendiği bir yerde "kadınlar eşittir" diyemezsiniz. İş yerinizdeki erkekler aynı işi yapan kadınlardan daha yüksek maaş alıyor ve her seferinde cam tavana çarpıyorsa siz kadın meselesi hakkında yol almak istemiyorsunuz demektir.

Siyasette kenar süsü olarak görülmeye devam edildiği sürece kadın sorunu devam edecek. Kadınların fikrini, politik eleştirilerini küçümseyip,  seçim çalışmalarında gece gündüz koşturmalarından memnun olduğunuz fakat listelere almadığınız için kadın sorunu devam edecek.

Bir kadının politik arenada yer edinmesi için çok iyi bir eğitim ve kariyer sahibi olması gerekiyor, öyle mi? Peki neden aynı kriterler erkekler için sorgulanmıyor? Kadınlarda “özgüven eksikliği” var diyorsunuz. Peki bu özgüveni kim yok etti, onu da bir konuşalım mı? Değilse bu kadar ‘vasat’ erkek yönetici nereden çıktı?

Meclis sıralarında, toplantılarda "Neden bu kadar az kadın var?" diye sormadığınız sürece kadın sorunu devam edecek. Aynı işyerinde birlikte çalıştığınız kadının yaptığı işe değil, kıyafetine, topuklu ayakkabısına odaklandığınız için kadın sorunu devam edecek. Herhangi bir terfi aldığında bunu hakkıyla değil ‘kadın’ olduğu için elde ettiğini ima ettiğiniz için kadın sorunu devam edecek.

Kadınlar her gün, fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddetle karşılaşıyor. Bu sadece evde değil, iş yerinde, sokakta, hatta kamu alanlarında da devam ediyor. Kadınların en temel hakları, yaşam hakları bile bu şiddetle tehdit altına alınıyor. Erkek şiddetini koruyan yasalar nedeniyle kadın sorunu devam edecek.

Giydiğimiz, güldüğümüz, içtiğimiz, gece vakti ıssız bir sokakta yürüdüğümüz için uğradığımız şiddete ‘acaba’ dediğiniz sürece de öleceğiz. Bir kadın boşanmak istediği, çalışmak istediği için öldürülüyorsa kadın sorunu var demektir. Ve bu sorunun sürüyor olmasında da her daim erkek parmağı var. Çünkü kadınlar, iş yerlerinde, evlerinde, sokaklarda, her alanda şiddetle karşı karşıya kalıyorsa, bu şiddet, toplumsal yapıdan, dildeki ayrımcılıktan ve toplumsal cinsiyet normlarından besleniyor demektir. Asıl sorun, şiddeti besleyen düşünsel temellerin, toplumsal cinsiyet normlarının ve kültürel kodların yıkılmasıdır. Ve kadınlar yıllardır bunun mücadelesini veriyor.  Hem de ölesiye…

Kadın cinayetlerine ilişkin bir davaya erkek politikacılar akın etse mesela ne güzel olur değil mi? Davanın takipçisi olacaklarını söyleseler. Ve gerçekten olsalar. Durmadan birbirilerine bağırıp, ayar verdikleri kürsülerde kadına şiddet uygulayan erkekleri asla desteklemeyecekleri sözünü verip erkeklere toptan ayar çekseler.  Erkek işverenler terfi zamanları kadınlara öncelik tanısalar mesela. Pozitif ayrımcılık yaptıklarından falan da değil çalıştırdıkları kadınların gerçek emekleri ve katkılarını görebilmek için. Olamaz değil mi? Bence de olmaz. Niye peki? Hadi bunu düşünelim azıcık…

Evet ‘eksik etek’ten bu günlere geldik. Bu çok kıymetli. Çünkü bütün bunları kadınlar kendilerini küçümseyen, emeğini, çabasını, kendisini yok sayan erkeklere rağmen yaptı. 

Kadın sorunu, erkekler bir gün kadınları çiçek, mukaddes ya da eşit gördüğünde sona ermeyecek. Kadınlar, haklarını tartışmak zorunda kalmadığında, özgürce ve eşit koşullarda yaşadığında bu sorun son bulacak. O güne kadar, kadınların mücadelesi son bulmayacak.

Sitemlerimle…