Ben genellikle “şartlar böyle!” diye sakladıkları fikirlerini en sonuna söyleyen kişilerden değilim. Onun için bu yazının konusu olan “CHP’nin Cumhurbaşkanı seçimi” konusunda ortaya attığı “CHP’ye kayıtlı insanlara soralım!” fikrine sıcak bakmıyorum. “İnsanlara soralım” bölümüne çok katılıyorum; ancak, “Cumhurbaşkanı seçilecek kişi” konusuna katılmıyorum.
Kimin niye orada olması gerektiğini de “sempati” ya da “TV de görünme süresi” veya “ahbap çavuş ilişkisi” hatta “sen benim sırtımı kaşı bende senin!” filan gibi kıstaslar ile değil; “bilimsel” olarak yazının başındaki manşete yazdım..
Basit bir sebebi var; bir soru ile sebebi netleştireyim: Nasıl bir cumhurbaşkanı?
Veya ülkemize uyarlayarak soralım: Erdoğan tipi mi Ahmet Necdet Sezer tipi mi cumhurbaşkanı?
Ben, Sn. Erdoğan tipi bir cumhurbaşkanı kastetmediklerini ümit ediyorum. Erdoğan tipi’nin 100 yıllık tecrübe ve düzeltmeleri yok sayıp bilinmeyen bir sebep ile “Sultan palamuttan kalma” tek kişi yönetim tarzı getirmesinin neticelerinin 10 yıldır yaşıyoruz. Vaziyet her konuda kötüleşti…
Bu var sayımdan hareket ederek; Suali genişleterek soralım;
Eğer Devletin “YÖNETİM ŞEKLİ DEĞİŞECEK” diyor ve önce “şu anda var olmayan”, veya “değişmesi gereken bir T.C. Cumhurbaşkanı” kastediyorsanız; Bu çok ciddi ve epeyce uzun bir tarif gerektirir; Hemen çalışmaya başlamanız gerekiyor... Üstelik sadece CHP içinde de kalmamalısınız. Müthiş bir “YANLIŞTAN GERİ DÖNÜŞ” yaşayacağız...
Yok; bugünkü Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ı kast ediyorsanız; ben dahil bir çok kimse size katılmaz!. Nesi var Erdoğan’ın? Yakışıklı, boylu poslu adam?
“Şahsının” değil, “yaptığı işlerin yanlış olduğunu;” bu yanlışlığını birkaç defa “kendisinin de itiraf ettiğini” kast ediyorsanız; size katılıyorum, tüm AKP’li yöneticiler için de ayni şeyi düşündüğümü söyleyebilirim. Kimisi siyaseten, kimisi iş bilmezlikten, hatta kimi “kanunsuz olduğu ispat edilememek ile birlikte” maddi konularda yanlış şeyler yapıyorlar. Ancak, 21 yüzyılda 85 milyonluk ülkeyi tek başınıza yönetmeye kalkarsanız, yanlış yaparsınız. Bu vasıfta bir kişi dünyada yok; gelmedi, gelmez...
Mesela Ülkenin Sanayi Bakanı, YERLİ ELEKTİRİKLİ OTOMOBİL konusunda ülkenin 50 yılda gelebildiği bir müspet noktayı, elinin tersi ile iterek, “İŞTE SİZE YERLİ OTO” deyip, GM’in kaç yıl evvel üretimini durduğu SAAB 9.3 otomobilini bizim paramızdan 34 Milyon Avro ödeyerek çöpten çıkarttı, allı pullu boyattı ve getirdi. Şimdi kim bilir kimin deposunda çürüyor
Bu arkadaşa bu yetkiyi kim verdi?
Turizm Bakanı, üstelik hem otel patronu hem turizm acentesi sahibi; ancak bir Otelde alınması gereken yangın önlemlerini veya bunların hayati derecede önemli olabileceğini; bilmiyor ya da Bakanlık (Devlet) yönetiminde “olmazsa olmaz,” kuralları bilmiyor. Ya da her ikisi birden.
Artık her şeye bakan karar verir diye kim kararname çıkarttı?
Öte yandan; asıl konumuz seçim… O zaman bu problemleri getiren bu “sistemi” ya da “şahsı” kim seçti? T.C. vatandaşları değil mi?
Peki doğru seçim yapacağını düşündüğünüz CHP üyeleri nereli? Belçikalı mı? Siz yönetim kurulu başkanı olsanız fabrikanızın başına genel müdür seçerken, hissedarlara veya işçilere ya da eşe dosta mı sorarsınız?
Yönetim hem bilim hem sanattır. Devlet yönetimi ile fabrika/şirket kuramsal olarak aynıdır. Yegane fark, devlet yönetimi; tüm vatandaşların mutluluğunu önceler, şirket ise sadece hisse sahiplerinin (parasal) mutluluğunu önceler.
Kurallar aynıdır. Belirli hedeflere mümkün olan en etkili ve verimli şekilde ulaşmak için kaynak ve faaliyetleri planlama, organize etme uygulamadır.
Yönetimdeki verimlilik, görevlerin doğru ve asgari maliyetle tanımlanması ve uygulanması anlamına gelir.
Yönetimin bir bilim olmasının birkaç nedeni vardır: evrensel olarak kabul görmüş prensipleri vardır, neden-sonuç ilişkileri vardır. Aynı zamanda uygulama, pratik bilgi, yaratıcılık, kişisel beceriler vb. yoluyla mükemmellik gerektirdiği için ayrıca bir sanattır.
Yönetim belirli evrensel ve o anlık gerçekleri içeren progresif (sürekli gelişen, ilerleyen) bir “bilgiler ağına” sahip olduğu için bir bilim olarak kabul edilir.
Öte yandan yöneticilik, Kişisel bilgi ve beceriler gerektirdiği için bir sanat olarak da adlandırılır. Bilim bilgi sağlar; sanat; bilgi ve becerilerin uygulanmasıyla ilgilenir.
Demek ki; Konu öncelikle bir “tarif” ile başlamalı. Buna “job description/iş tanımı” denir.
Bizde, Devlet memuriyetinde, hatta özel sektörde de yapıldığı gibi (Allahtan bazen); “kişiye göre iş” veya “hamili kart” usulü geçerlidir. (Böyle olduğu için burnumuz artık koku almıyor!..), (genel olarak özel sektörde; “aptal oğlum” sendromu!)
İş tanımı ise “human resources management” yani “İnsan kaynakları IK” departmanlarının varlık sebebidir.
Sanayi Devrimi’nde fabrikaların büyümesi ile birlikte çok çeşitli eleman ihtiyacı doğmuş ve bu ihtiyaç doğrultusunda da önemli bilgi ve tecrübeye dayanan “IK Departmanları” ortaya çıkmıştır.
Sanayi Devrimi, buharın güç üretmeden kullanılması ile başlar...
Sırası ile;
Endüstri 1.0 Buhar Makinesi Çağı
Endüstri 2.0 Teknolojilerin Yükselişi
Endüstri 3.0 Dijital Çağ
Endüstri 4.0 IoT (İnternet of Things) nesnelerin interneti çağı
Endüstri 5.0 İnsan merkezli inovasyona odaklanma.
Makina/İnsan bütünleşmesi.
(Ülkemiz’de “insan kaynakları departmanları, hatta bu iş ile uğraşan şirketler kurulmuş olmasına rağmen, Ortalama Yönetim açısından maalesef Endüstri 1.0 ile Endüstri 3.0 arasında bir yerlerde gidip geliyoruz. Yıl olarak 1980’lerdeyiz. Sanayi bakanı 4.0 ın ne demek olduğunu anlamaz; 5.0 ise, birkaç üniversite hocası dışında tamamen na-mevcuttur.)
Makina (hertürlü) ile birlikte, personel ihtiyacı için personel ofislerin açılması ve sendikalaşma ile birlikte 1900’lerin başında insan kaynakları kavramı da şekillenmeye başlamıştır.
Devamında, İkinci Dünya Savaşı ile birlikte, bilgi azlığı ile çalışan beyaz/mavi yaka verimliliğinin düşmüş, bu yönde çalışmalar daha dikkatli bir şekilde yapılmaya başlanmış ve bunların ışığında “insan kaynakları yönetimi” çok gelişmiştir.
CHP; İster T.C. halkına, ister kendi üyelerine, damdan düşer gibi, Ahmet mi, Mehmet mi, Cumhurbaşkanı olsun diye sorar ise Erdoğan tipi ile karşılaşabilir
Demek, ki Sn. Özel önce bir “CUMHURBAŞKANLIĞI İŞ TANIMI” yapmalıdır.
Bununla bitmez.
Kendisinden önce, CHP, 6’lı masada “2000 sayfalık” bir YENİ YÖNETİM sistemi çalışması yapmıştı. Üzerinde epeyce spekülasyon yapıldı. Ancak (benim bildiğim kadar) resmi olarak açıklanmadı.
Eğer CHP “YENİ CHP” oldu ise bu konuya hiç bakmayabilir;
Ancak, temel ilkeler o günden bugüne ayni ise, Sn. Özer bu çalışma üzerinde bugün gerekli gördüğü değişiklikleri yapıp bu dokümanı önce; dediği gibi “demokratik olarak” kendi üyelerine sorar, değişiklik önerilerini uygunsa yapar; Kendi üyeleri (Yönetim erkinde “GENEL KURUL”) kabullendikten sonra; Dinci olmayan Muhalif Siyasi Parti yöneticileri ile de görüşmelidir;
Unutulmasın, CHP seçimden sonra muhtemelen bir koalisyon kuracaktır; onlar ile şimdiden görüş birliği, yani “âskari müşterekte anlaşma” gerekmektedir. Bu da yapıldıktan sonra; ortaya çıkacak iş tanımlarına göre kişilerin seçilmesi evresine geçilir...
Sn. Özel’in “çift santrafor” yerine “3 alturist (bencil olmayan), vatansever, bilge kişi” olması gerekiyor.
İş tanımları bence; benim de 80 küsür yıl, okuyup yazan bir insan olarak içinde yaşadığım, Büyük Atatürk ve atalarımızın, babalarımızın kurduğu eski “HÜKÜMET ETME TARZINA” uygun, yani;
- KANUN YAPICI (TBMM)
- KANUNLAR ÇERÇEVESİNDE UYGULAMA
- HER İKİ KURUMUN DA DENETLENMESİ’ne uygun olan görevleri için, önem sırasına göre ;
TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakan adaylarını seçip bunu (isterse) CHP üyelerine sorabilir.
Gelelim iddialı manşetimdeki kişilere.
Önce, belki de benim haddim değil diye düşündüm; Ancak hemen bir “seçmen” olduğum ve üye olduğum için değil; AKP’nin “laiklik anlayışını hiç beyenmediğim için” 25 yıldır, Karşısındaki en kuvvetli parti olan CHP’ye oy verdiğim aklıma geldi.
Bu manada kendini ATATÜRK İLKELERİNE BAĞLI HİSSEDEN her Türk vatandaşının benim gibi AKP siyaseti karşısında olması gerekir diye düşünüyorum.
Gelelim benim “seçimime…”
Kanun koyucu (TBMM);
İktidar partisi başkanı olarak takip ettiğinizin “siyaseti” (Erdoğan tipi değilseniz) sadece kanun koyarak uygulayabilirsiniz. Sn. Özgür Özel’in en önemli özelliği (Bence) birleştirici yumuşak tarzı, ve kitleleri bağırıp çağırmadan, tehdit etmeden, kaset filan takip etmeden ve uyumlu davranışlar ile yönetebilmesi. Çok partili bir TBMM’den gereken kanunları çıkartmak için çok yorulacak. Ancak 3 santrafor arasında en genci ve en çok Alturist görüneni o…
Temsil ve denetim (Cumhurbaşkanlığı);
Bu post için ise, en yüksek yaş ve hayat tecrübesi ve özellikle Devlet kurallarına uymada gösterdiği başarı ile Sn. Mansur Yavaş olmuştur. Rahmetli Kardeşim (CHP’li) Şahin Mengü; “çok iyi bir hukukçu” derdi. Kendi uçak parasını veriyor olması çok önemli bir gösterge.. Oturduğu koltuktaki harcamaların HEPSİNİ açıklıyor.. Kural dışında Babasına müsamahası yok görüntüsü veriyor, ama kimseye van minit filan çıkışları da yapmıyor. Tüm Dünyada için iftahar edebileceğimiz bir temsilci..
Uygulama; başbakanlık;
Burada az rastlanır bir “sosyal demokrat patron” var. Sayın Ekrem İmamoğlu; Bizi, CHP anlayışı değil, Onun özel sektör yönetim deneyimi kurtaracak… Bazı ekonomist arkadaşlar, para ile faiz ile enflasyon düşürmeye çalışırken, O bunun sadece “üretim” ile olabileceğini çok iyi biliyor...Üstelik Kanun Koyucu yaşında; aralarında müthiş paslaşma var.. Ancak biri 10 numara; ortayı yapan; öteki 11, gol ondan beklenir...
CHP beni “Erdoğan tipi” Cumhurbaşkanı seçse idi ilk iş, Sn İmamoğlunu Sanayi Bakanı yapardım!..