Markanın kökeni tam olarak tarihlendirilemese de arkeolojik bulgular, binlerce yıl önce yaşayan atalarımızın mülkiyet haklarını belli etmek için işaretler kullandıklarını göstermiş.
Örneğin 15 bin yıl öncesine tarihlenen Fransa’daki Lascaux mağarasının duvarlarındaki boğa çizimlerinde, çizeri belli edecek şekilde kişisel işaretler görülmüş; bu işaretler uzmanlar tarafından evcilleştirilmiş hayvanlar üzerindeki mülkiyet haklarını belli etmek şeklinde yorumlanmış.
15 bin önceki yaşamın izlerini taşıyan Fransa'daki Lascaux mağarasının duvarlarında kişisel mülkiyeti belirten işaretler çizilmiş
Yazılı tarihin olmadığı yedi bin yıl önce yaşayanlar ürettikleri çanak çömleklere özel işaretler koyuyorlarmış.
Eski Mısır’da yaklaşık 6 bin yıl öncesinde örülmüş duvarlarda işçiliği ve ödenen ücreti belirlemek için ayırt edilebilir işaretler görülmüş; hatta taşın çıkartıldığı ocağı ve kesici aletleri belli eden çizimler bulunduğu bilimsel çalışmalarda yayınlanmış.
Farklı kültürler arasında ticaretin yavaş yavaş gelişmeye başladığı 4 bin ila 3 bin 500 yıl öncesinde mallarını yaşadığı yerin çok uzağında pazarlamaya çalışan girişimcilerin kendini belli edecek yaratıcı işaretleri hem ticaretini yaptıkları malların özellikleri hem de üreteni – satanı hakkında bilgi veriyormuş.
MÖ 2700 civarında, eski Mısırlılar hırsızlığı önlemek için hayvanlarını basit ama etkili bir şekilde damgalıyor, bugün anladığımız anlamdaki logoların erken örnekleri bu şekilde ortaya çıkıyormuş. British Museum’da Mısır Arkeolojisi koleksiyonlarında yer alan küçük bronz damgalama demirleri hayvanların yanı sıra insan kölelerin de işaretlendiğini ve mülkiyet hakkının markalama yoluyla öne çıkarıldığını göstermiş.
Antik Mısır'da bronz dağlama demiri hayvanları ve insan köleleri damgalamak için kullanılmış
Chicago Üniversitesi koleksiyonundaki MÖ 1185'e ait bir Mısır tasvirinde savaş esirlerinin "işaretlenmesi"çizilmiş
Eski Mısır'da mühürlü markalar
Antik Mısır'da MÖ 1336 ila 1327 arasında hüküm süren firavun Tutankhamun'un mezarında bulunan şarap amforalarında mühürlerle işaretlenmiş şekillerin bulunması markanın kökeni hakkında bir bulgu olarak literatüre girmiş. Anlaşılmış ki bu mühürler, -günümüzde kullandığımız etiketin öncülü olarak- şarabın yapıldığı üzüm türünü, yetiştirildiği yeri, üreticinin adını, ürünün kalite seviyesini ve kökenini gösteriyormuş. Arkeologlar mühürlerdeki markalardan elde edilen bulgular eşliğinde Antik Mısır'da birkaç prestijli şarap bölgesi olduğunu ortaya çıkarmışlar. İlginçtir, bugün de kaliteli şarapların üretildiği Antilla, Taenionic, Mariut, Tebaida ve Coptos gibi bölgelere ait özel işaretler mühürlerde açıkça görülüyormuş.
Kent yaşamının yoğun olarak yaşandığı Mezopotamya toplumlarında, Akdeniz’i çevreleyen uygarlıklarda, Antik Mısır, Eski Yunan, Antik Roma ve Antik Çin’de aynı tür ürünler farklı yerlerde farklı üreticiler tarafından üretildiği için işaretlemeyle ön plana alınan markaların önemi daha da belirgin olma yolundaymış; malların standartları ve özellikleri semboller üzerinden yavaş yavaş anlaşılır hale gelmeye başlamış.
Antik Mısır'da satılan ürünlerin kimliğini belli eden işaretler ve resimler kullanılmış
Bu yıllarda genele yayılmaya başlayan evcil hayvanların ateşte ısıtılmış demirle markalanması Haçlı seferleriyle Avrupa’ya taşınacak, günümüzdeki mikroçip teknolojisine varıncaya değin “marka” işlevi önemli kültürel evrimlerden geçmeye hazır hale gelecekmiş.
Bu döneme ait gün ışığına çıkarılan bulgularda gerek Çin'den gelen mallarda gerekse de Antik Yunan ve Eski Roma’da üretilen çanak-çömlek, porselen ve kılıçlarda markalama işaretleri görülmüş. Artık üreticilerle satıcılar çok şeyi belli eden işaretlemeleri çok yoğun olarak kullanıyor, aynı dili konuşmayan insanlar bu yolla ticaret yapıyorlarmış.
Antik Çin’de marka
Doğu Asya'dan İpek Yoluyla Batı’ya taşınan malların üstündeki markalar aynı zamanda yazanın da önemli olduğu düşünülen belgelerde, sözleşmelerde, sanat eserlerinde ve çeşitli kullanım eşyalarında kimliği kanıtlamak için Çince karakterler içeren mühürler şeklinde kullanılmış; günümüze ulaşan çanak-çömlek, porselen ve kılıçlarda menşei belli eden markalama işaretleri görülmüş.
Antik Çin'de Çince karakterler içeren mühürler marka işlevinde kullanılmış
Çin İmparatorluğu'nda siyasi çalkantı ve bölünme dönemi olarak bilinen 907- 979 yılları arasındaki ülkeyi yöneten Tang Hanedanlığı markalamayı şart koşmuş, üretilen ürünün markalanmasını aynı zamanda samimiyetin sınavı olarak görmüş. Bu yolla kötü kalite cezalandırılıyor, erdemli üretimin geliştirilmesi sistemli hale getiriliyormuş.
Bugün Çin Tarih Müzesinde korunan bu döneme ait "Beyaz Tavşan" ticari markası, akupunktur iğneleri ve kaliteli çelik çubuklar alanında ülkenin bilinen en eski ticari markası olarak kayıtlara geçmiş. Bu markanın sloganı "kapının yanındaki beyaz tavşanı tanıyın" şeklinde basılan not ile işaretlenmiş; marka sahibinin adı “Bai” isimli biriymiş.
Antik Yunan’da marka
Antik Yunan’da ve Eski Roma’da bugün anladığımız anlamda “marka” kavramı olmasa da bazı uygulamalar ve gelenekler, markalaşma olgusunun temelini oluşturabilecek unsurlar içeriyormuş. Özellikle Eski Yunan ticaretinde önemli yer tutan, farklı zanaatkârların iştigal alanı olan çömlekçilik konusunda belirli bir ustaya veya atölyeye ait olduğunu göstermek için işaretler veya semboller kullanılması yoğun olarak uygulanmış.
Ticarette kullanılan pişmiş topraktan yapılma amforalarda yani içinde zeytinyağı ve şarap gibi sıvı taşınan büyük saklama kaplarındaki ürünlerin kalitesini belirterek belli bir güven unsuru oluşturacak şekilde mühürleme işlemi yapılmış; her kasabanın kendine özgü biçimde pişirilen amforaları aynı zamanda menşeini belirleme işlevi de görmüş.
Arkeolojik çalışmalarda bulunan bir seramik kullanım eşyası sayesinde o günlerde ünlü çömlek ustası “Exekias” markasının revaçta olduğu anlaşılmış.
Antik Yunan'da “Exekias” markasının çömlek pazarında revaçta olduğu anlaşılmış
Eski Yunan'da “polis” olarak adlandırılan şehir devletleri de kendilerini belirtecek şekilde belirli semboller kullanıyor, örneğin Atina şehri kendini “baykuş” ile tanıtıyormuş.
Eski Roma’da marka
Roma İmparatorluğu'nun geniş ticaret ağı ve gelişmiş zanaatkârlık sistemi markalaşma ihtiyacını da beraberinde getirmiş. Zanaatkârlar ve üreticiler, eserlerini tanımlamak için genellikle mühür ya da yazılı plaket kullanıyor, seramik kaplar, tuğlalar ve tekstil ürünleri üzerine bazen üretici aileyi, bazen de atölyeyi belirtecek sembol ya da logo basılıyormuş.
Günümüzdeki konteyner işlevinin öncüsü olan amforalar “dressel sınıflandırması” adı altında bir düzenleme içinde kullanılıyor, farklı amfora türlerinden hem ürün hem ürün kalitesi hem de üretim yeri hakkında gereken tüm bilgiler anlaşılıyormuş. Yani ticaretin yapıldığı Akdeniz’i çevreleyen her şehrin hatta her orta ölçekli yerleşim yerinin kendine özgü amfora tasarımı varmış, amforanın imal şekli her şeyi belli ediyormuş.
Logolar malları, kültürü, mitolojiyi ve inançları da dışa vuruyormuş
Roma sikkeleri, imparatorların portreleri ve basıldığı şehrin sembolleri ile süsleniyor, sikkeler değişim aracı olmanın yanında ekonomik kimlik ve propaganda aracı olarak da işlev görüyormuş.
Tekstil üreticileri, dokudukları kumaşların üzerine kendilerini belirten işaretler yerleştiriyor, bu işaretler dönemin tekstil ticaretinde kaliteyi ve orijinalliği gösteriyormuş.
Eski Yunan’da olduğu gibi, Eski Roma’da da ustaların ve tüccarların itibarları marka yoluyla öne çıkarılmış, tanınırlığı yüksek bir ustaya veya atölyeye ait ürünler, emsallerinden daha yüksek fiyatlara alıcı buluyormuş.
Farklı ihtiyaç malzemelerini satan dükkânlar ve üreticiler mallarını veya hizmetlerini tanıtmak için duvarlara grafiti şeklinde sembollerini çiziyorlar, isimlerini ve logolarını bu yolla ön plana çıkartmaya çalışıyorlarmış.
Farklı kültürlerin farklı marka tasarımları olmuş
Birden fazla üretici tarafından üretilen bazı ihtiyaç malzemelerinde tasarım farklılıklarına rastlanıyor, herkes yaptığını ön plana çıkarmanın yolunu arıyormuş.
Bugün markanın kültürel evrimi konusunda yapılan çalışmalarda Roma şehir devletlerinde uygulanan bu tür reklam örnekleri “marka bilinci” yaratmanın erken örnekleri olarak dikkate alınıyor. Örnek olarak geçtiğimiz yıllarda Pompeii Antik Kentinde bulunan ekmek somunlarının farklı kalıplarda pişirildiğinin anlaşılması, markanın gözle görülür bir şekilde ön plana çıkması olarak yorumlanmış.
Pompeii Antik Kentinde bulunan farklı kalıplarda pişirilmiş ekmek somunları "marka" işlevini gözler önüne sermiş
Loncalar markayı ön plana çıkarmış
Marka kullanımı ve markalamanın amacı Roma İmparatorluğu'nun çöküşü ile Rönesans arasındaki dönemde farklı bir değişim geçirmiş; ilk başlarda üreticiyi tanımlayarak tüketiciyi korumak için ortaya çıkan marka işlevi iştigal alanını bir loncayla ilişkilendirmeye ve loncaların tekelini korumaya yönelik olarak gelişmiş.
Orta Çağ’da zanaatkar loncaları, mallarında uygulanan standartları göstermek için işaretler koymuşlar, bu standartlarla fiyatı belirlemişler. Artık işaretler zorunluymuş ve uygulama tüketicilerin hatalı -eksik- hileli mallardan korunmasını, sorumlu tarafın kolayca belirlemesine yardımcı olmayı amaçlıyormuş.
Orta Çağ'da üreticiler bir lonca etrafında birleşmiş, lonca belirleyici olmuş
Binlerce yıl öncesinden başlayan süreçte insan aklının para gibi, yazı gibi günlük yaşamı kolaylaştırarak medeniyete ulaşmaya çalışmasında en büyük buluşlarından biri olan “marka” işlevi mülkiyetin ve iştigal alanının sınırlarını koruma adına Orta Çağ'a varıncaya değin çok çeşitli yaşanmışlardan geçerek evrilmiş.
Ortaçağ Avrupasında tüccarlar kendi markalarını belirginleştirmiş
Haftaya Orta Çağ ve sonrasında gelişen üretim-ticaret ağında markalamanın ne kadar önemli bir işlev üstlendiğini koleksiyoncu gözüyle irdelemeye çalışacağım.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.
https://kirci.av.tr/blog/the-history-of-trademarks
https://respectfortrademarks-org
https://www-freniricerchedimarketing-com
https://www.vistaprint.com/hub/history-of-branding
https://www.wipo.int/en/web/podcasts/madrid/transcripts/international_trademark_system_talk_01
İrfan Yalın kimdir? Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı. Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu. Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı… |