URFA
Başlarında renk renk ‘çefiye’leriyle giriyorlar, çadır benzeri büyük salona.
Mor renkliler Karacadağ bölgesinden.
Beyazlar, Hilvan, Bozova, Suruç tarafları.
Kırmızı beyazlar Arapların.
Peki ya siyah beyaz çefiyeler?
“Onlar biraz ideolojiktir, yani PKK” derken kıs kıs gülüyor, “Mor renkli çefiyeler son on yıldır moda oldu. Siverek’te kadınlar mavi çarşaf sarınıyor. Bir de sekiz köşeli kasketler var ki Siverek’te...”
“Bak Hasan abi, görüyorsun, biz ne kadar rengârengiz” diyor, “Onun için biz öyle tek millet, tek devlet nutuklarına gelemeyiz, o ‘tek tek tek’lere sığmayız. Bu nedenle ‘Rojava modeli’ne tahammül edemiyor Tayyip Erdoğan, bu yüzden ‘Rojava devrimi’ni boğmak istiyorlar. IŞİD falan hikâye, bütün dertleri Kürtler...”
Urfa’da, öğle vakti bir barış yemeğindeyiz.
Örencik isimli 500 hane-790 nüfuslu köyde bir arazi kavgası patlamış. Ölenler, yaralananlar derken köy ikiye bölünmüş, bir kan davası için için işlemeye başlamış...
Şimdi HDP onları iki yıl sonra barıştırıyor. Urfa Milletvekili Leyla Güven güldürüyor hepimizi:
“Bir koyun için birbirlerini öldürürler, sonra 100 kuzu kesip barışırlar.”
Yandan kafayı uzatıyor:
“Biz Kürtlerin işi biraz da böyledir.”
‘1990’lardaki gibi gözaltı, darp ve işkence başladı’
Barış yemeğinde Leyla Güven güldürüyor hepimizi: Bir koyun için birbirlerini öldürürler, sonra 100 kuzu kesip barışırlar. Biz Kürtlerin işi biraz da böyledir
Önce taslarda etli kuru fasulyeyle birlikte yamru yumru yeşil biberler.
“Hasan abi, Urfa’ya gelip biber yememek olmaz, Urfa’ya hakaret sayılır” diyor gülerek, “Ama biberin en acısı, yani en güzeli bize düşmez, bak, arkadaki milletvekillerinin masasına gidiyor.”
Birazdan kocaman bir sinide, buharı tüten kuzu kebabı geliyor masaya.
Mis gibi tereyağ kokan bademli, Antep fıstıklı pilavın üstünde et ve koca bir kuzu kellesi...
Kuzunun dişlerini gösteriyor:
“Bu dişler kuzunun yaşını belli eder, altı aylıktır bu kuzu, ziyafeti verenin parayı kıydığına işarettir.”
Karşımda oturan el ediyor yanımdakine, “Kır kır!” diyerek. O da kuzu kellesini iki eliyle alıp bir güzel kırıyor, dilini bir kenara koyuyor, kellenin içinden bir parça eti parmaklarıyla çıkarıp tabağıma koyuyor, “En lezzetli yeridir kuzu etinin” diyerek...
Yiyorum, gerçekten lezzetli...
Başında beyaz ‘şaşık’ıyla Mele İbrahim sahnede. Mele, Kürtçe hoca demek. Duasını barış dileğiyle noktalıyor:
“İnşallah Örencik’teki bu barış bütün bu topraklara yayılır.”
Kavgalı taraflar sahnede tokalaşıyor, öpüşüyor.
HDP’nin Urfa Milletvekili Leyla Güven’in konuşmasındaki şu sözleri not ediyorum:
“Seni başkan yaptırmayacağız dedik 7 Haziran öncesi. Ve sözümüzü tuttuk, başkan olamadın. Şimdi bir söz daha veriyoruz. Sana savaş da yaptırmayacağız.”
Diyarbakır’daki söylem burada da dikkatimi çekiyor. ‘Erdoğan savaşı’nı reddeden, Erdoğan’ın kan ve gözyaşı üzerinden oluşturmak istediği erken seçim stratejisini ısrarla ve çırılçıplak sergileyen, inadına barış diyen söylem Urfa’da da ağızlardan düşmüyor.
Elbette canlar sıkkın.
Tedirginlik, kaygı var.
Büyük bir gözaltı dalgasının kabarmakta olduğunu, bunun devamını beklediklerini söylüyorlar.
Öğle üzeri gelen haberler, Urfa’daki gözaltıların son dört gündür gitgide çoğaldığına işaret ediyor.
Ceylanpınar, Viranşehir, Suruç ve Birecik ilçelerinde toplam 74 gözaltı...
“Tıpkı 1990’lardaki gibi” diyor Urfa milletvekili Leyla Güven, “Gözaltına alınanların başına tıpkı o zamanlardaki gibi poşet geçiriliyor. Ne acıdır ki darp da, işkence de başladı.”
‘Böyle devam ederse gençleri nasıl tutabiliriz?’
Gözaltılar... Yeniden uç vermeye başlayan işkence, darp... Füzeler, bombalar... Böyle devam ederse biz genç insanları nasıl tutabiliriz?..
“Şu an canınızı en çok ne sıkıyor?”
HDP Urfa Milletvekili Leyla Güven:
“Şu an canımı en çok Ceylanpınar’da gözaltına alınıp işkence gören, sonra da tutuklanan o üç genç... Çok kötü şeyler yaşadılar.”
Devam ediyor:
“Canımı fena halde sıkan ikinci konuya gelince... DAİŞ (IŞİD) çetelerinin Urfa’da düzenleyebilecekleri yeni katliamlar...”
Urfa HDP yönetiminden birinin sözlerinden irkiliyorum:“Bir korkum var. 1990’ların JİTEM’ine benzer bir yapılanma sahneye çıkabilir. Mesela Urfa’da evlerin kapıları işaretlenip, cinayetler işlendikten sonra da DAİŞ yaptı denilir.”
Leyla Güven:
“Biz bölge halkı olarak bu filmi daha önce görmüştük duygusunu yaşamaya başladım. 2009’u hatırlayın. Yerel seçimlerde 103 belediye kazanmıştık. Hemen arkasından KCK operasyonları başlamıştı. Bir yandan her düzeyde Kürt siyasetçiler demir parmaklık arkasına atılırken, dağda da gerillaya karşı Sri Lanka modeli uygulandığı açıklanmıştı. Hedef kısa sürede gerillayı imha etmek, şehirlerde de KCK operasyonlarıyla siyasal hareketi felç etmekti. 7 bin 500’le 10 bin arasında tutuklama yapılmıştı. Sonuç ne oldu? Kan ve gözyaşı aktı ama ‘Erdoğan iktidarı’nın istediği olmadı, bizi imha edemedi, yok edemedi.”
Şöyle devam ediyor Urfa Milletvekili Leyla Güven:
“Viranşehir Belediye Başkanı’yken 2009’da tutuklandım. Beş yıl hapis yattım. Ama şimdi milletvekiliyim. Şimdi 2015’te, bir seçim başarımızdan sonra yine düğmeye bastılar. Bir yandan 2009’daki gibi yine gözaltılar, diğer yandan füzeler, bombalar... Ama yazın bir kenara, yine tutturamayacaklar, yine olmayacak.”
Bir gün önce Diyarbakır’da duyduklarımı Leyla Güven’den dinliyorum:
“Gözaltılar... Poliste yeniden uç vermeye başlayan işkence, darp... Tepemizde sürekli uçan savaş uçakları... Füzeler, bombalar... Böyle devam edip giderse, biz genç insanları nasıl tutabiliriz?.. Hatırlayın, siz yazmıştınız. Diyarbakır’daki eski Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirtaş’ın oğlu dağa nasıl çıkmıştı? Babasına, ‘Demokrasi demokrasi dedin sana neler yaptılar baba; ben dağa çıkıyorum, bu iş ancak silahla olur’ dememiş miydi? Hatırlayın. Böyle giderse, dağın yolu yeniden açılır, unutmayın.”
Hedefin IŞİD olmadığına dair görüş yaygın
Haber geliyor, hep birlikte dinliyoruz.
Diyarbakır gibi Urfa’da da, Erdoğan iktidarının gerçek hedefinin IŞİD olmadığına dair yaygın bir görüş var
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Ankara’da demiş ki:
“Operasyonlar devlet politikası değil, ‘Saray politikası’dır. Kendisinin kolluk gücü var, istihbarat örgütü var, yargısı var, medyası var.”
HDP Urfa Milletvekili İbrahim Ayhan’dan da bir haber:
“Kobani’nin 40 kilometre güneybatısındaki Sırrin kasabası IŞİD’in elinden alınmış... Kobani açısından bu önemli bir kazanım. IŞİD’in Suriye’deki başkenti sayılan Rakka’yla Halep arasındaki yol Sırrin’in altından geçiyor.”
İbrahim Ayhan bir haber daha veriyor:
“Kobani kantonunun sınırları içindeki iki YPG mevzisi Türk savaş uçakları tarafından bombalanmış, 4 yaralı var.”
Bu noktayı vurgulamakta yarar var.
Diyarbakır gibi Urfa’da da, Erdoğan iktidarının gerçek hedefinin IŞİD olmadığına dair yaygın bir görüş var.
“Asıl IŞİD değil Kürtler, PYD ya da onun askeri kolu YPG hedef alınıyor” sözü çok yerde belirtiliyor.
IŞİD’ın bir bahane olduğu, Amerika’ya İncirlik’le birlikte bir yem olarak sunulduğu, asıl hedefin ise Erdoğan’ın deyişiyle, ‘Kuzey Suriye’deki Rojava devrimi olduğunun altı neredeyse her sohbette çiziliyor.
Şu da ifade ediliyor:
Bu arada kasımda bir erken seçim nasıl sonuçlanır konusu açılınca, Urfa HDP il yönetiminden biri, kendinden gayet emin bir havada şöyle diyor:
“Kürt illerinde AKP sıfırlanır, bir zamanlar CHP nasıl sıfırlandıysa...”
Sıkıntılıydı.
Ne düşüyorsun diye sorunca dedi ki:
“Geçmişte biz bu süreçleri çok yaşadık, bu da geçer.”
İlk yazım Diyarbakır’dandı, bu Urfa’dan, bakalım üçüncü nereden olacak?..