
Bavulun tarihi, göç halindeki insanın hikâyesi gibi. Çağın trendlerine, kullanım eşyalarının gelişimine göre değişen bavul şekilleri insan aklının yaratıcı özelliği sayesinde evrilmiş, her çağda aynı işlevi farklı tasarımlar içinde görmüş.
Eski Mısır medeniyetinde MÖ 1500'lü yıllarda bavul yani taşıma çantası kullanıldığına dair bilimsel veriler var. Mısırlılar yolculuklarında ahşaptan yapılmış sandıklar kullanmışlar ve bunları su geçirmez hale getirmek için hayvansal yağ sürerek deri ile kaplamışlar. Hızlı hareket etmeyi engelleyecek kadar ağır olan bu sandıklar hayvanların ya da insanların çektiği arabalar üstünde taşınmış, kısa mesafelerde yere sürtünerek çekilmiş.
Zaman süreci içinde daha hafif bir bavul ihtiyacı içinde olan Mısır halkı farklı derilerden yapılma çanta - bavul tasarlamış, bunlar genelde hayvanların omuzlarına takılan veya üzerine yüklenen heybeler şeklinde olmuş.
Yunan tarihçisi Herodot, Asurluların bellerinden sarkan bol bir çanta içinde eşya taşıdıklarını yazmış. Para kullanımı yaygınlaşınca boyundan bağlamalı çantalar tasarlanmış.

MÖ 1323 yılına tarihlenen Kral Tutankhamun'un bavul sandığı Kahire Müzesinde sergilenmekte

Antik Yunan'da bavul
Eski Yunanlılar, Mısırlılardan öğrendikleri hayvan yağı ve deri kaplı bavulları hafif ahşap kullanarak tasarlamışlar. Bugün çok kişinin evinde olan sandıkların boyları ilk kez Eski Yunan medeniyetinde ölçü bulmuş; Mısırlıların devasa büyüklükteki sandıkları makul boyutlarda kolay taşınabilecek şekilde tasarlanmış. Eski Yunan'da bavullar farklı renklerde boyanmış; estetik kullanım eşyası haline getirilmiş.
Tüccarların, askerlerin seferlerde taşıdıkları deriden yapılma küçük çantalar Antik Yunan medeniyetinin günümüze ulaşan mirası olmuş. Yıkanmayı, tıraş olmayı, tenlerine çeşitli yağlar ve esanslar sürmeyi seven Eski Yunanlılar tüm günlük gereksinimlerini sırtlarında taşımışlar, sırt çantaları ilk kez bu yıllarda kullanılmaya başlanmış.
Antik Roma'da Latince "bursa" olarak adlandırılan küçük el çantası sonraki yıllarda İngilizce diline "purse" olarak girmiş; artık kadınların, erkeklerin, hatta çocukların eşyaları derinin yanı sıra bezden dikilmiş küçük bavullarda - çantalarda taşınıyormuş.
Yoksulların bez parçasından dikip bileklerine, boyunlarına bağladığı bohça şeklinde küçük çantalar kısa sürede insanların vazgeçilmezi olmuş, 16. yüzyıla kadar giysi üstüne cep dikilmesi pek bilinmediği için günlük ihtiyaçlar en hafif şekliyle valizler içinde taşınmaya çalışılmış.
Antik Roma dönemine ait metal mahfazalı sandık tipi bavul
Eski Roma'da bavul ordunun hareket gücünü arttırmış
Önce deriden, sonra da kumaştan tasarlanan küçük çantalar kullanılmış, madeni paralar, kozmetik ürünler, jilet, bıçak, kaşık, kandil, fasulye, peynir (caesus), tuz ve tarak gibi kişisel ihtiyaçlar bu yolla taşınmış. Romalılar boyunlarına asıp göğüslerinden sarkıttıkları zincirlere anahtar gibi, cımbız gibi çok ağır olmayan şeyleri bağlamışlar, değerli - yarı değerli taşlardan, nadide madenlerden yapılma mücevherler bu dönemde giysiler üzerinde görünür olmaya başlamış.
Ünlü Romalı asker ve siyasetçi General Cayo Mario'nun reformları sayesinde bavul kullanımında devrim yaşanmış, hareket halindeki ordunun hareketliliğini artırarak hız kazanmak için her askerin kendi kişisel ihtiyaçlarını, tayınını ve teçhizatının bir bölümünü kendisinin taşıması emredilmiş. Bunu kolaylaştırmak için, her askere yükü omuzlarında taşıyacak şekilde çapraz asılan bavul verilmiş.
Savaşa gidilirken ağır silahlar, zırhlar, kalkanlar, ortak kullanım eşyaları ve en az 15 günlük kuru bakliyat katırlara yüklenen bavullar içinde taşınıyor. Marius'un katırları olarak bilinen ve döneme yön veren bu uygulama ordunun hareket kabiliyetini arttırıyormuş. Her 10 askere düşen bir katır yükü ile Roma ordu düzeni konvoyun büyümesini kontrol altında tutmaya çalışıyor, hızı önemsiyormuş.
400 – 500 Bavul taşıyan katırdan oluşan 4 ila 5 bin asker toplamlı Roma asker birlikleri zaman içinde 1000 askerli hale getirilmiş, bavul taşıyan katır sayısının düşürülmesi ordunun hareket kabiliyetini arttırmış.
Roma İmparatoru Trajan'ın onuruna dikilen devasa sütun dönemin bavul tipleri hakkında bilgi veriyor.
Roma İmparatoru Trajan'ın Dacia'daki iki askeri harekâtını gösteren kabartmalarla süslenmiş bir hatıra anıtı olarak dikilen ve Roma ordusu hakkında paha biçilemez bir bilgi kaynağı olan Trajan Sütunu üzerinde dönemin bavul-çanta tipleri görülmekte. Görsellerden anlaşıldığına göre dönemin denizci çantasına benzeyen ve tahta bir çubuğa takılarak sırtta taşınarak "sarkina" olarak adlandırılan daha büyük boyutlarda bavullar içinde uzun süre dayanacak kurutulmuş - tuzlanmış yiyecekler, su, yedek giysi ve konaklandığında çadır kuracak, yağmur suyundan etkilenmemek için kanal kazıp yükseltiler yapabilmesine olanak sağlayacak aletler taşınmış.
Roma askerleri tahta bir çubuğa takarak sırtlarında taşıdıkları bavullarla sefere çıkmışlar.
İlk tekerlekli bavul haçlı seferlerinde ortaya çıkmış
Araştırdığım kaynaklarda çalışmaları olan tarihçilerin çoğu ilk tekerlekli bavulun Haçlı Seferleri sırasında kullanıldığı konusunda hemfikir. Yazılı kayıtlardan derlenen bilgiler ışığında denilen o ki, 1147-1149 yılları arasında Kutsal Topraklar istikametinde gerçekleşen 2. Haçlı seferinin hemen sonrasında bavul taşıma konusunda bir devrim yaşanmış.
O güne kadar zırhlarını, silahlarını ve yıllar sürecek yürüyüşte ayakta kalmak adına yanlarında bulundurdukları tuz gibi, su gibi, yedek giysi ve örtü gibi temel ihtiyaç malzemelerini taşımaktan bitap düşen askerler 1153 yılında taşıdıkları bavulların altına tekerlek ekleyerek rahata kavuşmuşlar.
Binlerce km sürecek bir yolculukta bavullara tekerlek takılması Haçlı ordusunun gücünü tazelemiş, silah - malzeme ve teçhizat taşıma kapasitesini arttırmış, hareket kabiliyeti kazandırarak morallerini düzeltmiş.
1600 yılına tarihlenen armut tipli deriden yapılma bavul dönemin özelliklerini yansıtıyor.
Orta Çağ'da bavul
Orta Çağ başlarında ticaret, savaş, kutsal topraklara ziyaret gibi nedenlerle seyahat eden az sayıda bir insan topluluğu için bavul seçenekleri sınırlıymış.
Aristokratlar büyük tahta bavullar içine yerleştirdikleri eşyalarını at arabalarına yüklerken, köylüler çuval benzeri bez çantalar kullanıyor ve bazen tahta değneklere bağlayıp sırtlarına vurdukları çantalarıyla güçlükle seyahat ediyorlarmış.
Orta Çağ'ın ortalarına doğru bavul birçok yapısal değişikliğe uğramış, genellikle 25 cm genişliğinde ve 30 cm uzunluğundaki uzun - dar deri çantalar kullanılmış.
Orta Çağ'da zenginlerin bavulları yoksullar tarafından taşınmış
Hamallarla aynı loncaya mensup olan çanta yapıcıları, bavulları varlıklı insanlar için geyik derisinden dikiyor, yoksul halk tabakasına yönelik olarak da domuz postu kullanıyormuş.
Orta Çağ çantaları uçları çantanın ağzından çıkan kordonla kapatılmış, belden sarkan biçimde takılan tipleri başka bir iple vücuda bağlanmış.
Yoksullar için sandık tipli tahta bavul kullanımı bu dönemde de devam etmiş, yumuşak kumaştan dikilen küçük el çantalarında makyaj, dua kitabı, eşarp ve madeni para gibi sık kullanılan ihtiyaç malzemeleri taşınmış.
Müzelerde sergilenen koleksiyonlarda görülen 13. yüzyıl Paris yapımı bez çantalarda detaylı işlemeler göze çarpıyor. Zenginlerin değerli eşyalarını korumak için bavulların içi tavşan derisi ile kaplanmış. İspanya'da 1298 yılında yapılan bir düğünde, Artois Kontesine düğün hediyesi olarak çok sayıda elbiseyle birlikte hepsini taşıyabileceği bir düzine Müslüman Arap yapımı "saracen" kumaştan dikilmiş bavullar hediye edilmiş.
Bavul kültürler arasında taşınarak gelişmiş
1596 yılında bagaj" kelimesi İngilizceye girmiş, Oxford İngilizce sözlüğü ciltlerinde yerini almış.
Bulunan kelime "zor taşınan ağır yükü, rahatsız edici bir eylemi, çekilen eziyeti anlatacak şekilde "to lug" fiilinden geliyormuş. Bugün İngilizcede "luggage" olarak kullanılan ve dilimize de İngilizce söylenişinden esinlenilmiş şekilde "bagaj" olarak geçen kelime dünya üzerinde konuşulan farklı dillere de yayılmış, yüzyıllar boyunca insanların göçlerini tasvir etmiş.
16. ve 17 yüzyıllarda her boydan bavullar, çantalar soylular için onu küçük bir sanat eseri haline getirecek şekilde süslenmiş, içine konan eşyalar artarken tılsımlar, takılar, dinsel malzemeler bavullar içinde korunmuş. Artık aristokratlar için hediye dendiğinde akla ilk gelen şey bavul oluyormuş.
Bavulun büyüklüğü nedeniyle daha küçüğünün tasarlanması bugün cüzdan ya da el çantası olarak kullandığımız gereksinimlerin icadını tetiklemiş, genellikle altın ya da gümüş para konan ağzı kapanan deri çantalar içinde mücevher, merhem, ipek mendil, ve parfüm şişeleri gibi dönemin zevkleri taşınmış. Çantalar içinde gizli gözler, kolay fark edilemeyecek şekilde tasarlanmış saklı bölmeler sahiplerini ayrıcalıklı kılmaya başlamış.
17. ve 18. yüzyıl boyunca plastik sanatlarda, tablolarda, sanat ve edebi eserlerde bavul imgeleri kullanılmış, bavulla yürüyen kişiler, sırt çantalarıyla ata binen yolcular, taşıyacak eşyası olmadığı için gevşek valiz taşıyan yoksullar bu şekilde tasvir edilmiş.
Titanik yolcuları bir daha açamayacakları bavullarını sıkıca kapatmışlar.
Sanayi Devrimi bavulu görünür kılmış
Demiryolunun kullanılmaya başlanması, fabrikaların bacalarının tütmesi ve kırsaldan büyük şehirlere göçün yaşanmasıyla birlikte bavullar tekrar insanların gözdeleri arasına girmiş, eşya taşıyan eşya olarak toplu seyahatlere refakat etmeye başlamış.
1820 yılında Pennsylvania, Massachusetts'te bulunan kuyumcu atölyesinde yapılan metal örgülü ve değerli taşlarla çerçevelenmiş bavullar çok sükse yapmış, bavul üstünde sanatsal tasarım yapma modası Avrupa'ya sıçramış.
1820 ile 1860 yılları arasındaki bavulların üzerinde işlemeler, kumaş kaplı bölümler, değerli - yarı değerli taşlarla işlenmiş süslemeler ve farklı temalarda yapılmış dekoratif desenler yer almış.
1800'lü yılların ortalarında ortaya çıkan seyahat çantaları gözlü, -bazıları- gizli bölmeli, anahtarlı ve pratik olarak hızlı açılıp kapanacak şekilde tasarlanmış. Bu yıllarda kürk kaplı, deri astarlı, menteşeli, kilitli, kayışlı, mandallı bavulun tepesine eklenen "kulp" ile günümüzün bavul tipi belirmeye başlamış
Bugün koleksiyonerleri peşinden koşturan bu dönem bavullarında soylular smokinlerini kırışmadan taşıyabiliyor, gömlekler, iç çamaşırlar ve enfiye takımları için bavullarda ayrı bölümler bulunuyormuş. Bavul ustaları için şapka modası ilave iş imkânları getirmiş, Viktorya döneminin büyük alımlı şapkaları özel olarak tasarlanan şapka kutuları içinde muhafaza edilmiş.
1800'lü yılların sonuna doğru valizlerin ağırlığı azalmaya başlamış, keten elyafı ve kanvas ile kaplanmış, kavisli ahşap şeritlerle güçlendirilmiş boyalı, vernikli bavul ortaya çıkmış.
Bugün bildiğimiz tasarımdaki modern bavulun ilk kullanımında fermuarın icadıyla birlikte naylon ve suni elyafın da kullanılması seyahat eşyaları dünyasında devrim yaratmış.
Haydarpaşa merdivenlerindeki tahta bavullu yolcular, bir dönem İstanbul'a göçün simgesi olmuş.
20. yüzyıl bagajı
Bavuldaki biçim değişikliği, 1920'lerde otomobil yolculuğunun yükselişiyle hız kazanmış. Adını herkesin bildiği dünyanın en ünlü bavul yapımcıları 20. yüzyılın başlarında üretime başlamışlar.
Yaşanan iki büyük savaşın tüm olumsuzluklarını üstünden atmaya çalışan kitleler, turizmdeki patlamaya seyahat aksesuarlarının çeşitliliği ve kalitesindeki gelişme sayesinde eşlik etmiş.
Günden güne artan uçak kullanımı bavulların daha hafif ve daha akıllıca tasarlanmasını gerekli kılmış; fiberglasın ve plastiğin geliştirilmesi buna olanak vermiş. Üretimi hızla artan selüloz, asetat ve polyester gibi daha önce kimsenin aklına gelmeyen ürünler bavul üreticileri tarafından kullanılmış.
1950'li yıllarda ucuz, şekilsiz valizlerle ABD'ye çalışmaya giden Meksikalı işçiler dönüşlerinde parlak yeni valizlerle ülkelerine dönüyorlarmış; bavul başarının simgesi olarak Güney Amerika kültürlerine kazınmış.
Hava yolculuğunun gelişmesi bavulda yeni bir gelişim çağı başlatmış; 1950'lerin sonlarında uçak kabinlerinde baş üstü bölmelere sığabilecek tipte valizlere ihtiyaç duyulmuş.
Tarihsel kayıtlara göre tekerlekli valiz denemeleri 1887 ve 1945 yıllarında da yapılmış olsa da, literatüre geçen haliyle 1970 yılında Amerikalı Bernard Sadow, Kosta Rika'ya yaptığı geziden dönerken havaalanında taşımaya çalıştığı iki ağır bavuluna tekerlek takmayı düşünmüş ve 2 yıl sonra tekerlekli bavulun patentini almış.
1987'de Northwest Airlines pilotu Bob Plath, dikey konumda, tekerlekli ve uzatılabilir saplı ilk seyahat valizini tasarlamış; artık bavulun sesi uzaktan hoş geliyormuş.
Haçlı Seferleri sonrasında neredeyse 800 yıl arayla tekrar keşfedilen tekerlekli valiz fikri hemen talep görmemiş, bazı erkekler tekerlekli bavul fikrini "efemine" buldukları için kullanmayı reddetmişler. Bu konuda "Time" dergisinde çıkan bir söyleşide tekerleksiz bavulun maço erkeklerin tercihi olduğu için bavul üreticilerinin eski tarzda imalata devam ettikleri yazılmış.
Yıllar içinde tüm önyargılar geride kalmış, dikine taşınan bavullardaki tekerlekler sayesinde insanlar büyük bir yükten kurtulmuş. Yolculuğun olmazsa olmazı olan bavulu uzaktan takip eden cihazlar, şifreli kilitler, akıllı sistemler ve robot teknolojisindeki yönelimler geliştikçe seyahat edenlere otonom, kolay taşınan valizler tasarlama düşüncesi yeni yarışların önünü açmış.
Geçmişin değerlerini geleceğe taşıyan dünyanın her yerindeki koleksiyonerler için "bavul" toplamak son derece önemli bir tema. Geçmişin yükünü taşıyan bavullar müzayedelerde göz dolduruyor, özenle biriktiriliyor, sergileniyor ve geleceğin dünyasına geçmişin kültürel değerlerini taşımaya devam ediyor.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.
Bavul biriktirme, koleksiyoncuların gözde temalarından biri
https://www.bagsid.com/company/media/quick-history-baggage
https://www-travelandleisure-com
https://www-smithsonianmag-com
https://travelpro.com/blogs/the-travelpro-blog/the-history-of-rolling-luggage
https://www.foxnews.com/travel/the-history-of-luggage
İrfan Yalın kimdir? Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı. Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu. Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı… |