Gezi Parkı ve Mısır’daki darbe sonrasında Erdoğan yalnız AB’ye değil, ABD’ye de neredeyse her Allah’ın günü çatıyor, saflarındaki Batı ve aydın düşmanlığı gittikçe koyulaşıyor. Erdoğan’ın ‘Milli Görüş gömleği’ni yeniden sırtına geçirdiğini, aslına rücu etmeye başladığını söyleyenler haklı galiba...
İlhan Selçuk, AK Parti’nin hükümet olmasıyla Erbakan Hoca’ya ‘milli cephe’nin içinde yer vermişti. Çünkü Erbakan anti-Amerikan’dı, AB karşıtıydı, çok partili demokrasiyi küfür düzeni sayardı. İlhan Selçuk bugün hayatta olsa, Hoca’ya yaptığı gibi, Erdoğan’ı da ‘milli cephe’ye davet ederdi.
Benim Cumhuriyet’te Ankara temsilcisi ve genel yayın müdürü olduğum yıllarda merhum Erbakan Hoca’yla ara sıra görüşürdük. Hoca’yla sohbet tatlı olurdu.
Ayrıca, bazı Cumhuriyet yazarlarının Hoca’ya belli bir sempati besledikleri söylenebilirdi. Bu sempatinin nedenleri de sır değildi.
Erbakan Hoca anti-Amerikan’dı. Avrupa Birliği’ne karşıydı, “Onlar ortak, biz pazar” söylemini benimsemişti, AB’yi Hristiyan Kulübü sayardı.
Çok partili demokrasi, Hoca için bir küfür düzeni idi. Kapitalizmi hiç sevmez, siyonizmin uzantısı olarak görür, bizim iş âlemini de, bankacılık sistemini de bu çerçevede bir yerlere yerleştirirdi. Ekonomide devletçiliği severdi.
İlhan Selçuk’un böyle bir Erbakan Hoca’yı tutması, ona sempati duyması gayet normaldi. Çünkü İlhan Selçuk üçüncü dünyacı, milliyetçi, devletçi sol anlayışını temsil ediyordu.
İlhan Selçuk’un Hoca’yla ilgili bu çizgisi 2000’lerin başında daha belirginleşti. AK Parti’nin hükümet olmasıyla birlikte, Cumhuriyet’teki bir başyazısında Erbakan Hoca’ya ‘milli cephe’nin içinde yer verdi.
Ulusalcılık, İslamcılık ve milliyetçiliğin koalisyonu
Aynı dönemde Tayyip Erdoğan, ‘Milli Görüş gömleği’ni sırtından çıkardığını, yani değiştiğini söylemişti. Avrupa Birliği ipine sarılmaya, bunun için demokratikleşme adımları atmaya ve ‘askeri vesayet’le mücadele etmeye koyulmuştu.
İlhan Selçuk Cumhuriyet’i, bu nedenlerle “Erbakan Hoca’yla milli cephede el ele” çizgisinde yürüyordu. İlhan Selçuk, Türkiye’nin sırtını AB’ye dönerek, Rusya’yla Çin’le Orta Asya’lara açılmasını savunmaya başlıyor, bunun için ‘Kızıl Elma’ başlıklı makalesini yazıyordu.
Hatta İlhan Selçuk sonra bir adım daha atacak ve Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek MHP’yi de Erdoğan ve AK Parti’ye karşı ‘milli cephe’ye davet edecekti.
Bu konu, 2010’da çıkan Türkiye’nin Asker Sorunu isimli kitabımda vardır. Onun için ayrıntıya girmiyorum.
Ayıplar tekrarlanıyor, düşmanlıklar koyulaşıyor
Bu yazım, geçen günkü Tayyip Erdoğan mı, Yiğit Bulut mu değişti konulu yazımın devamı sayılabilir.
İlhan Selçuk’un Erbakan Hoca’yı ‘milli cephe’ye yerleştirdiği, Tayyip Erdoğan’a karşı - perde arkasında ‘askerle işbirliği’ni de içeren - kavgasını yaptığı dönemde Yiğit Bulut da aynı cephedeydi.
Yiğit Bulut bugün artık başdanışman.
Erdoğan AB’yi çoktan boşladı.
Rusya’nın, Çin’in ya da otoriter rejimlerin Şanghay Beşlisi’ne gözlemci üye bile yaptı Türkiye’yi.
Gezi Parkı ve Mısır’daki darbe sonrası yalnız AB’ye değil, ABD’ye de neredeyse her Allah’ın günü çatıyor.
Tayyip Erdoğan saflarındaki Batı düşmanlığı da, aydın düşmanlığı da gün geçtikçe koyulaşıyor.
28 Şubat’ın askeri vesayet dönemindeki demokrasi ve hukuk ayıpları Erdoğan iktidarında tekrarlanıyor.
Demokratikleşme adımları, paketleri çoktandır unutuldu.
Erdoğan, Kürt sorununun adını bile artık koyamıyor, ‘çözüm süreci’nde ipe un seriyor.
İlhan Selçuk hayatta olsa…
Tayyip Erdoğan’ın ‘Milli Görüş gömleği’ni yeniden sırtına geçirdiğini, belki sadece adını AK Görüş olarak değiştireceğini, yani aslına rücu etmeye başladığını söyleyenler haklı galiba...
Son söz:
İlhan Selçuk hayatta olsa, Erbakan Hoca’ya yaptığı gibi, Tayyip Erdoğan’ı da ‘milli cephe’ye davet ederdi.
Twitter: @HSNCML