Özge Akbulut son zamanlarda tanıştığım en etkileyici insanlardan biri. Dünyanın iyi yanına, geleceğe dair umut sağlayan bir mühendis, anne, akademisyen, sanatçı. Sanatçı kısmını muhtemelen mütevazılığı nedeni ile kabul etmeyecektir ama seramik çalışmaları kadar işini yapışı ve anlatışı bile sanatçı olduğunun ispatı.
Aslında mükemmel bir karma da diyebiliriz: Mühendis zekası ve bilgisi ile sanat yeteneğinin birleşimi. Yanından ayrılırken, “böyle birleşimlere, böyle bakış açılarına ve hayata yaklaşıma sahip daha fazla insan olsaydı dünya nasıl bir yer olurdu” diye düşünüyorum…
Bu kadar övdüğüm birinin kim olduğunu, ne yaptığını merak etmişsinizdir. (Oysa merak ettirmek ya da reklam yapmak amaçlı değildi yazdıklarım #reklamdeğilgerçek) Gerek TEDX konuşmasında gerekse başka açıklamalarında söylediği gibi, o “meme yapıyor”. Hayır canım, “miiim” yani komik görseller değil bildiğiniz, gerçek anlamı ile “meme”. Ya da daha iyi anlayacağınız şekilde “cerrahi meme simülasyonu/modeli” üreten Surgitate’in kurucusu.
Surgitate, tıbbi ve cerrahi eğitimde kullanılmak üzere sentetik doku ve organ üretimi yapan bir girişim. 3 kıtada satış yapan Surgitate’in özellikle meme kanseri farkındalığı konusunda çalışmaları öne çıkıyor. Özge Akbulut’la yollarımızı kesiştiren de SU Gender tarafından gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet Açısından Beden ve Sağlık Tartışmaları” oldu. Bu tartışmalardan benim katılma şansına eriştiğim oturumda hem meme kanseri hakkında ne kadar bilinçli olduğumu zannetsem de bilmediğim çok fazla şey olduğunu öğrendim hem de Surgitate gibi bir yapının varlığından haber oldum.
Bunun üstüne Özge Akbulut’a sorularımı yöneltmem de kaçınılmaz oldu. Sorularım ve meme kanseri hakkında aklımdan geçenler bu sohbetle bitti mi dersiniz? Elbette hayır ama bu sene ilk kez ötelediğim mamografim için hemen randevu almama ve çevremdeki tüm kadınlara mamografi ve el ile kontrol hatırlatması yapmama vesile oldu. Bu bile bir başlangıç.
- Nasıl kuruldu Surgitate, bu fikir nasıl geldi aklınıza?
Bu fikir cerrah bir arkadaşım olan Barkın Eldem’den geldi. Kendisi SENATURK’ün (Türk Senoloji Akademisi) iletişim tarafı ile ilgileniyordu. SENATURK, genç cerrahların daha tecrübeli cerrahlardan yeni teknikleri öğrendikleri kurslar düzenliyor. Bu eğitimde kullanılabilecek modellere ihtiyaç olduğunu gördüğü için benim Malzeme mühendisi olduğumu öğrenince “Bu kurs için bir model yapabilir misin” dedi. Bir de özellikle polimerler benim uzmanlık alanım ve bu modelin yumuşak olması gerekiyor yani polimerden olacak. Ben başta gidip bunu kaselere döküp modelini alırım diye düşündüm ama öyle olmuyormuş. Memenin altına elinizi sokabilmek gerekiyormuş. Çünkü meme ucunu korumak ve meme ucunun hareketi aslında operasyon esnasında çok önemliymiş. Böyle başlayan bir birliktelik oldu. Sonra Barkın'la beraber şirketi kurduk ve hâlâ ortağız.
- Bu şekilde başlasa da bambaşka yerlere evrilmesi ve Surgitate’in büyümesi nasıl oldu?
Ben meme kalıplarına ihtiyaç duyuyordum. Bir yandan Sabancı Üniversitesi'ndeydim tabii o zaman da. Visual Arts Programımızda master yapan Ece Budak’la bir araya geldik. Kendisi benim de lisans yıllarımdan hocam olan Erhan Budak’ın kızı aynı zamanda. Sabancı'da okuyup geri dönünce böyle güzel birliktelikler olabiliyor. Onun yaptığı çok ilginç bir projede kadınları böyle bir altın günü ortamında bir araya getiriyor ve alçıdan memelerinin kalıplarını alıyordu. Fotoğraflarını görmüştüm, bu halam, bu teyzem gibi anlatıyordu. Ben kalıp arayışındayken Ece bir anda benim önüme alçıdan yapılmış meme kalıpları koydu. Dolayısıyla öyle de başladık. Elimizdeki o prototipleme aşaması gerçekten çok yararlı oldu Ama o günlerden bugünlere tabii ki ürünün standardizasyonu gelişti çünkü o ürün geliştirmeyi siz aslında cerrahlarla yapıyorsunuz. Onlar da zamanlarını vererek gerçekten önemli bir iş, bir ihtiyaç çözülsün diye uğraşıyorlar. Dolayısıyla ben bu işbirliklerine önem veriyorum. Şimdi beraber ürün geliştirdiğimiz insanlar var ve herhangi bir maddi talepleri olmadan birlikte hayata geçirdik ürünleri.
"Ürettiklerimiz dünyada altın standart kabul ediliyor, herkese kendilerini bizimle karşılaştırmaları söyleniyor"
- Bu modelleme sürecinde nasıl zorluklarla karşılaştınız?
Cerrahi model üzerinde konuşuyorsak, performansı yakalamak çok zor çünkü içerisinde 5 farklı doku yapısı var. Cerrahlar aslında onkoplastik operasyonları bu modelin üzerinde deneyimleyebiliyorlar. Pratik geliştiriyorlar. Bir de ben akademisyenim ve benim için bunun düşük maliyetli olması önemliydi. Bu şirket ilk kurulduğu zaman “İsviçre'ye taşıyalım” denmişti. Ürün “Swiss made” olunca 3 katı fiyatına satılabilirdi. Ama ben bunu istemiyordum. Kuruluş amacı bu değildi. Dolayısıyla ona uygun bir de yatırımcı portfolyosuyla başladık. Zaten tohum yatırımından sonra da bir daha yatırım almadık. Bana anlayış gösteren yatırımcıların var diyeyim aslında bu işin içerisinde. Şu an ürettiğimiz cerrahi modelin performansı artık dünyada altın standart kabul edilen bir model. Herkese kendilerini bizimle karşılaştırmaları söyleniyor. Gerçekten domine ediyoruz bu taraftaki ürünleri.
- Peki bu modellemeler sayesinde operasyonlar hızlandı ve kolaylaştı diyebiliyor muyuz? Böyle veriler var mı?
Yani bu ben bu sayıya biraz da şöyle bakıyorum. Ortalama bir cerrah ne kadar operasyon yapar diye düşünüyorum. Bu ülkesine göre değişebilir. Ayda beş de olabilir, 10 da olabilir. Her sene çok rahatlıkla söyleyebilirim ki 300'ün üzerinde genç cerrah bizim ürünlerimiz ile bu eğitimi alıyorlar. Ve bunların eksponansiyel olarak arttığını da düşünmemiz gereken bir sistem var. Dolayısıyla bu tekniklerin daha fazla cerrah tarafından öğrenilmesine ihtiyaç var. Bunun için de çok iyi modellere ihtiyaç var. Yani hala tıpta eğitim materyali eksikliği birçok farklı alanda devam ediyor. Mesela Hacettepe Üniversitesi'nde bir “yarık damak” modeli hayata geçirdik. Akademik tarafta, İtalyanlarla bir pankreas modelinin de makalesini yayınladık. Yani bilimsel tarafta bir yarım yapmaya da devam ediyoruz diğer tarafta.
- Peki bu modellemeler sayesinde operasyonlar hızlandı ve kolaylaştı diyebiliyor muyuz? Böyle veriler var mı?
Yani bu ben bu sayıya biraz da şöyle bakıyorum. Ortalama bir cerrah ne kadar operasyon yapar diye düşünüyorum. Bu ülkesine göre değişebilir. Ayda beş de olabilir, 10 da olabilir. Her sene çok rahatlıkla söyleyebilirim ki 300'ün üzerinde genç cerrah bizim ürünlerimiz ile bu eğitimi alıyorlar. Ve bunların eksponansiyel olarak arttığını da düşünmemiz gereken bir sistem var. Dolayısıyla bu tekniklerin daha fazla cerrah tarafından öğrenilmesine ihtiyaç var. Bunun için de çok iyi modellere ihtiyaç var. Yani hala tıpta eğitim materyali eksikliği birçok farklı alanda devam ediyor. Onun için bu mesela Hacettepe Üniversitesi'nde bir yarım kulak modeli hayata geçirdik. İtalyanlarla pankreas modeli yapıyoruz. Yani bilimsel tarafta bir yatırım yapmaya da devam ediyoruz diğer tarafta.
- Sizin kariyerinizi de bayağı değiştirmiş galiba modelleme ile karşılaşma…
Evet, şimdi mesela bu Surgitate’in işleri veya doku ve organ modeli yapma işi benim research portföyümün herhalde yüzde 10'u kadardır artık. Tabii ki ilk yıllarında daha ağırlıktaydı, şimdi daha az. Ama Surgitate bana şunu getirdi; benim ilk yatırımcım ARYA Kadın Yatırım Platformu. Platformun da ilk yatırımı Surgitate. Kadın yatırımcıların medikal teknolojilere yatırım yapması açısından da bu iş ilklerin olduğu bir iş. ARYA Kadın Yatırım Platformu'nun kurucusu Ahu Serter. Biliyorsunuzdur, Ahu Hanım ARYA'nın bütün kadınlarıyla o günden başlayan bir kız kardeşlik birlikteliğimiz de var. Ahu Hanım da bundan birkaç sene önce Fark Labs'ı, bir değişim, dönüşüm merkezi olarak kurduğu zaman da ben Fark Labs'ın Chief Science Officerlığı görevini üstlendim. Orada fokusumuz endüstriyel teknoloji, en azından benim yönettiğim kısımda. Surgitate bana bilmediğim bir iş dünyasının kapılarını açtı. O tarafta kas kazandırdı diyebilirim.
"Meme ile başladık ama şu an başka işlerin yatırımında da beraberiz"
- Çok uzak olduğum bir alan olduğu için hiç bilmeden soruyorum; malzeme ve üretim teknolojileri alanında, endüstriyel teknoloji alanında ülke olarak neredeyiz?
Bir ülkenin kalkınması için de materyal üretimi çok önemli. Yani malzeme ve üretim teknolojileri. Şimdi her ne kadar dijital işler çok daha fazla gündemde olsa da Corona dönemi bize şunu gösterdi. O materyal üretimi olmadan yani maske olmadan, ventilator olmadan bazı şeyleri dijital ortamda halletme ihtimalimiz yok. İnsanız ve üretime ihtiyacımız var. Şimdi genelde malzeme ve üretim, şirketlere çok hızlı maddi geri dönüş veren işler değildir. O nedenle çoğu insan aslında dijitale yatırım yapmak istiyor. Biz bu taraftaki gücümüzün de artması için yani o “materials/manufacturing” şirketlerine yatırımın artmasına uğraşıyoruz. Yani meme ile başladık ama şu an başka işlerin yatırımında da beraberiz. Dolayısıyla benim için çok evet geliştirici, dönüştürücü bir deneyim.
- Bugünkü konuşmanızda başka ülkelere satış aşamalarında her ülke için yapılan kontrollerde ve raporlamalarda Türkiye’nin yolsuzluk raporlarının karşınıza çıktığını anlattınız. Bu tip ülkesel engellere takılınca “Keşke en başta İsviçre teklifini kabul etseydim” dediğiniz oluyor mu?
Hayır demiyorum. Çünkü bir taraftan da eğer doğru bir iş yapıyorsanız, doğru iş için uğraşıyorsanız insanlar etrafınıza geliyor. Aslında insanlara yapmak istediklerinizi anlattıkça ve iyi niyetle oldukça, hep etrafımızda doğru işler yapabilen, size yardımcı olan insanlar oluyor. Dolayısıyla hayır dışarıda yapsaydık demiyorum. Ama çok da zorlandığımızı kabul ediyorum. Ülkemizin ekonomik koşulları, ülkemizdeki insanların eğitim durumu sebebiyle evet daha çok zorlanıyoruz ama biz yapmazsak, başka biri yapmazsa o zaman nasıl atılım sağlanacak? Böyle bir borcumuz olduğuna da inanıyorum bu ülkeye.
- Siz bu işe bir mühendis olarak girdiniz ama işin çok daha sosyolojik ve hatta duygusal boyutlarıyla da yüzleşmişsiniz anladığım kadarıyla. Hatta bu nedenle “Çaresi Var” projesini geliştirmişsiniz. Biraz bu projeden de bahsedebilir misiniz?
Ben anneannemi meme kanserinden kaybettim. Yine anneannemin kardeşinde, büyük teyzem meme kanseri geçirdi. Bir kere daha nüksetti. Şimdi iyi. Dolayısıyla ailenin içinde hepimize çok yakın olan bir şey. Ben açıkçası “benim ailemde yok” veya “hiç tanıdığım yok” diyen bir kişiyle bile karşılaşmadım bu zamana kadar.
Çok sıklıkla karşılaştığımız bu kanser türü, kendi içimizde de yaşadığımız, insan olmanın bir parçası bunlar. Dolayısıyla da bir insan niye bilim insanı olmayı seçer? Daha başına, en temellere geri dönersek, ben yaptığım işi neden yapıyorum? Bir de bu kadar eğitimin arkasından insanın enerjisini, hayatını koyduğu alanı iyi seçmeli diye düşünüyorum. Benim seçtiğim alan da sağlık teknolojilerini daha fazla yaygınlaştırabilmek. Ertesi gün başka bir şey olabilir. Bir sene sonra bunun paralelinde başka bir şey olabilir. Ama o zamanı çok kıymetli seçmek gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla herkese dokunmuş bir problem olması benim bu alanda çalışmama sebep oldu. Yani başlangıç noktası orası.
- Tüm anlattıklarınız çok ilgi çekici ama anladığım kadarıyla bunlar dışında da çalışmalarınız var…
Evet, Hollandalı Sirius Medical var bir yandan da. Bu bir manyetik işaretleyici, yani tümörü işaretleyerek vücuttan alınmasını sağlıyor. Şu an Tier 1 dediğimiz hastanelerin aktivasyonu aşamadayız, Tier 2’ye yılın 2. yarısında geçmek istiyoruz. Önce bu aşama 1'deki hastanelerde başarıya ulaştıktan sonra, işlerin tamamen oturduğunu gördükten sonra, bunun tüm Türkiye geneline yaygınlaşmasını hedefliyoruz.
- Bunun maliyeti nedir peki? Hastanelerde yaygınlaşabilmesi için önemli bir nokta…
10.000 TL bandında tutmaya çalışıyoruz. Daha uygun dahi olabilirdi çünkü kanserin ne kadar yaygın olduğunu biliyoruz. Ancak ticari kaygı gütmeden işimizi yapmak istesek de belli protokoller nedeni ile belli bir bantta olması gerekiyor. Biz bunun en alt seviyede olmasını amaçlıyoruz. Projelerin bir kısmı bu. Aslında ben seramiklerin işlenmesi üzerine çalışıyorum. O tarafta da seramik üretimi ve şekillendirmesi dünyayı çok fazla kirleten bir teknoloji. Çimento da onun içinde tabii ki. Dolayısıyla bu taraftaki sürdürülebilirlik projelerine devam ediyorum. Bununla ilgili Avrupa Birliği’nden aldığımız ödüller veya büyük proje desteklerimiz de var. Dolayısıyla aslında ben yoğunlukla meme araştırmaları yapmıyorum artık. Ama bilimsel taraftaki yaptığımız işler de çok kıymetli.
- Şu an kentsel dönüşüm nedeniyle inşaatların iyice artması seramik ve çimento atıklarını çoğaltmış durumda. Bu konuda çalışıyor musunuz?
Yapı teknolojileri hem benim çalışma alanım, hem de Fark Labs’da yatırım alanımızda. Çünkü bu biraz önce de bahsettiğimiz, yani hepimiz de aslında yapı deyince dünyanın ne kadar kirletildiğinin farkındayız. Dolayısıyla yeni teknolojilerin ortaya çıkmasına gerek var. Örnegin, Harcy diye PET atıklarından ısıl yalıtım malzemesi üreten, benim de yönetim kurulunda olduğum bir girişim var. İTÜ mezunu iki tane genç arkadaşımızın kurduğu bir şirket. Türkiye ve dünyaya temiz yapı malzemesi teknolojileri alanında ihraç edecek vaziyete geleceğiz. Yapı malzemesi konusundaki başka şirketlere de bakıyoruz. Zaten birçok şirket de geliyor. Aslında Türkiye'de ve dünyada ne oluyorum nabzını tutabiliyorum, mühendislik olarak bir tatmini var yani girişim/yatırım ekosisteminde olmanın.
"Dünyanın en geniş UV spektrumlu sun blocker'ı Türkiye'de yapılıyor"
- Başka nasıl girişimler var şu ara dikkatinizi çeken?
Daha çok konuşacak ve daha çok yapacak işimiz var. Gençlerin katılımı çok önemli ama diğer bir taraftan şu da önemli; bir taraftan gençlerin kurduğu şirketlere yatırım var. Öte yanda çok kıymetli akademisyenler de var. Yani 10-15 yıllık bir araştırma tecrübesiyle içeriye gelen, akademisyen olarak öncesinde doktorası var tabii ki. Bu da 20 yılın üzerindeki bir araştırma tecrübesi demek. Onlar tarafından da hayata geçirilen çok değişik teknolojiler var. Mesela dünyanın en geniş UV spektrumlu sun blocker'ı Türkiye'de yapılıyor. Eskişehir'deki bir şirket yapıyor, Entekno. Yani “şunun en iyisi Türkiye'de yapılıyor” diyeceğiniz birçok şirket var. Ve daha çok duyurulmaları, daha çok konuşulmaları gerekiyor. Bir taraftan da en büyük derdimiz nedir? Çok iyi öğrencilerimizi yurt dışına gönderiyoruz. O nedenle Sabancı Üniversitesi, Fark Labs, ARYA… İnsanlara hayal kurabilecekleri de bir yer vermek lazım. Yani o hayali hayatta tutabilmek lazım. İş birlikleriyle yapmak lazım. Yani Sabancı Üniversitesi'nin bir üyesi olmaktan ben çok mutluyum. Kendi yuvamdayım tabii. Bir taraftan da onlar eski hocalarım ama şimdi iş arkadaşlarım. Böyle herkesin kanatlarının altına aldığı da bir pozisyondayım. Çok keyifli. Bu ortamda da hem bizim çalışma arkadaşlarımızla hem öğrencilerimizle de çok iyi araştırma yapıyoruz. Sadece Sabancı Üniversitesi üzerinde de konuşmayalım. Başka birçok üniversitede de yapılıyor. Ümitsizliğe düşmek tabii ki zor değil Türkiye'de. Ümitsizliğe düşecek çok alanımız var. Ama iyi şeyler de var. Ve iyi şeylerin daha çok konuşulması, bu ümidin daha çok konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Bir araya geldiğimiz herkesin emeğiyle birbirini desteklediği bir dünya hayal ediyorum.
- Yeniden kanser farkındalığına dönersek, bu konuda başka neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Sadece meme kanseri özelinde değil, her alanda kendi kendimizi kontrol etmemiz, kontrol ettirmemiz önemli. Testisleri kontrol edelim, dokuyu kontrol edelim, benlerimizi kontrol edelim. Bunun böyle konuşulduğu ve hayatımızın bir parçası haline geldiği bir sistem en doğrusu. O yüzden mesela meme kanseri farkındalığı için sadece ekim ayında kalmayalım lütfen. Büyük şirketler kendi çalışanlarını eğitmek için bizim modellerimizden alabilir ve kendi kendimizi nasıl kontrol edebileceğimizi hazırladığımız QR kodla ulaşılabilen bilgilerle edinebilirler. Çalışanların sağlığını önemseyen şirketler bunu yapmalı. Hatta kontrole, mamografiye gidilen günlerde çalışanlar izinli sayılması gerekli. Yine mevsimlik işçi tarama istasyonları önemli, İzmir Büyükşehir Belediyesi yapıyor misal. Bunun gibi yapılabilecek çok fazla iş var ve biz de her şekilde destek olmaya hazırız, bize kolaylıkla ulaşabilirler.
Özge Akbulut kimdir?Özge Akbulut, 2012 yılından bu yana Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesidir. 2004 yılında Sabancı Üniversitesi'nde Malzeme Bilimi ve Mühendisliği alanında lisans eğitimini tamamlamıştır. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) 2009 yılında aldığı doktorası, biyomoleküler cihazların düşük maliyetli üretimi ve yüzey bilimi üzerinedir. 2009-2011 yılları arasında Harvard Üniversitesi'nde doktora sonrası araştırmalarına devam ederek, kaynakları sınırlı ortamlarda kullanılabilecek araçlar/teknikler geliştirmiştir. Ana araştırma ilgi alanları silikon-temelli kompozitler ve seramiklerin eklemeli/çıkarmalı üretimidir. 2014 yılından itibaren, cerrahi eğitim platformlarını tasarlayan ve üreten Surgitate’in kurucu ortağı ve CEO'sudur. 2023 yılından itibaren ise, girişimcilik ekosisteminde bir inovasyon ve dönüşüm merkezi olan Fark Labs’da “Chief Science Officer” olarak görev yapmaktadır. |