İskender Aruoba

17 Mart 2020

Ali Şen, Ali Koç, yönetişim...

"Beyler ben ömrü otomobil ile geçmiş, üstelik Jan gibi daha önce sıfırdan bir otomobil yapmış bir adamım, beni Bakan ile görüştürün!" dedim. Kimse oralı olmadı, bir sene sonra Bakan yardımcısı ile görüştüm, projemizin "Sanal fabrika ile yatırımsız Otomobil yapmak olduğunu" yarım saat anlatamadım; "Bu işi bilen birini bulup sizi tekrar davet edeceğim" dedi. 7 aydır bekliyorum!  

Başlığa bakıp bu yazıyı bir futbol yazısı sanmayın. Ben futboldan anlamam; bu yazı da futbol yazısı değil.

Millet olarak yapmakta olduğumuz temel bir "hatadan" bahsetmek istiyorum.

Ben Vehbi beyi tanır ve çok severdim. Sevgili Mustafa Koç ise dostum idi. Otomobil sporu vesilesi ile beraber epey vakit geçirdik.

Ölümüne kardeşimin ölümü kadar üzülmüştüm.

Kadim dostum Ali Şen ile yaptığımız sohbetlerde, bir rüyasından bahseder, bir Koç ailesi mensubunun Fenerbahçe'ye, Ali Sabancı’nın Galatasaray'a, Tuncay Özilhan’ın da BJK başkan olmasını düşlerdi.

Ali Koç’u 2018 yazında Fenerbahçe başkanlık seçimine hazırlanırken Ali Şen’in Bodrum'daki çiftliğinde tanıdım. Heyecanlı ve çok istekli idi. Fenerbahçe başkanı olmak istiyor ve planladığı projeleri anlatıyordu.

Tam bir "koç" burcu erkeği idi. Koçlar teoriye göre "sabırsız ve söz dinlemez oluyorlar, bu yüzden güç durumlara düştükleri de oluyor. Hatta bazen başladıkları işleri sonuçlandırmadan bıraktıkları oluyor. Yaşam sahnesinin başrolünde olmayı tercih ediyorlar." (Bunlar benim fikrim değil; koç burcunda yazıyor.)

Tabii olarak epey tecrübe sahibi olan Ali Şen, bütün bu projelerin gerçekleştirilebilmesi için "Önce Futbol takımının şampiyon olması gerekir" dedi. "Taraftar mutlu olmalı" dedi. Başka detaylar da konuştular.

Seçim oldu. Ali Şen daha evvel yapmadığı bir şey yaptı ve seçimde gündem dışı olarak bir konuşma yapıp, Aziz Yıldırım'ı bile Ali Koç’a oy vermeye davet etti.

O dönemde ben Ali Şen Başkan’a "Hazırlıklı ol, Ali Koç Başkan seçilirse senin yarı ömrün İstanbul’da geçer!" demiştim.

Çünkü Ali Koç çok düzgün tahsil yapmış bir genç adam; dünyanın en namlı üniversitelerinde okumuş, tam bir dünya entelektüeli. Batı’yı "medeni" yapan kavramlardan biri olan Governence’ı en iyi bilmesi gereken biri idi.

Üstelik Koç Gurubu'nun yönetim mekanizmasında "Good Governence" anlayışını uzun yıllardır uyguladığını biliyorum.

Bu biraz karışık İngilizce sözcük Türkçe'ye "yönetişim" olarak tercüme edildi. Yani "yönetim" ve "iletişim" sözlerinin gerek etimolojik, gerekse "kavram" olarak bir araya gelmesi.

"İyi yönetim" için "bilgi" gerek; bilginin babası ise "tecrübe".

"İletişim" için ise birden çok insan lazım.

Ali Şen, Futbol Federasyonu ikinci başkanı, Milli Futbol Takımlar İdari sorumlusu, Fenerbahçe Basketbol Şube sorumlusu olarak da çalıştı.

Daha sonra da Fenerbahçe Başkanı olarak futbol takımını 2 defa şampiyon yaptı. Yani "Ali Şen Başkan, Fenerbahçe Şampiyon" sözcüğü laf olsun diye söylenmiyor.

Ali Şen Başkan, bu işlere 45 yıl önce başladı. Ancak bugün görülen o ki 51 yaşındaki Ali Koç bu derin "Fenerbahçe ve Spor hazinesini" pek kullanmadı.

Tabii ben bu durumu "futbol" açısından değerlendirebilecek bilgiye sahip değilim ama gerek basında gerek sosyal medya da Ali Koç’un Fenerbahçe'de yönetişim kurallarını pek de uygulamadığı söyleniyor.

Bu durum beni asıl yazmak istediğim "Tek Adam’a" getiriyor.

Önce yönetim erkinin "tek adama" bakışını söyleyeyim. Hangi iş idaresi veya kamu yönetimi hocasına sorarsanız sorun bu "yönetim sisteminin" 1900’lerde kaldığını söyler.

Siyaseten filan değil bilimsel olarak, çünkü bir insan beyni ancak belirli sayıda parametreyi birlikte değerlendirebiliyor.

Bu yüzden yönetim kurullarında genellikle en az 7 kişi görürsünüz.

Hele bugünkü endüstri 4.0. kuralları ve yukarda bahsettiğim yönetişim de hesaba katarsanız, kimisi tek bir konu ile dahi başa çıkamıyor!

Başka bir önemli konunun; tek adamın etrafındakilerin daha çok "tensip buyurdunuz beyefendi!" deme eğilimi. Sebep olarak da, yapılan işin dışında, "tek adam" ile bir takım "menfaat" ilişkilerinin bulunduğu gösteriliyor.

Siyasette de öyle; özellikle "endüstrileşme konusunda" samimiyet ile bir şeyler yapmak isteyen bir Cumhurbaşkanı var; ancak ya beraber "yönetişim" yapması gereken insanlar da "bilgi" eksikliği var ya da onlar doğru insanlar değiller.

Benim en yakından bildiğim misali "yerli otomobil üretimi". Arkalarına Cumhurbaşkanı'nın gücünü almış olan TOBB ve TOGG Başkanı Hisarcıklıoğlu ve 5 Babayiğit öyle işler yapıyorlar ki hiçbir şekilde aklım ermiyor.

Baştan seçtikleri segment (SUV) tam bir komedi.

Öyle bir "YERLİ OTOMOBİL" tarif ve lanse ettiler ki; üretimi yapacak olan kişi bile yabancı; yani projede 7 millet var; sadece tek Türk yok!

Bu babayiğitler arasında, YERLİ ÜRETİMİN NE OLDUĞUNU EN İYİ BİLMESİ GEREKEN BMC’nin sahibi var. 

Yerli üretim yapan Koca BMC fabrikasında bu işten anlayan kimse yok mu? O da Pininfarina çizimleri kullanıyor (BMC Profesyonel) ama mühendislik yerli.

Bir başka Babayiğit Karsan. O da bir "otomotiv üretim fabrikası," üstelik bünyesinde, dünya çapında bir otomobilci Jan Nahum var; yakın tarihte ÇAĞDAŞ isimli bir ANADOL yaptı. Denenmiş yani.

Bunların hepsinin üstünde Sanayi Bakanı var; kendisine ve adamlarına kaç defa başvurdum; "Beyler ben ömrü otomobil ile geçmiş, üstelik Jan gibi daha önce sıfırdan bir otomobil yapmış bir adamım, beni Bakan ile görüştürün!" dedim.

Kimse oralı olmadı, bir sene sonra Bakan yardımcısı ile görüştüm, projemizin "SANAL FABRİKA ile yatırımsız Otomobil yapmak olduğunu" yarım saat anlatamadım;

"Bu işi bilen birini bulup sizi tekrar davet edeceğim" dedi.

7 aydır bekliyorum!

Yerli otomobili kim yapar diye konuşuyoruz; bugün ülkede üniversitelerde, otosanayilerde, hatta "yavru vatan"da zaten otomobil yapılıyor. Türkiye dünyanın önemli otomobil üreticilerinden biri, müthiş bir yan endüstrimiz var.

Yani un var, şeker var, yağ var, ama bir türlü helva yapamıyoruz. Ancak TOGG’un tarifine bakarsanız Renault, Ford, Fiat, Honda, Toyota vs vs ülkedeki tüm üretim "Yerli!"

O zaman Türkiye'deki MÜHENDİSLERDEN ve KOBİ’lerden doğru dürüst takım kurup dünya liglerinde başarılı olmalarını sağlamak kimin işi olsa gerek!

Taklit ederek değil, yeni fikirlere teşvik vererek, önce kendi pazarına, sonra girilebilecek pazarlara yönelik dünyanın en iyi alternatifini kim yaratacak?

Daha önce yapılmamış kavramlar getirerek kim sanayicimizi, büyük sanayici yapacak?

Cumhurbaşkanı'nın istediği Türk Hyundai’sini kim yaratacak?

Kim?

Doğru tahmin ettiniz,

Bravo!

Ali Şen!!