Hasan Servet Öktem

26 Ekim 2022

2 Ekim seçimlerinin Bosna'nın devasa yapısal, anayasal sorunlarını çözmesi mümkün değil

2022 Ekim seçimleri ertesinde, Bosna'nın bugünü ve yarınını değerlendirdiğimizde, Dayton Barış Antlaşmasının Bosna'ya barışı getirdiği, ancak etnik milliyetçiliğin siyasette geçer akçe olmasının önüne geçilemediğinden, öngörülen diğer hedeflere ulaşılamadığı kabul edilecektir

Balkanların çetrefil ülkesi: Bosna 

Boşnak, Sırp ve Hırvatların birlikte yaşadıkları Bosna, devlet yapısı ve yönetim sistemi itibarıyla, Balkanların en karmaşık ülkesidir. Etnik manada, nefret, çekişme, gerginlik ve rekabet açılarından, Mitrovica (Kosova) ile elele, bölgede önde gelir. Tüm bu olumsuzluklar, Yugoslavya'nın dağılma sürecine, 1992-1995 yıllarında yaşanan Bosna savaşına kadar uzanmaktadır. Savaşın sona erdirilmesinde kilit rol oynayan ABD önderliğindeki uluslararası toplum tarafından dikte edilen bir barış anlaşması ve anayasal düzen içinde, varlığını 27 yıldır sürdüren Bosna-Hersek'in geleceği için iyimser yorumlara rastlamak pek müşküldür. Yolsuzluk anketlerinde Avrupa'da liste başıdır. 25 yaş altı işsizlik yüzde 40'a yaklaşmaktadır. 10 sene önce 3,5 milyon olan nüfusu 3 milyonun altına inmiştir. 90'lı yılların ilk yarısında  soykırım ve katliamlara şahit olduğumuz ülkede günümüzde yeni bir savaş ihtimalinin pek zayıf olması tabiatıyla sevindiricidir; amma, diğer alanlarda (kalkınma, refah, sosyal barış, etnik topluluklar arasında uyum, kaynaşma, beraberlik vs.) kaydadeğer ilerlemeye rastlamak mümkün değildir. Avrupa Birliğinin aday ülke ilan etmediği yegane Balkan devletidir ; başka bir tarif gerekirse, devlet çarklarının dönmesini engelleyenlerin hakimiyetindedir

Boşnak ve Hırvat seçmene bir sandık, Sırp seçmene ayrı sandık

Bilindiği üzere, Bosna-Hersek devleti iki entiteden müteşekkildir. Bir tarafta Boşnaklar ile Hırvatların oluşturduğu Boşnak-Hırvat Federasyonu, diğer tarafta Sırpların ikamet ettikleri Republika Srpska. 2 Ekim seçimleri vesilesiyle, sandık başına giden Boşnak ve Hırvat seçmenler, Bosna-Hersek devletinin en üst organı Başkanlık Konseyinin iki üyesini, devlet düzeyindeki parlamento için Boşnak ve Hırvat parlamenterleri, Boşnak-Hırvat Federasyonu Meclisinin milletvekillerini, Federasyonu oluşturan 10 kantonun yerel meclis üyelerini seçmek üzere oy kullandılar. Republika Srpska seçmenleri ise, devletin en üst organı Başkanlık Konseyi'nin Sırp üyesini, devlet düzeyindeki Parlamento için Sırp parlamenterleri, Republika Srpska cumhurbaşkanı ve yardımcılarını, Republika Srpska Parlamentosunun milletvekillerini ve nihayet belediye meclislerinin üyelerini seçmek üzere oy pusulalarını sandıklara attılar.

Başkanlık Konseyinin üyeleri: Rotasyonlu Cumhurbaşkanları

2 Ekim seçimleri sonucunda, devletin en üst organı olan Başkanlık Konseyinin Boşnak ve Sırp üyeleri değişirken, Hırvat üye Zelko Komsiç koltuğunu korumayı başardı. Yıllar içinde tüm batının nefretini üzerine çeken Sırp üye Milorad Dodik, bu kez, kendi iradesiyle Başkanlık Konseyine aday olmayıp, Republika Srpska cumhurbaşkanlığı koltuğunu tercihle, görev değiştirdi. Dodik'in partisinden aday gösterilen Zelka Cvijanoviç, oyların yüzde 60'nı toplayarak Sırp halkı adına Konsey üyesi oldu. Bağımsızlıktan bu yana, en üst görevlerde Boşnakların gür sesi konumundaki, rahmetli Aliya İzzet Begoviç'in kurduğu Demokratik Eylem Partisi (SDA), bu kez, Boşnaklara tahsisli Konsey üyeliğini, muhalefet partilerinin ortak adayı Denis Beçiroviç'e kaptırdı. Bununla birlikte rahmetlinin oğlu Bekir İzzetbegoviç'in liderliğindeki SDA, Boşnak tarafının en güçlü partisi özelliğini hala muhafaza ediyor.

Etnik milliyetçilik: Siyasette geçer akçe

Bosna seçimlerinde, katılımın yüzde 50 düzeyinde kalması, seçmenlerin mevcut siyasi partilere ve kadrolara yönelik güven eksikliğini ortaya koymak yanında, Dayton barış anlaşmasının inşa ettiği karmaşık siyasi yapılara duyulan güvensizliğin de kanıtı sayılmalıdır. Ülke genelinde, geleceğe yönelik koyu bir kötümserlik dikkat çekmektedir. Bağımsızlıktan günümüze Bosna'da sadece etnik milliyetçi siyasetçiler yaşam alanı bulabildiler. Özellikle 3 kurucu halktan birini teşkil eden Sırplar, Bosna'yı bölmek ve Republika Sırpska'yı Sırbistan'a bağlamak üzere siyaset yapan Milorad Dodik dışında bir siyasetçiye fırsat vermediler. 2 ekim seçimlerinde Başkanlık Konseyi üyeliğine getirilen Boşnak ve Hırvat liderler reformcu ve ılımlı olarak tanınıyorlar. Ancak Sırp üye Zelka Cvijanoviç, Milorad Dodik'in partisinden. Zelka'nın, önümüzdeki dönemde, Bosna'nın, Avrupa Birliği yolunda ilerlemesi amacıyla uyumlu bir çizgi izlemesi hayli beklenmedik ancak hayırlı bir gelişme olur. 

Boşnak ve Hırvat liderler uzlaşamayınca Federasyon kilitlendi

Sırp tarafının yanlışlarını vurguladığımız üzere, Boşnak ve Hırvat politikacıların da, son bir kaç yıldır, ülkenin karşı karşıya kaldığı siyasi sorunları aşmak üzere samimi gayret sarf ettiklerine şahit olmadığımızı hatırlatalım. Boşnak-Hırvat Federasyonu neredeyse kilitlenmiş durumda. 2018 seçimleri ertesinden bugüne, Boşnak ve Hırvat liderler arasında, seçim sisteminden kaynaklanan uzlaşmazlıklar giderilemiyor; bu sebeple, Meclis çalışmıyor, hükümet kurulamıyor, kararlar uygulanamıyor, atamalar yapılamıyor. Hırvatları temsil eden güçlü partinin (HDZ) lideri Dragan Coviç, Hırvatlara tahsisli üyelik, milletvekili vs. koltuklara, Boşnak seçmenlerin oylarıyla HDZ dışından Hırvat adayların getirilmesini bir nevi "Hırvat azınlığa karşı hile" olarak görüyor. Boşnakların lehine olduğunu iddia ettiği mevcut  seçim kanununun değiştirilmesini teminen sistemi tıkamakta ısrarını sürdürüyor. Alman Yüksek Temsilci Christian Schmidt'in, son 1-2 yıl içinde, seçim yasası üzerinde bir mutabakata varılması yönündeki çabalarından bir sonuç elde edememesi üzerine devreye giren, Brüksel ve Vaşington'un temsilcileri de taraflar arasında bir çözüm yolu bulamadılar. Bu gelişmeler neticesinde, Yüksek Temsilci, 2 ekim akşamı, seçim sandıkları kapandıktan sonra, Bosna-Hersek Federasyonu'nun önünü tıkayan, sistemi rehin alan engelleri aşacağı inancıyla, mevcut seçim yasalarında "İşlevsellik Paketi" adı altında bazı değişiklikler yaptığını duyurdu. Bulduğu çözüm,  Federasyonun önünü açacak mı? Bekleyip göreceğiz. Bu aşamada, Bosnalı Hırvatların ve Zagreb'in, Schmidt'in müdahelesinden memnun kaldıklarını, Boşnakların ise, Yüksek Temsilci'den ve uluslararası toplumdan şikayet eder duruma geldiklerini söylemekle yetinelim.

Yüksek Temsilci ne yapsın?

Bosna'yı takip eden okurlar, Saraybosna'da kurulu Yüksek Temsilcilik Ofisini, Türkiye'nin de üyesi olduğu Barış Uygulama Konseyini, "Bonn Yetkileri" olarak bilinen olağandışı icra kudreti sayesinde Yüksek Temsilci'nin en üst makam sahiplerini dahi görevden alabildiğini, ülke barışı ve istikrarı adına yasa çıkarabildiğini gayet yakından bilirler. 2021 yılında bu makama atanan Alman politikacı Schmidt'in, 2 Ekim seçimleri akşamı, "Federasyonun önündeki engellerin aşılması adına" aldığı karar işte bu "Bonn Yetkileri"n den kaynaklanıyor. Yüksek Temsilcilik Ofisi, Dayton Barış Anlaşması çerçevesinde, savaş sonrasında ülkede barış ve istikrarın yerleşmesine yardımcı olmak üzere düşünülmüş. Savaşın yaraları sarıldıktan sonra, çatışan tarafların kin ve nefreti unutup ortak refah için işbirliğine yöneldikleri dönemde Ofis kapatılır, ülke yönetimi tamamen Bosnalı seçmenlerinin iradesine bırakılır şeklinde değerlendirilmiş. Aradan 27 yıl geçmesine rağmen, maalesef, Bosna genelinde, Yüksek Temsilcilik Ofisi'nin kapatılması için gerekli barış, işbirliği ve huzur ortamına ulaşılamadığı hususu da, acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Bu ayıp, başta Dodik'e oy veren Sırp milliyetçileri olmak üzere, tüm Bosnalı seçmenlere aittir. Kimse kendini aklamasın! 

Yarı egemen devlet: Bosna

Bosna barış anlaşmasının üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen Bosna-Hersek devletinin halen yarı egemen bir ülke konumunda bulunduğunu bir kenara yazalım. Atanmış bir yabancı yönetici, seçilmişleri görevden alabilmekte ve yasalar yapmaktadır. Ülkenin barış ve istikrarının muhafazasında, yabancı askerler (EUFOR Althea - Avrupa Birliğine ait) yetkilidir. Yüksek Mahkemede yabancı hakimler kararlara katılmaktadır. Bu durumun Bosna ve demokrasi adına onur kırıcı olduğunu unutmayalım. Onur kırıcı vaziyette farklı derecelerde sorumlulukları bulunan siyasi partilerin ise  hala en güçlü siyasi örgütler olarak masada oturduklarını aklımızda tutalım.

Etnik milliyetçiliğin sonu gelmez ise demokrasi de yeşermez 

2022 Ekim seçimleri ertesinde, Bosna'nın bugünü ve yarınını değerlendirdiğimizde, Dayton Barış Antlaşmasının Bosna'ya barışı getirdiği, ancak etnik milliyetçiliğin siyasette geçer akçe olmasının önüne geçilemediğinden, öngörülen diğer hedeflere ulaşılamadığı kabul edilecektir. Ülkede demokrasinin güçlenmesi ve refahın artmasını teminen Avrupa Birliği'nin de üzerine düşen görevi yaptığını söylemek hayli zordur. Üyelik perspektifinden uzaklaşılması, Bosna halkı nezdinde Brüksel'in etkisini ve cazibesini yitirmesine yol açmıştır. Bosna'nın yeri, Ukrayna krizi nedeniyle, artık, uluslararası toplumun gündeminin arka sıralarındadır. Bosna'nın bölünmesi ve bölgede sınırların yeniden çizilmesi (Slovenya 2021 AB dönem başkanlığı vesilesiyle bu istikamette sahipsiz fikirler ortaya atılmıştır) olasılığı aşırı kötümser bir senaryo olmakla birlikte, vukuunda,  büyük zarar ve kayıp Boşnaklar arasında yaşanacaktır. Bu açıdan bakıldığında, önümüzdeki dönemde, etnik milliyetçi partilerin siyaset sahnesinde ağırlıklarını yitirmeleri yönünde ve Avrupa Birliği kriterlerine öncelik veren reformcu ilerici partilerin yükselişinde, Boşnak kanaat önderlerine ve siyaset adamlarına tarihi görevler düşmektedir. 

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.