15. İstanbul Bienali

02 Ekim 2017

“İyi, kötü, çirkin” bir komşu

Eğer mide bulantımıza öfke eşlik etmiyorsa aynı şehirde yaşayanlar olarak bizler komşuluk hukukumuzu çoktan kaybetmişiz demektir

Yaşar Adnan Adanalı

“İyi bir komşu kimdir” sorusuna, kentsel dönüşümlerin büyük baskısını üzerlerinde hissetmelerine rağmen halen komşuluk ilişkilerinin bir şekilde devam ettiği İstanbul mahallelerinde yaşayanlardan aldığımız cevaplar, birçoklarımız için ancak televizyon dizilerinde görüp öykündüğümüz durumları tarif eder:

“Komşu can dostun. Bir akraban uzaktan gelene kadar hemen yanındadır, sana el atar. Sen ona el atarsın… İyilik, güzellik.” diyor bir teyze örneğin. Onu tanımayan, başka bir mahallede yaşayan bir abi de, “Akrabamdan önce gelen, sıkıldığımda yanımda olabilen, ihtiyaçlarımı ve onların ihtiyaçlarını karşıladığım en yakın kişi.” şeklinde cevaplıyor soruyu. “Komşu, ekmeğini suyunu paylaştığın insanlardır. Aileden daha yakındır.”, “Komşu kardeşten ileridir.”, veya “Yeri gelir anne yeri gelir abla yeri gelir kardeş oluruz birbirimize. Evinde aş yoksa aş oluruz birbirimize.” yine benzer cevaplar.

“Can dostu”, “akrabadan, aileden, kardeşten daha yakın kişi” öne çıkan tarifler. Bir diğeri ise “paylaşmak”: “Cenazesinden düğününe yaşamın her alanında paylaştığın kişi…”, “Komşu herşeyi paylaştığın kişi…”, “Benim haklarımı gözeten, bana saygı duyan; her acımı kederimi, mutluluğumu paylaştığım insan benim komşumdur.” diye devam ediyor iyi bir komşunun tarifi.

Yine aynı soruya Beyoğlu’nun Hacıhüsrev (İstiklal) Mahallesi’nde oturan ancak birçok komşusu çoktan yerinden edilmiş, kendi evini de her an kaybetmek üzere olan bir mahalleli buruk bir şekilde, “Burada doğduk büyüdük. O yüzden biz üzülüyoruz. Gidiyoruz diye. Başka yerlerde böyle komşuluk yok. Hastamız oluyordu komşu; cenazemiz oluyordu komşu; düğün oluyordu komşu… Şimdi hiçbir şey olmayacak. Bitti yani.” diye cevap veriyor. Bu buruk cevabın sebebi, az katlı evleri, mahalle esnafı, tarihi yapıları, sokak hayvanları ve birçoğumuzun öykündüğü komşuluk ilişkileri ile Hacıhüsrev’in, mahalleyi altüst eden bir kentsel dönüşüm sürecinin içinden geçiyor olması.


Yukarıdaki alıntılar İstanbul Bienali Kamusal Programı kapsamında 19 Eylül Salı günü İstanbul Modern’de düzenlenen Mahalleler Birliği etkinliğinde gösterilen belgeselden alındı. Mahalleler Birliği, mahallelerini hukuki güvenceye kavuşturmak için ve kendilerini yok sayan kentsel dönüşüm projelerine karşı bir araya gelip haklarını arayan İstanbul, İzmit, İzmir ve Eskişehir’den onlarca mahalle dernek ve kooperatifinin oluşturduğu bir platform. Bu platforma üye mahallelerden biri de Beyoğlu ilçe sınırları içinde yer alan tarihi Hacıhüsrev Mahallesi.


Hacıhüsrev’in kentsel dönüşüm hikayesinin öne çıkan “kötü karakteri”, mahalleye dışardan gelen paralı, güçlü ve rant hedefleri doyumsuz bir proje geliştirici. Bu aslında İstanbul’dan ve kentsel dönüşümlerin yaşandığı diğer kentlerden aşina olduğumuz bir durum. Rant değeri, içinde yaşayanların maddi imkanlarından çok daha yüksek olan mahallelere, kamu-özel ortaklığı içinde “yatırımcılar”, “proje geliştiricileri”, “müteahhitler” dadanıyor. Bu mahallelerde yaşayanları plan tadilatları; hiçbir tetkik yapılmadan alınan riskli alan kararları; kamulaştırma baskıları; mahalle içinde daha mağdur olanlara sıcak para teklifleri; çantacı adı verilen, malikleri kentsel dönüşüm projesine ikna etmek için çeşitli vaatlerde bulunan kişi ya da firmaları kullanmak; ikna edilen maliklerin yıkılan binalarının molozlarını kaldırmamak; su, doğalgaz, elektrik gibi kentsel hizmetleri kesmek gibi türlü baskı, hile, yıldırma taktikleri ile insanlar yıllardır yaşadıkları yerlerden tasfiye edilmek isteniyor.

Hacıhüsrev Mahallesi’nin “komşusu”, Polat Holding’in geliştirdiği Piyalepaşa İstanbul gayrimenkul projesini farklı kılan ise, bu bahsi geçen taktikleri kullanmasının yanında, yukarıda yer alan ve benzeri sloganlar ile pazarlanıyor olması. 

Reklamlarında, gökten zembille olmasa da vinçle inen mahalle manavının, bankta oturan teyzenin, çay içen amcaların, kedilerin, ağaçların olduğu, “proje” yerine “semt” vurgusu ile pazarlanan Piyalepaşa İstanbul, sanki yok olmuş tarihi bir semti yeniden inşa ediyor izlenimi yaratıyor. Hayır, bize bu projeyi sunan, kentsel dönüşüm dayatması ile inşaata dayalı rant ekonomisinden cömertçe pay almak isteyen bir şirket değil, “İstanbul’un yıpranan kültür mirasını ayağa kaldırmak için” çabalayan bir hayırsever adeta! “…konut, rezidans, ofis, otel ve caddeye geniş cepheli Alışveriş Sokağı’yla Piyalepaşa semtinin eski güzel günlerini tekrar canlandırıyor. Bakkalı, simitçisi ve manavıyla İstanbulluların özlemini duyduğu semt hayatını sunan tek özgün proje olarak dikkat çekiyor” diye yazıyor projenin internet sitesinde.

Gerçekten de tarihi bir semt olan Hacıhüsrev, ve içindeki (şahsen bildiğim 70 yıldır aynı yerde esnaflık yapan amca da dahil) bakkallar, manavlar, teyzeler, amcalar, kediler ve ağaçlar ile yıkılırken, bu yıkımın sorumlusu “komşusu” Proje, özlem duyulan bir semt hayatını bize sunuyor!

Böylesi bir proje, “iyi bir komşu” temalı İstanbul Bienali’ni de reklamlarında kullanma fırsatını tabi ki es geçmiyor.

Bir tarafta “Ev alma komşu al” ve “Komşuluk ilişkisi mahallenin tamamını oluşturur. Eğer komşuluk yoksa zaten o mahalleyi bir arada tutmak da zordur” diyenler var. Öte tarafta “ev satmak” için mahallelerin komşuluk ilişkilerini darmadağın edenler. Böylesi projelerin, 15. İstanbul Bienali referansı ile komşuluk üzerinden reklam yapmasını veya Bienal’in sponsorları arasında kendilerine yer bulabilmelerini, sadece sanatın fazlasıyla bayağılaşması olarak görüp dudak bükemeyiz. Bu aynı zamanda sanatı kullanarak işlenen “günahları” da aklamaya çalışmak anlamına geliyor. Eğer mide bulantımıza öfke eşlik etmiyorsa aynı şehirde yaşayanlar olarak bizler komşuluk hukukumuzu çoktan kaybetmişiz demektir…

İyi bir komşu her pazartesi T24'te

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 16 Eylül-12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 15. İstanbul Bienali, “iyi bir komşu” başlığını taşıyor. 

Mahallelerin ve ev içi yaşantılarının dünyanın her yerinde geçirdiği köklü değişimler, bir arada var olma şekillerimizin uğradığı değişimleri konuşmayı da zorunlu kılıyor. “iyi bir komşu”nun kim olduğu, aynı zamanda kendimizin “iyi bir komşu” olup olmadığı sorusunu soran İstanbul Bienali, T24 işbirliğiyle internet ortamında bir sohbet başlatıyor.

Bienal başlayana dek her pazartesi sürpriz bir yazar, sanatçı, akademisyen, mimar, psikanalist veya gazeteci T24’te “iyi bir komşu” hakkında yazıyor.

15. İstanbul Bienali

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın 1987 yılından bu yana düzenlediği İstanbul Bienali’nin 15'incisi, 16 Eylül-12 Kasım tarihleri arasında sanatçı ikilisi Elmgreen & Dragset’in küratörlüğünde, “iyi bir komşu” başlığıyla gerçekleştirilecek. Koç Holding sponsorluğunda düzenlenecek ve iki ay boyunca ücretsiz olarak gezilebilecek 15. İstanbul Bienali’nde, birbirine komşu mekânlarda yer alacak serginin yanı sıra bir dizi performans ve konuşma da düzenlenecek.