Yanı başımızdan savaşın soğuk yüzünden barut kokusu yayılıyorsa da, yükselen şiddete inat, "Sevgililer Günü" aşkın ve romantizm fısıltıları eşliğinde yaşansın
Dünyanın her yerinde, içinde sevgi sözcüklerinin olduğu milyonlarca kartın hazırlanıp sevgililere verildiği bir 14 Şubat daha geride kaldı. Şuna eminim ki, sevenlerle sevilenlerin etkileşimine, sevme ve sevilebilme ihtimali olanların beklentileri de katılmış olmalı.
Her sevgililer günü arifesinde, medyanın bir yanından aşk ve romantizm fısıltıları duyulur, diğer yanından da modern kapitalizmin güncel versiyonu olan alış-veriş çılgınlığının haykırışları. Sevgililer Günü'nde, sevdiğinize hediye alın ya da almayın, bu günü özel olarak kutlayın ya da kutlamayın, sevmeyi de, sevilmeyi de yılda bir kez de olsa yaşamak ve yaşatmak için bence geç kalmadan pembe bir dünyanın kapısına vurun ve açılmasını bekleyin…
Aslında sevgililer günü yeni bir adet değil. Araştırınca fark ettim, insanlar sevgilerini ve birlikte olmaktan mutlu oldukları kişinin bir yaşam boyunca yanlarında, yakınlarında olma dileğini, yani aşkını yaşama ve paylaşma isteğini, tarih boyunca her daim hissetmiş. Yaşanabilecek aşk paylaşımının hayaliyle, sevdiğiyle birlikte geçirmeyi istediği her günün, sevgi bakiyesini sözle, kartla, çiçekle, ziyafetle, hediyeyle ve buraya yazmayı unutacağım yüzlerce farklı yolu kullanarak sevgilisine vermek istemiş. Tabii ki insanlık tarihi boyunca sevgi gösteriminde, hemen hemen her kültürün en basit ve en etkili yolu olan öpücüğü de buraya eklemek lazım.
Dünyanın her yerinde "Valentine's Day" olarak bilinen 14 Şubat Sevgililer Günü tarihini incelemeye kalktığınızda, sizi tarihsel süreç içinde yüzlerce hikâyeden, sayısız mitolojik öyküden ve kulaktan kulağa geçen halk masallarından alınmış bir dizi efsane karşılıyor. Her birinin içinde aşk var, mutlu bir şekilde birlikte yaşamanın hasreti var, sevgiye olan inanç var.
İnsanı insan yapan değer: Aşk
Aşkın tarihi ile insanlık tarihi aynı süreçte başlamış olmalı. İnsanı insan yapanın "aşk", aşkı kutsal kılanın da "insan" olduğunu söylemek, sanırım yanlış olmaz. Tarihin her evresinde ve dünyanın her köşesinde aşk ile aşka dair şeyleri, insanoğlunun mağaradan gökdelene, delikli taşa sopa takarak yaptığı ilk silahtan uzay aracına kadar olan evrim süreci içinde görmek olası. Geçtiğimiz yıllarda antik Mısır’dan günümüze kadar ulaşan ve bir aşk mektubu olduğu düşünülen bir metin deşifre edilince içinden aşkın simgelerle bezenmiş tarifi çıkmış. Yunan alfabesini kullanılarak, yerel Kipti dilinde yazılmış bu mektupta, sevgilisine aşkını tarif etmek için, birbirinin gözlerine bakan kuşlar, geyik ve misk parfümü figürleri kullanan aşık, önemli olanın "birlikte sevmek", "sevgiyi yaşamak ve paylaşmak" olduğunu vurgulamış.
Bugünkü Hindistan topraklarında, 1593 – 1666 yılları arasında 332 yıl hüküm süren, Türk-Moğol kökenli Babür İmparatorluğu'nun 5. hükümdarı olan Şah Cihan’ın büyük bir aşkla bağlandığı gözde eşi Mümtaz Mahal için inşa ettirdiği Tac Mahal, Agra Şehrindeki Jumna Nehrinin kıyısında yapılmış bir aşk abidesi. Türk - İslam mimarisinin en önemli yapıtları arasında yer alan ve görenleri büyüleyen bu anıt eser, modern dünyanın en görkemli 7 harikası arasında olduğu gibi, aşk uğruna inşa edilmiş en güzel mimari yapılardan biri.
Kara Afrikalı'nın yerli halkı, bir yandan "yalnız bir kalp tek başına atamaz " diyerek" aşkı kutsamış, diğer yandan da "aşkın tokadı üzüm gibi tatlıdır" sözüyle doğallaştırmış. Kabile içi birlikteliğin belli bölgelerde hâlâ varlığını koruduğu Afrika coğrafyasında, "aşk" doğayla özdeş, su kadar ölümsüz, dans kadar öznel ve bereketli bir av gibi şölensel olmuş.
Sevgililer Günü çok eski bir gelenek
14 Şubatın tarihi konusunda Hıristiyan azizlerin efsaneleri, Yunan ve Roma döneminden kopup gelen mitolojik öykülerin adı geçiyor. Bir değil çok sayıda kültür tarihi yazılmış bu konuda! Köklerini de Roma döneminde Lupercalia adı verilen ve dolu dolu üç gün süren bir festivalden aldığı düşünülüyor. Doğurganlık tanrısının şerefine gerçekleşen festival, Şubat ayının ortasına denk geliyor ve baharın resmi başlangıcını müjdeliyormuş.
Kutlamaların kapsamında erkekler bir kutunun içine atılmış kâğıtlardan ismini çektiği kadınla festival boyunca sevgili oluyor –belki- sonra da evleniyormuş.
Hristiyanlığın tüm pagan inanışları, yerel eğlenceleri, kutlamaları, festivalleri ve adetleri yerle bir etmek istemesi sonrasında bazı etnik özellikler gizli olarak korunmuş ya da şekil değiştirerek heretik unsur olarak kalmış, baskın olan dinin uygulamalarına benzemeye çalışmış. İşte yüzyıllarca sürdürülen Lupercalia şenliklerinin, Aziz Valentine adına yapılan kutlamalara dönüşmesinin ardındaki değişim de bu şekilde açıklanmalı, kanısındayım.
Aziz Valentine adı farklı dönemlerde, farklı kişiliklere bürünmüş
İlk resmi Aziz Valentine günü Papa Gelasius tarafından 496 yılında 14 Şubat'ta ilan edilmiş. Aslında ardında tam olarak belirlenmiş bir tarih olmasa da, kabul edilen sav, Aziz Valentine’nin MS 3. yüzyılda yaşayan bir rahip olduğu ve 3. yüzyılda öldürüldüğü yönünde.
Nerede ve ne için şehit olduğu bilinmese de, hatta aynı dönemde birden çok sayıda Aziz Valentine varsa da, günümüze kadar gelen en yaygın açıklama bu ismin Roma'da bir rahip olduğu yönünde.
Peki, Aziz Valentine’nin günümüzdeki sevgililer gününe ulaşan efsanesi nasıl başladı?
En bilinen hikâye, Roma İmparatoru İkinci Claudius dönemine dayanıyor. İmparator Claudius evli erkeklerden iyi asker çıkmadığını düşündüğü için evlenmeyi yasaklamış. Aziz Valentine ise evlenmenin Tanrı'nın insana verdiği bir lütuf olduğu düşündüğü için gizlice insanları evlendirmeye çalışıyormuş.
Evli erkeklerden iyi bir asker olamayacağı düşüncesiyle 268-270 yılları arasında, Roma'da evlilikleri yasaklayan İkinci Claudius, bir anlamda aşka pranga vurmak istese de sevginin gücü karşısında başarısız olmuş
Claudius bunu fark etmiş ve Valentine yakalanıp hapse atılmış, ölüme mahkum olmuş. Valentine hapisteki günlerinde, gardiyanın kızına aşık olmuş ve 14 Şubat'ta idama götürülürken hazırladığı imzalı aşk mektubunu gizlice sevdiğine gönderirken üzerine "senin Valentine'ın" yazmış. İşte 14 Şubat’ta insanların birbirine kart göndermesinin kökeni buradan geliyormuş. Bu öyküdeki gardiyanın kızının gözlerinin görmediği ve aşkın gücüyle gözlerinin açıldığını hikâyenin farklı versiyonlarında yazanlar da var.
Erken Hristiyanlık döneminde, sevgililer günü kutlamaları yaşanmış olsa da, bu günün aşkla, hediye vermekle ilişkilendirilmesi Orta Çağa ve sonrasına dayanıyor.
Geoffrey Chaucer, 14'üncü yüzyılda yazdığı bir şiirinde Aziz Valentine gününü yani Sevgililer Günü'nü bir şiirinde bugün kavradığımız anlamıyla romantik aşkla özdeşleştirince bir nevi bu kutlamanın günümüzdeki hali ortaya çıkmış.
Chaucer ve Shakespeare gibi, İngiliz Edebiyatı'nın dünyaya yayılmış iki büyük gücü, gerek Birleşik Krallık'ta, gerekse de Avrupa ve dünyanın farklı bölgelerinde 14 Şubat Sevgililer Günü'nün popülerleşmesinde etkili olmuşlar. Hatta bugün bile, 16. yüzyılda yaşayan Shakespeare şiirleri sevgiliye yazılan en değerli edebi eserlerin başında geliyormuş.
Hala beğeni ile okunan 14'üncü yüzyıl şairlerinden Geoffrey Chaucer, yazdığı bir şiirinde "Aziz Valentine gününü" yani "Sevgililer Günü'nü" bugünkü anlamıyla yorumlayarak aşk şiirleri tarihine geçmiş
Kutlanan ya da yasaklanan Sevgililer Günü
2011 yılı Malezya'da İslami Ahlak Polisi, Sevgililer Günü'nü kutladıkları gerekçesiyle 80'den fazla kişiyi gözaltına almış. Polis, sevgililer günü operasyonunda ülkenin orta kesimlerindeki Selangor kenti ve başkent Kuala Lumpur'daki ucuz otellerde kalan nikahsız çiftleri gözaltına almış. Zaten Malezya'daki dini makamlar Sevgililer Günü'nün ahlaksız faaliyetlerle eş anlamlı olduğunu bir süredir söylemeye devam ediyormuş.
2019 yılında Pakistan'da, bir gazetenin, "aşkın" ahlaksızlığı, çıplaklığı ve hayasızlığı teşvik ettiğini yazması sonrasında, başkent İslamabad'da Sevgililer Günü kutlamaları, İslam kültürünün parçası olmadığı gerekçesiyle yasaklanmış. Yani Pakistan’da devlet kurumlarında ve kamuya açık alanlarda Sevgililer Günü kutlamalarına bundan böyle izin verilmeyecekmiş. Daha da kötüsü, mahkeme kararında, Sevgililer Günü'nün medyada teşvik edilmemesi veya hakkında haber yapılmaması hükmü de yer almış.
Afgan kadınlarının sevgi ifade etmesi toplumsal bir yasakmış. BBC’nin yaptığı bir haberde, kızının aşık olduğunu öğrenen bir annenin bunu oğluna aktarırken kızını gösterip "kurtulun bundan" dediği anlatılmış. Kimliği açıklanmayan kıza uzatılan mikrofona hüzün sözcükleri yansımış:
- Birçok kez saldırdılar bana. Beni her öldürmeye geldiklerinde odama koşuyor ve elime bir Kuran alıyordum. Beni affetsinler diye ağladım, yalvardım; Kuran aşkına öldürmemelerini istedim. Bu şekilde hayatta kaldım ama ailede bu olanlardan sonra kimse benimle evlenmek istemedi. İnsanlar oğulları için yeterince temiz olmadığımı düşündü…
Verilen diğer örnekler de çarpıcı. Bir kız öğrenci, bir erkeğe aşık olduğunu söyleyince sınıftaki diğer kızların kendisiyle konuşmayı kestiğini söylemiş. Bazı kız öğrenciler sevdikleri erkekle evlenseler bile hor görüldüklerini, sevgi yaşamadıklarını anlatmışlar.
Oysa Çin Halk Cumhuriyeti'nin en büyük sanayi merkezi olan liman kenti Şanghay'da, çocukların gerçek aşkı öğrenmeleri ve internet sohbet odalarında yapılanları aşk sanmamaları için ders programlarına aşk ile romantizm dersleri konulması kararlaştırılmış.
Japonya’da Sevgililer Günü'ne özgü "çikolata tacizi"
Sevgililer Günü'nün 1950'lerin ortalarından bu yana dev bir "sektöre" dönüştüğü Japonya'da kadınların bu günde iş arkadaşlarına çikolata alma geleneği artık kabak tadı vermiş. Kamuoyu yoklamaları, kadınların "giri choco" (mecburi çikolata) olarak bilinen bu âdeti, gücün kötüye kullanılması ve bir tür taciz olarak gördüklerine işaret ediyormuş. Hatta bazı iş yerlerinde bu uygulama yasaklanmış da.
Bu konudaki tartışmalar öylesine büyümüş ki, dünyaca ünlü bir çikolata markası geçtiğimiz yıllarda bir gazeteye tam sayfa ilan vererek şirketleri kadın çalışanlarını zorla çikolata verme konusunda baskı altına almamaları isteğinde bulunmuş. İlanda "sevgililer günü insanların gerçek duygularını ifade ettiği gündür, işyerindeki ilişkilerini hesapladıkları gün değildir", yazılmış.
İlginçtir, Japonya’da birçok şirket, yıllık satışlarının çok büyük bir bölümünü sevgililer günü haftasında yapıyormuş. Öyle ilginç örnekler var ki, her biri fanteziye not düşecek şekilde. Japon Havayolları, 14 Şubat'ta tüm uçuşlarında yolcularına çikolata ikram edeceğini açıklamış. Bir kaplıca oteli Sevgililer Günü'nde sıcak çikolata jakuzisi için rezervasyon alırken, bir suşi zinciri de çikolatalı suşi satmaya hazırlanıyormuş. Demek oluyor ki, Japonya’da çikolata "çılgınlığı" bu yıl yaşanmaktadır demek yanlış olmaz.
Slovakya’nın küçük bir kasabasında kurulan "aşk bankası", çiftlerin sevgililer gününde burayı ziyaret etmesini ve kendileri için önemli olan küçük eşyaları 100 bin küçük kasadan oluşan aşk bankasının kasalarına koymasına zemin hazırlamış. UNESCO Dünya mirası ilan edilen ve Orta Çağ izleri taşıyan Banska Stiavnica kentinde, dünyanın en uzun aşk şiiri onuruna "Marina'nın Evi" adlı bir müzede kurulan bu banka, aşıkların aşklarını sonsuza kadar koruyabilmesi için fotoğraf, yüzük vs eşyalarının yanı sıra, ilk buluşmalarının sinema bileti gibi, ilk hediye gibi eşyalarının da bankanın kasalarında saklanabilmesine olanak sağlıyormuş.
Sevgililer günü, Japonya'da , çok uzun yıllardan beri, kadınların etrafındaki tüm erkeklere çikolata ikram etmesi olarak algılanıyor
Batı dünyasının Sevgililer Günü onuruna hazırlanan Valentine kartları
Gelelim Sevgililer Günü'nün koleksiyonculuğu ilgilendiren yanına ve bu güne dair hazırlanan kartpostalların yaygınlaşmasına…
Sevdiği kişiye kartpostal vermek adeti, Orta Çağ'da yaygınlaşmış ama bunun büyük bir sektör haline gelmesi endüstri devriminin seri fabrika üretimini mümkün kılınca gerçekleşmiş.
Günümüze kadar gelen en eski sevgililer günü yazılı belgesi, Orleans Dükü, IX. Charles’in (1550-1574) Londra Kulesinde hapis yatan karısına gönderdiği kartmış.
1797 yılında, İngiltere’de piyasaya gençlerin bu günü kutlamalarına renk katacak şekilde hazır aşk kartları çıkmış ve 1870 yılına gelindiğinde 25 bin adet kart gönderilir olmuş.
1880 yılında Chicago’da 25.000 kart ahlaka uygun bulunmadığı için posta şirketi tarafından alıcılarına teslim edilmemiş.
1916'da ABD Missouri'deki Hallmark Kartları şirketinin milyonlarca kartlık seri üretimi günümüze kadar sürmüş ve bu şirketin faaliyetleri -neredeyse- kutlamaların şeklinin bugünkü halini almasına sebep olmuş.
Belki benim gibi 1900'lü yılların başından itibaren sevgililer günü kartlarını toplamak kolay ama, sevginin bilge gücünü bütün bir yıla yaymak, sevgiyi ve barışı tüm dünya coğrafyasında yaşanır kılmak ne yazık ki, insanlık adına hâlâ yakın bir hedef olarak gözükmüyor. Ne diyelim, sevginin gücü savaşı yensin. Silahlar değil, aşıklar konuşsun; çiçekleriyle, kartlarıyla ve öpücükleriyle....
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.