Hasan Servet Öktem

13 Şubat 2025

Kosova'da seçimleri kazanan Başbakan Albin Kurti hükümet kurabilecek mi?

Başbakan Kurti hükümet kurmaya muvaffak olamaz ve erken seçim kararı alınır ise Brüksel ve Vaşington'un mutlu olacaklarına inanıyorum

2021 seçimlerinde yüzde 50'nin üzerinde oy alarak Kosova'yı 4 yıl rahatça yöneten Başbakan Albin Kurti hafta sonu yapılan parlamento seçimlerinde yüzde 42'yi aşamadı. Yurt dışından gelen oyların sayımı sonrasında 120 sandalyeli Meclis’te kaç milletvekiline sahip olacakları açıklık kazanacak. Mevcut sonuçla partisi “Vetevendosje”nin tek başına hükümet kurması mümkün değil. Dolayısıyla Kurti açısından bir seçim zaferinden ziyade seçim galibiyetinden söz etmek gerek. Muhalefette yer alan 3 partinin Albin Kurti liderliğindeki bir koalisyona sıcak bakmadıkları biliniyor. Kosova Parlamentosunda 20 sandalye azınlıklara tahsis edilmiş, 10 milletvekili Sırp azınlığa, kalan 10 diğer azınlıklara (Türklere 2). Velhasıl önümüzdeki haftalarda Kosova'dan bol bol koalisyon haberleri, tartışmaları ve dedikoduları duyacağız. 2010 yılında 14 milletvekili çıkarabilen, bilahare her seçimde oylarını düzenli arttıran “Vetevendosje”nin önlenemez yükselişinin 2025 şubatında sonlandığı anlaşılıyor.

Seçimlere katılımın aşırı düşük olması halkın politikacılara güven duymadığının işareti

Kosova seçimlerinde dikkat çeken diğer husus katılımın düşüklüğü. Bir önceki seçimlerde yüzde 48 düzeyindeki katılım bu defa yüzde 40 civarında gerçekleşmiş. Bölge ülkesi Bulgaristan'da son 3 yıl içinde yaşandığı üzere, 6 ayda bir erken seçimler yapılsa, seçmen sandık başına gitmekten usandı diyebiliriz. Kosova'da durum tamamen farklı, sandık yorgunluğu mevzu bahis değil. Seçmenin artık siyasetçilere güvenmediği ve siyaset kurumundan soğuduğu, uzaklaştığı sonucu ortaya çıkıyor. Velhasıl Albin Kurti bakımından alınacak iki ders var. İzlediği uzlaşmaz ve sert politikaların neticesinde seçmenlerin yüzde 10’u sandık başına gitmedi, aynı sebeplerle taraftarlarının yüzde 10’unu kaybetti. Başka ifadeyle seçmen Kurti’nin bir yanağına değil her iki yanağına da tokadı yapıştırmış.

Albin Kurti

Albin Kurti: Batının bugüne kadar karşılaştığı en inatçı lider

Balkanları ve Kosova'yı mümkün mertebe izliyorum. Kurti’nin önderliğindeki Kosova'dan geçtiğimiz 4 yıl içinde olumlu hiçbir haber okuduğumu hatırlamıyorum. En başta, kuzey doğuda Sırp çoğunluğun yaşadığı Mitroviça'da meydana gelen şiddet olayları, protestolar, yaralanmalar ve ölümlere dair haberler dikkat çekiyor. Avrupa Birliği’nin önderliğindeki “Belgrad-Priştine Diyaloğu” nun sonuç vermeyen çalışmaları, Brüksel'in geliştirdiği kapsamlı çözüm önerilerinin kabul edilir gibi yapılarak geçiştirilmesi, sonradan reddedilmesi, uzlaşmayı reddeden Kurti’den duyulan hayal kırıklığı neticesinde Kosova'ya tahsis edilen AB kaynaklarının dondurulması: İşte Kosova'dan duyduklarımız bunlardan ibaret; olumlu bir gelişmeye şahit olamadık maalesef. 4 yıl boyunca sergilediği uzlaşmaz tutumuyla batılı destekçilerini bıktırıp usandıran Kurti’den, 9 Şubat seçimleri vasıtasıyla, Kosovalı seçmenin de desteğini geri çekmeye başladığı sonucunu çıkarıyorum.

Mitroviça

Vuçiç ve Kurti ile Kosova'da çözümü unutun

Yazdıklarımdan Priştine yanlış yolda ilerlerken Belgrad’ın makul ve yapıcı politikalar izlediği sonucu çıkmasın. Albin Kurti ne kadar yanlış davranıyor ise, Aleksandar Vuçiç'in de bir o kadar hatalı davrandığı hususunda kimsenin şüphesi olmasın. İç politikadaki baskılardan ötürü Kosova konusunda Vuçiç'in elleri bağlı, taviz vermesi durumunda işi zorlaşır, o nedenle vaziyeti idare etmeye gayret ediyor. Kurti’nin durumu farklı, Muhalefet, Kurti’nin Belgrad ile ilanihaye kavga etmesinden, Brüksel ve Vaşington'u sinirlendirip öfkelendirmesinden, AB yolunda patinaj yapılmasından rahatsız oluyor. Ekonomik sorunlara odaklanan Muhalefet, işsizliğin azalması, maaşlara zam yapılması, gençlerin ülkeyi terk etmemeleri gibi konulara öncelik veriyor.

Aleksandar Vuçiç

Kosova'da hedef Belgrad’ın ülkeyi defacto tanıması olmalı

Balkanlar'da Avrupa Birliği’ne aday ilan edilmeyen yegâne ülke Kosova. Ukrayna savaşı sayesinde unuttuğu Balkanlar'ı hatırlayan ve bölgeye geri dönen Avrupa Birliği, Bosna-Hersek’i siyasi endişelerle aday ülke ilan edince geriye sadece Kosova kalmış oldu. AB üyesi 5 ülke Kosova’yı tanımadıklarından Priştine’nin önü maalesef tıkalı. Bağımsızlığı takip eden yıllarda Türkiye dahil Batı bloğu sayesinde 120 civarında ülke Kosova’yı tanımış iken bugün rakam 100 civarında sabitlenmiş duruyor. Avrupa Birliği üyesi olmaktan başka makul bir seçeneği bulunmayan Kosova, Albin Kurti önderliğinde, Brüksel ile ilişkileri ileri götürmeyi değil germeyi amaç edinmiş izlenimi veriyor. Yaratılan gerginliğe şahit olan Kosovalı seçmen 9 Şubat günü sandıktan Vetevendosje’ye sarı kartı gösteriverdi.

Unutmayalım: Kuzey Mitroviça'da yaşayan Sırplar Kosova vatandaşlarıdır

Daha önceki yazılarımızda vurgulamıştım. Kosova, Belgrad’daki görevimin son aylarında, 2008 şubatında bağımsızlığını ilan etti. Aradan neredeyse 20 yıl geçti, değişen bir şey göremiyorum, her iki taraf da yanlış politikalarda ısrar ediyorlar. Ankara'dan Kosovalı politikacılara dostça seslenmek isterim: Adını kavga ve gürültüler sayesinde duyduğumuz Kuzey Mitroviça'da yaşayan Sırplar Kosova vatandaşlarıdır. Bunların Belgrad’a değil Priştine’ye bakmalarını sağlamak Kosova’da iktidarda bulunan hükümetin görevidir. Vuçiç yönetimi Kosovalı Sırpların Belgrad’a tabi kalmalarına gayret ediyor. Kosovalı siyasetçiler Vuçiç’in Mitroviça'ya yönelik politikalarına alet ve yardımcı olmasınlar. Kosova'da yaşayan 90 bin civarında Sırbın gönüllerini kazanmak bu kadar mı zordur? Avrupa Birliği üyesi olsanız da olmasanız da Kosova'da yaşayan Sırpların gönüllerini ve güvenlerini kazanmanız göreviniz gereğidir. Başarırsanız Kosova'yı medeniyet yarışında bir üst lige çıkarırsınız.

Belgrad-Priştine krizinde çözülemeyen düğüm: Sırp Belediyeler Birliği

Albin Kurti nin “Kanije"yi savunur gibi geri adım atmadığı, Sırp çoğunluğun yaşadığı 4 belediyenin oluşturacakları yerel teşkilatlanma Vuçiç'in Kosova'daki 5. kolu'mudur ? Kosova'da yaşayan Sırpların çoğunluğu oluşturduğu belediyelerin, eğitim, sağlık (posta, banka vs.) alanlarda, Kosova yasaları çerçevesinde, komşu Sırbistan'dan şeffaf biçimde destek almalarını düzenleyen “Sırp Belediyeler Birliği -SBB” Mitroviça'da yaşayan etnik Sırplara, Avrupa standartlarında yerel yönetim hakkı tanınmasından ibarettir. Sırp Belediyeler Birliğinin, Kosova'daki aşırı milliyetçi çevrelerin ileri sürdüğü üzere, Bosna-Hersek Konfederasyonu’nun problemli üyesi Republika Srpska'ya benzetilmesi gerçeklerle bağdaşmayan abartılı bir yaklaşımdır. “SBB eşittir Republika Srpska” inancıyla, Almanya ve Fransa'nın birlikte geliştirdiği, Sırbistan'ın Kosova'yı de facto tanıması ve BM üyeliğine engel olmamasına dayalı kapsamlı çözüm paketini onaylamaktan imtina ederek Brüksel ve Vaşington nezdinde ciddi itibar kaybeden Albin Kurti’nin, partisinin taraftarları ve Kosovalı seçmen tarafından cezalandırıldığı kanaatindeyim.

Süper diplomat Lajcak görevi Sorensen'e devretti

9 Şubat seçimlerinin ardından Belgrad-Priştine diyaloğunun nasıl sürdürüleceği, nasıl ilerleme sağlanacağı meçhul. Bu diyaloğu yürütmekle görevlendirilen Slovakya'nın süper diplomatlarından Miroslav Lajcak herhalde pes etmiş olsa gerek; yerine atanan Danimarka'lı büyükelçi Peter Sorensen'in işi hakikaten pek zor. Bir tarafta Aleksandar Vuçiç, diğer tarafta Albin Kurti, yılların denklemini çözülemez hale getirirler iken, Bosna savaşını sona erdiren efsane arabulucu Richard Holbrooke'u görevlendirseniz dahi fazla bir şey elde edemezsiniz. 9 Şubat seçimleri sonucunda, Albin Kurti liderliğindeki hükümet gider ve yerine Batıyla iyi ilişkileri tercih eden muhalefet gelir ise, Belgrad-Priştine krizinde ilerleme sağlanır diye düşünülüyor idi. Bu yöndeki ümitler halen yarı yarıya ortadan kalkmış durumda. Başbakan Kurti hükümet kurmaya muvaffak olamaz ve erken seçim kararı alınır ise Brüksel ve Vaşington'un mutlu olacaklarına inanıyorum.

Balkanlar'ı AB üyesi yapmak: Brüksel imkansızı başarmak zorunda

Yukarıdaki olumsuz tabloya baktığımızda Kosova sorunu kısa/orta erimde çözülemez sonucu çıkıyor. Ancak bu görevin Avrupa Birliği’ne düştüğünü bir kez daha vurgulayalım. Brüksel'in bugüne kadar izlediği politikalardan bir sonuç alınamadığını görmesi ve yeni çözümler üzerinde çalışmaya başlaması zorunluluk arz ediyor. Priştine’nin doğru yola sevk edilmesinde Arnavutların derin hayranlık duydukları ABD'nin ne yapacağı belli değil, zira Trump efendi, henüz Balkanlar'a el atacak zamanı bulamadı. Bu nedenle tüm yük “yumuşak gücü” ile gurur duyan Brüksel'in omuzlarında. Avrupa Birliği’nin aday Gürcistan'da izlediği yanlış politikaya, Vuçiç'in önderliğindeki Sırbistan'da yolsuzluk sistemini hedefe koyan yaygın tepkilere ve ses getiren öğrenci protestolarına sessiz kalışına, Türkiye’yi yarı yolda bırakıp radarından çıkardığına baktığımızda, Brüksel'in bu ağır yükün altından kalkabileceğine inanmak pek müşkül, inşallah yanılırım.