Leyla Alp

12 Mayıs 2017

Bu dünyayı rezil bir yer haline getirmelerine izin vermeyeceğiz!

Çünkü; bu ülke ve bu dünya bizi öldürmek isteyenlerin değil bizim ülkemiz, bizim dünyamız!

Yukarıda yazdıklarım son on beş gün içinde yaşananların sadece birkaçı… Hepsi kepazelik. Hepsi rezillik. İnsan emeğinin, onurunun, sağlığının hiç sayıldığı adaletten, haktan, hukuktan bir haber günler yaşıyoruz.

 “Bu kadar da olmaz” dediğimiz her şeyi yaşıyoruz. Bu kadar da olmaz dediğimiz her şey oluyor. Bazılarımız bu durumu suskunlukla, bazılarımız ilgisizlikle izliyor, bazılarımız umutsuzlukla izliyor.

“Bunlara şaşırıyor muyuz?” Diyor bazılarımız. Bazılarımız bunların yaşandığını bile bilmiyor.

Bazılarımız bunlara alıştı, alışıyor. Ve bütün bunlardan azade kendi dünyasında bir yerlerde duymadan, görmeden yaşıyor, yaşadığını sanıyor.

Kötülüğe, zorluğa, zorbalığa, zalimliğe bize karşı olmadığı zaman ses çıkarmamakla, görmezden gelmekle iyi olmayız. İyi insan kalamayız. Çocuklarınıza anlatacağınız ya da gece yattığınızda yastık yaptığınızda vicdanınıza vereceğiniz cevap en büyük ve en kabarık hesaptır.

İki çocuk uykusunda öldürüldü. İki insan açlık grevinde.

“Bizimle ne ilgisi var canım” deyip rahat rahat uyuyamayız.

“Yapmasınlar canım açlık grevi” deyip lokmaları ağzımıza rahatça atamayız…

Ne suskunluğa, ne ilgisizliğe ne de umutsuzluğa hakkımız ve vaktimiz yok. Çünkü; bu ülke ve bu dünya bizi öldürmek isteyenlerin değil bizim ülkemiz, bizim dünyamız!

Madenlerinde biz öldük…

Kömürün tozunda, demirin hasında bizim terimiz var.

Fabrikaların bacalarını tüttüren biziz.

Motorları çalıştıran bizim ellerimiz.

Topraksa bizim terimiz, vatansa bizim kanımız var…

Bu ülke ve bu dünya bizim…

Cennet ise bizim cennetimiz, cehennem ise cennet haline getirecek olan yine ve hala biziz…

Gidecek başka bir yerimiz bırakacak başka bir mirasımız yok!

Bu dünyayı rezil bir hale getirmelerine izin vermeyeceğiz…