Hasan Servet Öktem

11 Eylül 2019

Rusya Afrika’ya geri dönüyor

Günümüzde Rusya’nın Afrika’da en faal olduğu alan silah satışları ve güvenlik ilişkiler

Soğuk Savaş döneminde, dünyanın birçok bölgesinde yaşandığı üzere, Afrika kıtası da, uzun yıllar, doğu ve batı bloklarının siyasi etki ve rekabet mücadelesine sahne olmuştur. Komünist bloğun lideri SSCB, Güney Afrika’nın ırkçı rejimine karşı, Nelson Mandela önderliğindeki ANC partisini yıllarca kuvvetle desteklemiştir. Portekiz’in Angola’dan çekilmesinin ardından, ülkede hakimiyeti ele geçirmek üzere ABD önderliğindeki batının destek verdiği UNITA’ya karşı, sosyalist MPLA’nın silahlı mücadelesine arka çıkarak, bu grubun yönetimi ele geçirmesinde, Fidel Castro’nun Küba’sı ile birlikte hayati bir rol oynamıştır. 1970’li yıllardan itibaren 400 bin Afrikalı öğrenci SSCB’de eğitim görmüş, bunların bir bölümü, ülkelerinde en üst düzey görevlere kadar yükselmiştir. Angola ve Zimbabve’nin bugünkü devlet başkanları Rusya’dan mezun olmuşlardır.

SSCB’nin dağılma sürecindeki lideri Gorbaçov ile ardından kurulan Rusya Federasyonu’nun başkanı Boris Yeltsin dönemlerinde, bütçe zorluklarının da etkisiyle, SSCB’nin Afrika’ya yönelik ideolojik temelli dış politikası sona ermiş, böylece Rusya ve Afrika’nın “kardeş halkları” arasında tesis edilen sosyalist dayanışma rafa kaldırılmıştır.

Aradan çeyrek asır geçtikten sonra, batının çeşitli engellemelerine rağmen, Vladimir Putin önderliğinde yine dünyanın ağırlık merkezlerinden birisi haline dönüşen Rusya’nın, artık Afrika kıtasına geri dönmekte olduğunu hep birlikte izliyoruz. Nitekim, son birkaç yıl içinde Rusya’nın Afrika’ya yönelik ilgisindeki tedrici artış, strateji uzmanlarının dikkatlerini çekmiştir. Önümüzdeki ekim ayında Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki vitrin şehri Soçi’de ilk kez düzenlenecek Rusya-Afrika Liderler Zirvesi sayesinde, Moskova’nın Afrika ile ilişkilerinde vitesi daha da yükseltmiş olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Rusya’nın Afrika kıtasında rekabet amacıyla mücadele edeceği ülkeler kendisinden hayli ileri durumdadır. Kıtanın 2018 yılı dış ticaret rakamlarına baktığımızda, Avrupa Birliği’nin 275 milyar dolarla baştaki yerini koruduğunu, Çin’in 200 milyar ile ikinci sıraya yerleştiğini, Hindistan’ın 70 milyar dolar hacimle üçüncü sırayı aldığını, 53 milyarla ABD’nin dördüncü sırada bulunduğunu görüyoruz. (Avrupa Birliği üyesi ülkeleri ayrı ayrı hesapladığımız takdirde, Çin, açık ara, Afrika’nın en büyük ticaret ortağı olmaktadır).

Yukarıdaki dış ticaret rakamlarından da anlaşılacağı üzere, Rusya Afrika’ya geri dönüyor derken, Rusya’nın Afrika’ya sanayi malları satacağı ve kıtanın dış ticaretindeki payını ön sıralara çıkaracağı kastedilmemektedir. GSMH sıralaması itibarıyla dünyada 11. sırada bulunan Rusya, sanayi malları üreten ve ihraç eden bir ekonomiye sahip değildir. Kastımız, Moskova’nın askeri, siyasi ve diplomatik alanlardaki atılımı ve açılımı üzerinden kıtaya dönmekte olduğudur.

Günümüzde Rusya’nın Afrika’da en faal olduğu alan silah satışları ve güvenlik ilişkileridir. SIPRI-Stokholm’un sağladığı bilgilere göre, 2014-2018 yılları arasında Afrika’ya silah ihracatında Rusya yüzde 28 payla ilk sırada yer alırken, Çin yüzde 24 ile ikinci sırayı tutmuştur. Buna mukabil Sahra Altı Afrika ülkelerine yönelik silah satışlarında ise Çin öndedir.

Rusya’nın Afrika açılımında silah ve güvenlik sektörü dışında öne çıkan yatırımları, petrol/doğalgaz, madencilik ve nükleer santral inşası alanlarında yoğunlaşmaktadır. Bu alanlardaki tanınmış dev Rus devlet şirketleri, üst düzey Rus siyasetçilerin ve diplomatların olgunlaştırarak hazır hale getirdikleri yerel siyasi koşullardan yararlanarak yatırımlarını gerçekleştirmektedir. Rusya’nın Afrika ülkeleriyle yeniden iyi ilişkiler kurmasında, SSCB’den kalan anti-emperyalist, anti-kolonyalist mirasın önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Rus yetkililerin, birçok Afrika ülkesinin SSCB döneminden kalan borçlarını imzalanan yeni iş ve yatırım kontratları karşılığında sildikleri bilinmektedir.

Rusya’nın Afrika’da en çok yatırım ve iş yaptığı ülkelerin başında Cezayir ve Mısır gelmektedir. Rus şirketi Rosatom Mısır’da nükleer santral inşa etmektedir. Mısır’ın asker kökenli lideri Sisi bir yandan iyi ilişkiler içinde olduğu batıdan, diğer yandan da dostluğu koruduğu Rusya’dan ciddi miktarlarda silah ve mühimmat tedarik etmektedir. Cezayir, gaz sektörü ve silah tedariki alanlarında Rusya’nın kıymetli müşterisidir. Kaddafi döneminde Libya ile enerji işbirliğini geliştiren Rusya’nın, barış ve istikrar sağlandıktan sonra bu ülkeye yönelmek üzere hazırlandığı görülmektedir (Putin’in, son aylarda, Libya’da General Haftar güçlerine göz kırpması “yarın Libya’da ben de varım” mesajıdır). Madencilik alanında, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gine ve Zimbabve ; gaz ve petrol sektöründe ise, Angola, Mozambik ve Gabon, Rus şirketlerinin yoğunlaştıkları ülkelerdir. Rusya’nın, BRICS örgütü bünyesinde yakın işbirliği içinde bulunduğu Güney Afrika’da, önceki lider Jacob Zuma döneminde Rosatom tarafından yapılması kararlaştırılan nükleer santral projeleri, yeni devlet başkanı Cyril Ramaphosa tarafından durdurulmuştur.

Rusya, Afrika ile gelişen ilişkilerinde kültür ve enformasyon alanlarını ihmal etmemekte, birçok Afrika başkentinde Rus Kültür Merkezleri açmakta, Rus Bilimler Akademisi bünyesindeki Afrika Etüdleri Merkezini canlandırmakta, Russia Today televizyonu ve Sputnik Haber Ajansı’nın Fransızca ve İngilizce yayınları üzerinden Afrikalı seyirci ve okuyucuya ulaşmaktadır.

Rusya’nın Afrika’ya dönüş sürecinde 5 milyon nüfuslu Orta Afrika Cumhuriyeti’nin rolü dikkat çekmektedir. 2013 yılından itibaren, önce iç savaş yaşayan, ardından çeşitli silahlı grupların hakimiyet kurmak üzere mücadele verdikleri bir ülke haline dönüşen Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, 2017 yılı sonundan itibaren, barış ve siyasi istikrar sağlanmasında, Rusya kilit ülke konumuna yükselmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin mutabakatıyla, Rusya, bir yandan ülkede görev yapan 12 bin kişilik BM barış gücünün ilerde yerini alacak milli ordu için askeri birlikleri eğitmekte, silah tedarik etmekte, diğer yandan, ülkenin devlet başkanı Faustin Archange Touadera’nın  korumasını özel Rus güvenlik ekibiyle sağlamakta, çatışmalara son verilerek siyasi çözüm bulunması amacıyla BM Güvenlik Konseyi ile birlikte çalışmaktadır. Kısa veya orta vadede Orta Afrika Cumhuriyeti’ne barış geldiği takdirde, Rusya, muhtemelen, Afrika’nın merkezindeki bu ülkenin kudretli müttefiki ve perde gerisindeki hâkimi haline gelecektir.

Rusya’nın Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki kapsamlı girişim ve icraatlarına gölge düşüren unsur özel Rus güvenlik şirketi Wagner’in bu ülkedeki faaliyetleridir. Putin’e yakınlığıyla tanınan bu şaibeli şirketin 2014 yılından itibaren Ukrayna ve Suriye’deki olumsuz sicili batı basınında kuvvetle eleştirilmektedir. Moskova’nın, Bangui’de bazı şüpheli işleri Wagner üzerinden çözdüğü ileri sürülmektedir. Wagner’de görevli paralı askerlerin “Afrika’da ne haltlar karıştırdığını” araştırmak üzere bu ülkeye giden üç muhalif Rus gazetecinin geçtiğimiz temmuz ayı sonunda, Bangui dışında bir yol üzerinde esrarengiz biçimde öldürülmeleri, tartışmaların odağındaki Rus şirketinin menfi şöhretini daha da arttırmıştır.

Günümüzde, Çin, Avrupa Birliği, Japonya, Hindistan, Endonezya ve Türkiye gibi ülkeler, 3-5 yılda bir düzenli biçimde Afrika zirveleri düzenleyerek, kıtaya yönelik ilgilerini ortaya koymakta ve kıtanın sorunlarına çözüm aramaktadır. Rusya, 24 Ekim 2019 tarihinde düzenlenecek Soçi zirvesiyle Afrika’ya yakın duran bu ülkeler grubuna dahil olmaktadır.

SSCB sonrasında ülkesini ayağa kaldırırken Batının siyasi, iktisadi hegemonyasını da reddeden Vladimir Putin liderliğindeki Rusya, Sochi zirvesiyle, 30 yıl sonra, Afrika’ya geri dönmektedir. Batının insan haklarını diğer ülkelere baskı amacıyla emperyalist araç haline dönüştürdüğünü Afrika’lı liderlerle paylaşan Moskova, önümüzdeki yıllarda, Kıtanın başını ağrıtan, başta terörle mücadele, silahlı çatışmaların durdurulması ve siyasi istikrarsızlıklara çözüm konularında, masayı ve mikrofonu, Batılı ülkelere bırakmayacağı mesajını Soçi zirvesi üzerinden dünyaya ilan etmektedir. Otoriter lider Putin’in, otoriter liderlerin çoğunlukta olduğu Afrika kıtasında başarı şansının yüksek olduğunu tahmin ediyoruz.