Bu hafta size Muğla Belediyesi’nin Bodrum’da Yalıkavak-Torba arasında yaptığı yol hakkında bir yazı hazırlamakta idim ki Bodrum’u sel bastı…
Halk türkülerimiz “Çarşamba’yı sel aldı...” der. “Ordu’nun dereleri” der... Karadeniz insanı sırtını dayadığı başı karlı yüce dağlar ile hırçın Karadeniz arasına sıkışmış dar ovalarda yaşam mücadelesi verirken, sel yüzünden başına gelenler üzerine bu türküleri yakmıştır. Yıllardır Doğu Karadeniz’de her sel mevsimi (ilk ve sonbahar ayları) onlarca insan ölür, çiftlik hayvanları telef olur, evler, yollar köprüler yıkılır. Hafta içinde Bodrum’da meydana gelen sel felaketine bakarsak, bu gidiş ile artık “Çakır gözlü Gülsüm’ü” arayan “Kaçakçı Halil” jandarma yerine Bodrum sellerine kapılıp ruhunu teslim edecek!..
Ege sahilleri Karadeniz gibi karaya paralel değildir. Onun için Ege’nin sadece bazı özellikli bölgelerinde sel felaketi yaşanır.
İşte Bodrum da, bu bölgelerden biri…
Kuzey batısında bulunan ve dev bir şemsiyeyi andıran 700 metre yükseklikteki Pazar dağından “sel gidişi!” sadece 5 kilometre uzakta bulunuyor. Şemsiyeye çarpan suyun eğik taraftan nasıl boşaldığını bilirsiniz. Anlaşılan sadece m2’ye şu kadar yağmur düşmemiş, çok daha büyük belki onlarca kilometre-kare büyüklüğündeki alanın tüm suyu çok hızla ve çok küçük bir süre içinde Bodrum’a akmış. Belediye Başkanı Mehmet Kocadon “hepimiz sorumluyuz!” dediği için –benimki de dahil!- sorumlulukları ve sorumluları önümüzdeki hafta araştırıp sizlere yazacağım.
Gelelim karayoluna;
Ben Bodrum’da yaşarım, geçtiğimiz yıllarda da bu dünya güzeli bölge ile ilgili epeyce yazı yazmışlığım vardır. En acıklılarından biri bir ara tüm ülkenin sevgisini kazanan pop sanatçısı Barış Akarsu’nun 2009’da Bodrum’da bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi idi. Bu tarihlerde Bodrum Yarımadası tek bir belediyeden oluşmuyordu.
Aynı yıl Mehmet Kocadon Bodrum Belediye Başkanı oldu. Olur olmaz da Bodrum’un karayolu ve trafik problemine çare aramak için konu ile ilgili insanlardan bir grup oluşturdu. Otomobilci olarak (Her ciddi otomobilci aynı zamanda bir karayolu uzmanı olmak mecburiyetindedir) bu gruba ben de davet edildim. Konuyu akademik olarak bilen Prof. Mustafa Ilıcalı ile ciddi çalışmalar yaptık. Barış’ın öldüğü kavşak için çevreye uyan bir döner kavşak (Roundabout) geliştirdik.
Döner kavşak uygulaması aslında 18’inci asırda ABD’de başladı. Ancak 1966’da İngiltere’de sürekli uygulanmaya başladı. Trafik ışığının kaybettirdiği zaman, inşa ve bakım-tutum ücreti göz önüne alınarak icat edildi. Yapılan hesaplar döner kavşakların ışıklı kavşaklardan çok daha hızlı ve ucuz olduğunu gösteriyor.
En önemli özelliği ise, araçlar hiçbir zaman ölümcül süratler ile birbirlerine çarpamıyorlar çünkü tüm trafik aynı yönde gidiyor. Basitçe anlatmak isterseniz düz gitmekte olan -en az- bir çift yolu büküp yuvarlak hale getiriyorsunuz ve buna çeşitli açılardan giriş yolları ekliyorsunuz. Temel kural kavşak içinde dönmekte olan trafiğe yol vermek.
Ölümcül Bodrum-Milas-Torba kavşağı için hiçbir yükseltisi olmayan, orta adası çiçekler ile bezeli, çevreye çok uyan bir döner kavşak projelendirdik ve verdik. Dönemin Valisi Ahmet Altıparmak’a telefon ettim ve konunun bir haftada halledebileceğini sadece en çok 200.000 TL’ye mâl olacağını söyledim. Ne söylediğini tahmin edin!..
KGM’nin (Karayolları Genel Müdürlüğü) başka planları vardı. Bizim döner kavşağın üzerine 7-8 metre yüksekliğinde betondan çirkin bir gidiş geliş yol koydular!!. Kim bilir kaç milyon harcandı. Yıllardır o çirkin heyula Bodrum girişini kirletir durur. Hikaye burada bitmedi tabii… Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan’da Mehmet Kocadon’unkine benzer bir çalışma grubu kurdu, beni de davet etti ve Bodrum istikametinden Yalıkavak girişine merkez adasında asırlık bir çınar ağacı olan bir döner kavşak yerleştirdik.
Ben ayrıca Yalıkavak-Torba arasındaki anayolun üzerine 6 – 7 tane döner kavşak koyarak bir ön proje yaptım ve Mustafa Başkan’a verdim.
Bunlar olurken Büyükşehir Yasası çıktı, Bodrum yarımadasındaki tüm belediyeler Muğla’ya bağlandı; yani Bodrum’un yol planı da Muğla Belediyesi’nce yapılır ve uygulanır oldu.
Birkaç yıl önce Yalıkavak döner kavşağına trafik ışıkları(!) konduğunu gördüm; böylece dünyanın ilk “ışıklı döner kavşağı” bizde yapılmış oldu!.. Muğla Belediyesi’ne telefon ettim, “Batı ülkelerinden gelen turistler bu hale gülüyor kardeşim, döner kavşak; trafik ışığı kaldırılsın diye yapılıyor! Yalıkavak Belediyesi burayı projelendirdi, hatta döner kavşağın nasıl kullanılacağını gösteren levhalar dahi planlandı” diye birilerine söyledim, ‘Yetkiliyi yolluyoruz’ dediler; genç bir adam geldi, 2 yıllık Ulaştırma ve Trafik Yüksek Okulu mezunu imiş. Karayolundan anlamıyor. Döner kavşak hakkında herhangi bilgisi yok. İngilizce bilmediği için dünyada yayınlanan karayolu dergilerinden haberi yok; internetten de yararlanamıyor. Zaten pek de niyetli gibi görünmüyor. Onun patronu bir emekli astsubay imiş, onu aradım, bulamadım. İlk gelen delikanlı bir hafta sonra şefini getirdi, şef ile konuştuk, onun da haberi yok. Hem sözlü hem yazılı olarak Muğla Belediyesi’ne “konu ile ilgili insanları bir araya toplayın ben geleyim anlatayım para pul filan istemiyorum!” dedim. 10 defa telefon ettim; ne yazılı ne sözlü bir haber çıkmadı. Ben de sıkıldım peşini bıraktım. Bugün Yalıkavak-Torba yolunun çift yol bölümlerinde Muğla Belediyesi’nin yaptığı 6 - 7 tane ışıklı kavşak var. Işıklardan ‘U dönüşü’ yasak. Yani anacaddedeki –mesela- bir fırıncı karşı şeritte bulunan bir lokantaya ekmek yollamak istese, ekmek arabası 4 kilometre otomobil kullanıp lokantaya ekmek götürecek.
Vatandaş –bırakın 4 kilometreyi- karşı şeride geçmek için bir kaç yüz metre gitmeyi tercih etmediği için yola geliş istikametinden girip, en yakındaki trafik ışığından sağa sola “kaçıyor.”
Muhtemelen birisi zamanında kaçamayacak ve kaza geçirip belki de ölecek. Kim sorumlu olacak, sadece ölenin gerizekalılığı mı?
Yoksa bu da mı “hepimizin sorumluluğu” olacak…