Hasan Servet Öktem

09 Ekim 2024

Tunus’ta sonuçları önceden bilinen seçimler

Tunus’ta, son iki yıldır muhalefet yapan siyasiler, medya mensupları, STK’ler, sendikacılar, avukatlar baskı altında; bir vesileyle tutuklanıyorlar, sesleri kesiliyor

Libya ve Cezayir'in komşusu, 12,5 milyon nüfuslu Akdeniz ülkesi Tunus'ta, geçtiğimiz hafta sonu, cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenlendi. Seçim sonuçları normal olarak önceden bilinmez, bilinmemesi gerekir, çeşitli tahminler yapılır, bazen tahminler tutmaz, sürpriz sonuçlar alınır, herkes şaşırır. Tunus seçimleri, heyecan uyandırmayan ve sonuçları baştan belli olanlardan... Bu defa en çok merak edilen yönü herhalde katılım oranı oldu. Seçmenlerin sadece yüzde 28’i sandık başına gittiler. Görevdeki Cumhurbaşkanı Kais Sait, beklenildiği üzere, bir dönem daha koltuğunu muhafaza etti. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ise katılım oranını “saygıdeğer” biçiminde tarif etti.

Kais Sait

Muhaliflerin yarışmasına müsaade edilmeyen seçimler

Tunus seçimlerini demokratik seçim olmaktan çıkaran hususları kısaca özetlemek gerekirse: Cumhurbaşkanı seçilebilmek üzere dosyalarını tamamlayarak YSK’ye sunan 17 adaydan, Kais Sait dışında, sadece ikisi yarışa dahil olabildiler: Tanınmamış iş adamı Ayaşi Zammel kampanya yapamadı, zira eylül ayı başında “evrakta sahtecilik” nedeniyle tutuklandı, diğer aday Zuhir Mazravi'nin ise göstermelik aday olduğunu herkes kabul ediyor. Başka deyişle YSK mevcut cumhurbaşkanına rakip olabilecek güçlü adayların tamamını veto etti. 8 aday, aleyhlerinde kovuşturma açılması ve ardından tutuklanmaları sebebiyle engellendiler. İşin kötüsü bu yasaklar ve baskılar sadece seçim dönemine özgü değil. Tunus’ta, son iki yıldır muhalefet yapan siyasiler, medya mensupları, STK’ler, sendikacılar, avukatlar baskı altında; bir vesileyle tutuklanıyorlar, sesleri kesiliyor. Ülkenin tanınmış muhafazakâr ve İslamcı partisi Ennahda’nın lideri ve önde gelen isimleri hapiste.

Ennahda lideri Raşid Gannuşi

Arap Baharı’nda hayatlarını kaybedenlere yazık oldu

Bazı okurların şaşkınlık içinde “Arap Baharı’nın tetikleyicisi, otoriter ve yozlaşmış Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin’i ülkeden apar topar kaçmak zorunda bırakan, Orta Doğu’da değişim ve demokrasi rüzgarları estiren Tunus’a neler olmuş?” dediklerini duyar gibiyim. Maalesef 2011 ila 2021 yılları arasında demokrasi yolunda bir hayli ilerleyen Tunus duvara tosladı. Ülke, kenara itilmiş kitlelerin 2019 yılında cumhurbaşkanı seçtikleri güya hukukçu liderin gadrine uğradı. Tunus artık yokuş aşağı giden bir ülke görünümlü, ekonomi iyi gitmiyor, borçlar artıyor, IMF'den borç alınması tartışılıyor, işsizlik yükseliyor, göçmen sorunları ve baskıları yoğunlaşıyor, siyaset baskı altında, muhalifler tutuklanıyor, yargı ve yasama erkleri yürütme lehinde güç kaybediyor. Ülkenin demokrasi endeksinde 53'üncü sıradan 82'nci sıraya gerilemesi yukarıda ortaya çıkan negatif tabloyu özetliyor.

Yüzde 28'in oyuyla iktidarı korumak mümkün mü?

Buradaki temel sorun, 2019 yılında, Tunuslu seçmenin güvenini makul bir katılım neticesinde (ilk tur: yüzde 45, ikinci tur: yüzde 58) oyların yüzde 73'ünü toplayarak iktidara gelen popülist liderin, hem ekonomi, hem demokrasi, hem insan hakları sınavlarında sınıfta kalmasına rağmen, aynı seçmen tarafından bir kez daha cumhurbaşkanlığı koltuğuna layık görülmesidir. 2021 temmuz ayında olağanüstü hâl ilan eden Kais Sait'in, Parlamentoyu askıya alması, ülkeyi kararnameler vasıtasıyla yönetmeye başlaması, ertesi yıl (2022) başkanlık sistemine dayalı yeni bir anayasayı yürürlüğe sokması ve neticede tüm gücü elinde toplayarak muhalifleri sindirmesi, iş ve aş mağduru seçmen nezdinde tepkilere yol açmamış, sıkıntılı Tunus halkı 2010 yılında yaptığı gibi sokaklara inmemiş meydanları doldurmamıştır. Gösterilen yegâne tepki sandık başına giden seçmen sayısındaki düşüştür. 5 yıl sonra katılım yüzde 58’den yüzde 28’e inmiştir. Başka türlü ifade etmek gerekirse, ekim 2024 seçimlerinde, 9,5 milyon seçmen içinden 2,5 milyonu sandık başına gitmiş, 2,1 milyonu Kais Sait için oy atmıştır. Bu hesaba göre Tunus halkının yüzde 80’i, kendisinden yana değildir.

Akdeniz’in güneyindeki ülkelerde seçimler başka türlüdür

Tunus seçimlerini analiz ederken bölgeye göz atmakta ve karşılaştırmalar yapmakta yarar var. Seçimler konusunda Akdeniz’in güneyindeki diğer ülkelerde de benzer sorunlar görüyoruz. Libya 4-5 yıldır seçim yapamıyor, ne zaman yapacağı da belli değil, zira seçimlerin hukuki ve siyasi alt yapısı konusunda siyasi elitler aralarında mutabakata varamıyorlar. Mısır’ı on yıllardır asker sınıfı yönetiyor, 2013 Tahrir Meydanı olayları bir istisna parantezi teşkil etti. Asker aday gösterir, Mısır seçmeni sandık görevini yerine getirir, firavunların ülkesinde kural budur. Cezayir’in durumu biraz daha iyi gibi. Orada da ordu, istihbarat ve bağımsızlığın öncüsü devrimci parti (Ulusal Kurtuluş Cephesi) üçü birlikte ülkeyi yönetirler. Geçen eylül ayında ikinci kez göreve getirilen Abdülmecid Tebbun’un, bir siyasi partinin değil, rejimin adayı olarak Cezayir cumhurbaşkanı seçildiğini herkes bilir. Fas Krallığı’na değinmeyeyim, orada sandıklarda oy kullanılır, ama hükümeti kral tayin eder ve bu faaliyet seçim olarak adlandırılır.

Senegal'de demokrasi geleneği Tunus'a göre daha sağlam

Afrika'nın Akdeniz kıyılarında süren bu sakat seçim düzeni ile bazı Afrika ülkelerinde yapılan seçimleri karşılaştırarak ilginç sonuçlar elde edebiliriz. 2024 mart Senegal seçimlerinde muhalif adayların seçimlere katılmaları büyük zorluklarla mücadele edilmek suretiyle de olsa mümkün olmuş, tanınmış muhalif lider Osman Sonko’nun gösterdiği aday cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bugün mukayese edildiği takdirde, demokratik seçimler manasında, Tunus'un Senegal’in gerisinde kaldığı su götürmez bir gerçektir. Tunus’un bu açıdan Fildişi Sahili, Gana, Nijerya gibi ülkelerin de gerisinde bulunduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tunus, demokrasi grafiğinde, olsa olsa, 40 yıldır Paul Biya'yı iktidarda tutan Kamerun'dan birkaç adım ileridedir.

Tunus Avrupa Birliği'ne sırtını dönerse

Sait Kais yönetimindeki Tunus'ta önümüzdeki dönemde refah, huzur ve hürriyet açısından sorunlar yaşanacak gibi duruyor. Kendisine muhalif her çevreyi komplocu ve yolsuzluklara bulaşmış niteleyen, kendine özgü tavırlarıyla tahlili zor bir lider ile karşı karşıyayız. Avrupa Birliği ile iş birliği yapması gerekli/zorunlu hallerde dahi “iç işlerimize karışılıyor” endişesi ile hareket eden otoriter lider Cezayir'in cömert yardımları ile günü kurtarıyor. Avrupa Birliği ile münasebetlere egemenliğin zedelenmesi veya tehdit açısından bakarsanız ülkenin istikametini Rusya ve Çin'e çevirirsiniz. Kim bilir, belki, yakında, Tunus'un BRİCS üyeliği için müracaat ettiğini medyada okuruz.

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce'de doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında "meslek memuru" olarak Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana'da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye'yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı'ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24'te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika, Latin Amerika ve Balkanlar'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.