Hasan Servet Öktem

22 Haziran 2021

Etiyopya, tarihinin en kritik seçimleri ile karşı karşıya

Birçok muhalif ismin yarıştan men edildiğini (tutuklu veya yasaklı), bazı partilerin kapatıldığını unutmamak gerek

Sahra Altı Afrika'nın nüfusu kalabalık, siyasi dengeleri gayet hassas, sıklıkla asayiş ve güvenlik problemleri yaşayan ülkelerinde istikrarın kaybolması korkulu rüyadır ve olumsuz gelişmeler tüm bölge ülkelerini etkiler. Nijerya, Kenya, Etiyopya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti bu meyanda ilk akla gelen isimlerdir. Bugün, Afrika Boynuzu'nun kilit üyesi Etiyopya ve bu ülkede hafta içinde düzenlenecek "serbest" seçimlerin arka planını, getiri ve götürülerini irdelemek istiyoruz.

Etnik federal cumhuriyet kabul edilen Etiyopya'da, 2018 yılından itibaren meydana gelen köklü siyasi gelişmeler, dünya basınında ciddi biçimde izlenirken, nedense bizim basının radarına yeterince girememiştir. Ülkeyi 27 yıl süreyle "fazla" otoriter biçimde yöneten Tigray ağırlıklı federal hükümetin, yaygınlaşan ve durdurulamayan sokak protestoları yüzünden istifasıyla, 2018 baharında Abiy Ahmed göreve getirilmiştir.

Oromo kökenli genç ve reformcu başbakan, siyasi cesaret gerektiren icraatlarıyla ülkesini demokrasi liginde yukarılara taşımış, düşman komşu Eritre ile barış imzalamış, karşılığında da, Etiyopya halklarından (Tigray hariç) ve uluslararası toplumdan büyük takdir görmüştür. Ancak Abiy Ahmed'in, geçen sene kasım ayında Tigray yönetimini cezalandırmak üzere bu eyalete karşı başlattığı askeri harekat, Addis Ababa yönetimi ile batılı ülkeler arasındaki balayı dönemini sona erdirmiş, ülke içinde federal hükümete yönelik muhalefete güç katmıştır.

Abiy Ahmed'in, federal hükümeti zayıf düşürmek suretiyle, bölücülük ve bağımsızlık peşinde koşma çabalarından ötürü, Tigray liderliğini cezalandırdığını biliyoruz. Nobel ödüllü başbakanın, başta Afrika Birliği olmak üzere çeşitli yüksek çevrelerden gelen arabuluculuk girişimlerini reddederek askeri yöntemlere başvurması, Addis Ababa yönetiminin insan hakları sicilini lekelemiş ve ülkenin son 2 yıl içinde yukarılara tırmanan imajını iyice sarsmıştır.

Tigray harekatı nedeniyle onbinlerce insan evlerini terketmiş, yüzlerce insan ölmüştür. BM kuruluşlarının Tigray eyaleti için geçtiğimiz haftalarda yaptıkları acil durum ve açlık duyuruları durumun vehametini yeterince yansıtmaktadır. Artık olanlar olmuştur. Ümidimiz yeni seçimler vesilesiyle, etnik çatışmaların sona ermesi, ülkenin birliği istikametinde yeni bir sayfa açılabilmesidir. Etiyopya huzura ve siyasi istikrara kavuşamadığı takdirde, Afrika Boynuzunda, bölgesel işbirliğinin gelişmesi ve kalıcı barışın hakim olması pek müşgüldür.

Etiyopya'nın temel sorunu, merkezi federal hükümet ile eyaletler arasında iktidar paylaşımıdır. "Gücün ne kadarı Addis Ababa'ya devredilmeli, ne kadarı bölgelere bırakılmalı" tartışması halen ülke çapında yaygındır. İkinci sorun ise siyasetin etnik temellere dayanmasıdır. 1991 yılında askeri diktatörlüğü deviren devrimci güçlere önderlik eden Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF), EPRDF koalisyonu aracılığıyla ülkeyi 27 yıl yönetmesine rağmen, Tigray milliyetçiliğini ulusal duyguların üzerinde tutan devlet anlayışından ötürü, Etiyopya'nın üçte ikisini oluşturan Amhara ve Omoro bölgeleri halklarının gönüllerini kazanamamıştır. 1991 yılında zafere ulaşan mücadele sonucunda, Eritre'nin ayrılarak bağımsızlığı tercih etmesini de dikkate alan Tigray elitleri, ülke bütünlüğünü korumak saikiyle, eyaletlerin özerkliğini sınırlayan, ekonomik kalkınmaya öncelik veren, merkezin güçlü olmasına dayalı otoriter bir yönetim biçimi benimsemiş, ancak sonunda Oromo meydanlarının ve Amhara sokaklarının direnişi karşısında teslim olarak iktidarı bırakmıştır.

Tigray ekibi, Addis Ababa'da yönetim dışına itildikten sonra, 27 yıl savundukları güçlü federal yapı tezini de terketmek suretiyle, 2018 yılı içinde, Tigray'in başkenti Mekelle'ye dönmüştür. Abiy Ahmed'in çok yıpranan EPRDF koalisyonunun yerine geçmek üzere kurduğu, ülke çapında teşkilatlanan, etnik unsuru geri plana iten çok uluslu yeni ulusal partiye (Refah Partisi) katılmayı reddeden Tigray yönetimi, Addis Ababa'nın erteleme kararına rağmen, 2020 eylül ayında eyalet seçimleri düzenlemiş ve bölgede iktidarı bırakmayacakları mesajı vererek federal hükümet ile ipleri koparmıştır.

Nobel barış ödüllü Abiy Ahmed'in geçtiğimiz kasım ayında Tigray liderliğini kağıttan silmek üzere başlattığı askeri harekatın temel hedefi ülke bütünlüğünü korumak olmakla birlikte, 110 milyonluk ülkeyi 27 yıl demir pençe ile yöneten 7 milyon nüfuslu Tigray'in siyasi isimlerinden, bu "karanlık yılların" hesabını sormak da operasyonun telaffuz edilmeyen amaçlarına dahildir. Tüm Afrika kıtasının diyalog çağrılarına ve uluslararası toplumun ısrarlı uyarılarına karşın gerçekleştirilen askeri harekat, büyük bir insani drama yol açmakla kalmamış, Eritre askeri sınırın Tigray tarafına geçerek bir şekilde denkleme dahil olmuş, ayrıca Etiyopya' nun komşusu Sudan ile ilişkileri de gerilmiştir. Yıllardır iyi komşuluk ilişkilerini muhafaza eden iki ülke, halen Al Faşaka bölgesinin aidiyeti üzerinden sınır anlaşmazlığı yaşamaya başlamıştır.

Öte yandan, ABD'de yaşayan Tigray toplumunun çabalarıyla Biden yönetimi, Etiyopya karşıtı söylemini sertleştirmiş ve yaptırım uygulamaya başlamıştır. Özetlemek gerekirse, Tigray yönetimi cezalandırılmış ve terörist ilan edilen TPLF kadrolarından kalanlar dağlara çekilmiştir; ancak, hem Abiy Ahmed ve yönetimi, hem de ülkesi, yaşanan insani kayıplardan ötürü, ziyadesiyle yıpranmış ve kredisinin yarısını yitirmiştir.

Ülke tarihinin dün düzenlenen (21 Haziran) en kritik seçimlerine dönecek olursak, otoriter döneme kıyasla, bu defa seçimlerin nispeten daha serbest olduğunu, muhalefet partilerinin gerçek manada seçimlere katıldığını, muhalefetin mitingler düzenlemesine müsaade edildiğini teslim edebiliriz. Öte yandan, 20 civarında ulusal partinin 547 sandalye için mücadele ettiği, 33 partinin ise sadece eyalet seçimlerine katıldığı süreç içinde, birçok muhalif ismin yarıştan men edildiğini (tutuklu veya yasaklı), bazı partilerin kapatıldığını, mesela Etiyopya'nın en eski siyasi partilerinden Oromo Liberation Front'un seçimlerden çekildiğini de unutmamak gerek.


Ülkesine 2018 yılında geri dönen ve dışarıda en çok tanınan muhalif liderlerden Jawar Mohamed'in, terörizm suçlamasıyla yargılandığından seçimlere katılamadığını biliyoruz. Her hâlükârda, 547 sandalyenin tamamının EPRDF koalisyonunu tarafından kazanıldığı (2015 seçimleri) türden seçimler bu defa söz konusu değil. Bununla birlikte, başbakanın Refah Partisi'nin seçimlerden galip çıkacağı da biliniyor.

Tigray'deki 38 seçim bölgesi dahil, hâlâ çatışmaların seçim ortamına müsaade etmediği toplam 102 bölgede, seçimlerin daha ileri tarihlerde düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Başka bir ifadeyle, bu aşamada, 472 milletvekili seçilecektir. Neredeyse her 6 seçim bölgesinden birinde, seçimlerin, güvenlik koşullarının elverişli olmamasından ötürü yapılamadığını dikkate aldığımızda, Etiyopya'nın reformcu başbakan ile 3 yıl içinde vardığı vahim noktayı daha net görebiliriz. 2018 yılı ilk baharında ülkede sadece Oromo ve Somali eyaletleri arasında kısmi çatışmalar mevcut iken, halen Oromo ve Amhara'nın bazı mevkilerinde silahlı başkaldırılar aylardır önlenememekte, eyaletler arasında sınır çatışmaları yaşanmakta, ülkenin batısındaki Beninshagul-Gumuz bölgesinde toprak ve doğal kaynak çatışmaları nedeniyle yüzlerce kişi hayatını kaybetmeye devam etmektedir. Önceki Etiyopya yazımda genç başbakan Ahmet Abiy'in iyiniyetle reform ektiğini ancak karşılığında fırtına biçtiğini ileri sürmüştüm; inşallah yanılırım.

Afrika'da otoriter rejimler yıkılınca pek erken seviniyoruz. Zira, bunların yıkılmasının ardından demokratik modelin kolayca ülke siyasetine hakim olacağını, hak ve özgürlüklere dayalı sistemin kısa vadede kök salacağını düşünüyoruz. Tamamen yanlış!

Somali'de diktatör Siad Barre rejiminin yıkılmasının üzerinden tam 30 yıl geçti, ülkemizin de 10 yıldır desteklediği Mogadişu hükümeti hâlâ kaosla mücadele ediyor, 2021 yılında dahi serbest seçimler düzenleyemiyor. Batının, özellikle Vaşington'un, 2011 yılında cezalandırmak üzere ikiye böldüğü Sudan'ın güneyindeki genç devlet, kuruluşundan bugüne, barış, huzur ve istikrar göremedi. Güney Sudan'ın geleceği için ümitli olmak mümkün mü? Neyse amacımızın moral bozmak olduğu sanılmasın…

24 şubat 2018 tarihli T24 yazımın sonuç paragrafını aynen tekrarlayarak burada noktayı koymak istiyorum. "Etiyopya'nın bu zor ve hassas süreçten başarıyla çıkması, Afrika Boynuzu'nda barış, istikrar, refah ve demokrasi ümitlerini güçlendirecektir."