Dün itibariyle yılın en uzun gecesi Şeb-i Yelda’yı arkamızda bıraktık.
‘Kış Gün Dönümü’ olarak bildiğimiz 21 Aralık, aynı zamanda Eski Türk inanışlarına göre ‘güneşin yeniden doğuşu’nu temsil eden özel bir gün.
Bu eski Türk inanışına göre gece ile gündüz devamlı bir savaş halindedir. 21 Aralık’taki savaşta, uzun süren mücadelenin sonunda ‘Gündüz’ galip gelir ve güneş yeniden doğar.
Aydınlığın karanlığı yenmesini, güneşin zaferini, yaşamın döngüsünü ve umudun yeniden doğuşunu simgeleyen bu özel gün Türk mitolojisinde Nardugan Bayramı olarak kutlanır.
Nardugan
Nar; güneşin ve bereketin simgesidir. Bu eski geleneğe göre; 21 Aralık’ta bereketin, refahın, yenilenmenin simgesi olan bu meyve evin kapısının önünde kırılır. Kırılan nar ne kadar patlar, taneleri ne kadar geniş bir alana dağılırsa, evin bereketi ve bolluğu o kadar artar.
Tarih boyunca pek çok insan topluluğu tarafından farklı isimlerle anılan bu özel günlere inanmak veya inanmamak, gelenekleri devam ettirmek veya ettirmemek, ritüelleri yerine getirmek veya getirmemek herkesin kendi tercihi.
Fakat şu bir gerçek ki; ne olarak adlandırılırsa adlandırılsın, doğada belli zamanlarda gerçekleşen dönüşüm ve döngüleri gözlemlemeye zaman ayırmamız, farkına varmamız, anlamaya çalışmamız ve bu döngülerle uyumlanmamız, bize hayatın hızı içinde unutmaya yüz tuttuğumuz, ‘doğanın ayrılmaz bir parçası’ olduğumuz gerçeğini hatırlatması açısından çok değerli.
İçinde bulunduğumuz dünya düzeni, sunduğu hızla bizleri her geçen gün bu bilinçten biraz daha uzaklaştırmaya çabalıyor olsa da dünya üzerinde yaşamın ancak insanın doğa ile ahenk içinde bir ilişki kurabildiği ölçüde mümkün olduğu gerçeğini her zaman kendimize hatırlatmamız gerekiyor.
Şimdi helalleşme zamanı
21 Aralık geçti. Aydınlık karanlığı yendi ve artık önümüzde umut dolu yeni bir başlangıcın simgesi olan yeni yıl var.
Dünya, Güneş etrafında attığı bir turu daha çok yakında tamamlamak üzere.
Bizlerse insan icadı olan zamanda, iyisiyle kötüsüyle yaşadığımız, koca bir yılı daha uğurluyor olmanın ve köşenin ucundan bize göz kırpan yeni bir yılı karşılayacak olmanın heyecanı içindeyiz.
Heyecanlıyız çünkü yeni olan pek çok şey gibi yeni yıl da içinde ‘umut’ barındırıyor. Önümüzde tertemiz, sonsuz olasılıkla ve umutla dolu 365 gün var.
Dünyanın ve memleketin hallerine kısa bir süreliğine de olsa mola vereceğimiz bir yeni yıl akşamına, kutlamasına, buluşmasına hazırlanmak üzere planlar yapıyoruz.
İçimde bir yerde yeni bir yılı karşılama heyecanını taşımakla birlikte, 31 Aralık tarihi benim için bir süredir daha çok iyisiyle kötüsüyle, kazanımlarıyla kayıplarıyla içinden geçtiğim yılı uğurlamayı ifade ediyor.
Bugün 22 Aralık. Yeni yıla kadar önümüzde hala dokuz gün var.
Önümüzdeki dokuz gün, aynı şirketlerin yıl sonu muhasebesi ve kapanışı yaptığı gibi bizim de önümüzdeki umut dolu yeni yılı daha huzurlu ve net bir şekilde karşılayabilmemiz için kendi iç muhasebemizi yapmamız adına çok güzel bir fırsat.
Yeni yılı daha verimli ve anlamlı kılmak adına tam da şimdi; hızla akıp giden bir yılın ardından içimize bakma, kendimize koyduğumuz hedefler doğrultusunda başarılarımızı başarısızlıklarımızı tartma, derslerimizi çıkarma, kuytumuzu köşemizi yoklama, iyisiyle kötüsüyle tüm getirdikleriyle ve götürdükleriyle 2024 yılıyla ve kendimizle helalleşme zamanı.
2024'le helalleşme
Helalleşmek önemli çünkü arkada kalanla helalleşmeden çıkılan her yeni yolculuk biraz eksik biraz da buruk başlar.
Herkese keyifli bir pazar günü ve iyi haftalar dilerim.
İlksen Utlu kimdir? Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı. Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor. Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor. Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor. |