Hasan Cemal

10 Ekim 2014

Türklerle Kürtler birlikte yaşayacaklarsa, bunun yolu artık Kobanê’den geçiyor!

Diyor ki: “Bu Kobanê gerçeğinin ne kadar farkında ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan?”

SURUÇ, Aligör Mahallesi

“Bak Hasan Abi” diyor, “Şu siyah bulutların yükseldiği yer var ya, orası Kobanê’dir.”
Suruç’ta kepenkler kapalı.
Sadece eczane ve fırınlar açık.
Şehit cenazeleri dolayısıyla...
Yanıma geliyor.
Acımız derindir, yaramız derindir” dedikten sonra sessizce uzaklaşıyor.
İki gündür buralardayım.
Tayyip Erdoğan’a karşı nasıl bir büyük tepki dalgasının yükseldiğini her adımda görüyorum.
Biri diyor ki:
“IŞİD neyse PKK odur. Öyle mi? O zaman, IŞİD neyse AKP de odur.”
Erdoğan’ın IŞİD’le PKK’yi aynı kefeye koyan açıklamaları, anlaşılan o ki, Kürtleri çıldırtmış.
Erdoğan bu sözleriyle, bir yandan -tabii ne kadar kaldıysa- kendi güvenilirliğine, diğer yandan ‘çözüm süreci’ne ölümcül darbeler indirmiş durumda...

‘Kobanê neyse, Suruç odur’

Tayyip Erdoğan’a karşı nasıl bir büyük tepki dalgasının yükseldiğini her adımda görüyorum.

Yoldayken telefon geliyor:
“Vaziyet iyi. Kobanê’de bombalıyorlar IŞİD’i...”
Suruç’un Aligör Mahallesi’nde tesadüfen rastladığımız üç-dört esnafın yanına çöküyoruz. Çay ikram ediyorlar.
Benim elimde kalem, not ediyorum:
“Teyzemizin oğludur, amcamızdır, dayımızdır Kobanê’de, hepsi bir adım ötemizde yaşar. Sınır bizi bölmüş. Ama biz hepimiz biriz, akrabayız, Kürdüz.”
“Kobanê neyse, Suruç odur.”
Soruyor:
“49 rehine kurtulduktan sonradır ki, Kobanê’deki IŞİD baskısı arttı. Acaba Ankara’yla bir pazarlık mı döndü?”
Diğeri tamamlıyor:

“Yoksa Kobanê’yi IŞİD’e mi bıraktı Erdoğan?”
“Elimiz kolumuz bağlı, seyrediyoruz Kobanê’yi...”
“Ciğerlerimiz yanıyor abi...”
PKK ile IŞİD’i aynı kefeye koymak... Olacak şey mi? PKK, insanların başını mı kesti? Kadınlarımızı mı sattı cariye olarak? Kadınlara, kızlara herkesin önünde tecavüz mü etti? Öyle bir infial uyandı ki Erdoğan’a karşı... ”
“Suruç’ta vaziyetler nasıl?”
“Akşam olunca halk ayaktadır. Suruç fitil gibidir. Patladı mı kimse tutamaz.”
“Bir adım ötemizde vahşet yaşanıyor. Elimiz kolumuz bağlı. Gitmek istesek Kobanê’ye, bu sefer de devlet bırakmıyor.”
“Ciğerimiz yanıyor abi...”
“Gece vakti artık herkes silahlı çıkıyor dışarı. AKP’ye oy vermiş olanların bile sabrı taşmıştır abi. Bir kıvılcım çok fena patlatır.”
Gençten biri:
“Ben okulu bıraktım artık. Matematik bölümünde son sınıf öğrencisiydim.”

‘Abi yaz bir kenara: Bu Kobanê düşmez’

“49 rehine kurtulduktan sonradır ki, Kobanê’deki IŞİD baskısı arttı. Acaba Ankara’yla bir pazarlık mı döndü?”

Diyorlar ki cenaze var:
YPG’li üç şehidin cenazesi... Dün gece geldi Kobanê’den...”
“Neden orada toprağa verilmedi?”
“Kobanê’deki şehitlik IŞİD’in eline geçmiş de ondan...”
Suruç Devlet Hastanesi’nin bahçesi ana baba günü.
Cenazeler bekleniyor.
Ahmet Türk’le konuşuyorum.
Telefonda sesi yorgun çıkıyor:
“Dün akşam çok kötüydü, uzun bir geceydi Mardin’de. İki ölü var.”
Biri yanıma geliyor:
“Suruç’ta hayat durdu. Bir kulağımız Kobanê’de, öteki kulağımız İmralı’da. 15 Ekim’de Öcalan ne diyecek, bunu bekliyoruz.”
Bütün yakınmalar geliyor ‘devlet’te düğümleniyor.
Yardım etmiyor diye, veryansın ediliyor devlete.
Asıl yardımı ‘Kürdistan belediyeleri’nin, halkın yaptığı belirtiliyor.
Birinin sözleri ilginç:

“IŞİD’e Tayyip Erdoğan’ın vakti zamanında ne kadar yardım ettiğini dünya alem biliyor. Kendi toprağını savunana terörist diyor. Kafa kesene ses yok, yardım var ama...”
Bir başkası söze giriyor:
“Abi yaz bir kenara: Bu Kobanê düşmez!”
Orta yaşlı birinin sözleri:
“Esad Oktay Yıldıran 12 Eylül’de, Diyarbakır askeri zindanında ne yaptıysa, şimdi Kobanê’deki de farklı değil.”
Bir başkası:
“Türklerle Kürtlerin birlikte yaşamalarının yolu artık Kobanê’den geçiyor. Bu gerçeğin ne kadar farkında Tayyip Erdoğan?..”
Biri başını uzatıyor:
“CHP’nin Dersim’i... Evren’in Diyarbakır Cezaevi... Erdoğan’ın Kobanê’si...”

‘Erdoğan farkında mı, Diyarbakır düştü bile...’

“Suruç’ta hayat durdu. Bir kulağımız Kobanê’de, öteki kulağımız İmralı’da. 15 Ekim’de Öcalan ne diyecek, bunu bekliyoruz.”

Uzun boylu, yaşlıca bir adam.
Başında bembeyaz poşusuyla heybetli bir Kürt.
İsmi Abdullah.
Tane tane konuşuyor:
“Ben bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin zulmünü tam 45 yıl yaşadım, 45... Kaçak tütünümü bana zorla çiğnettikleri, yedirdikleri devirleri gördüm. Ama bak hâlâ dimdik ayaktayım, ben Kürdüm.”
Bir başkası:
“Biz iki bin yıldır bu toprakların sahibiyiz. IŞİD nasıl gelir de bizi topraklarımızdan kovabilirmiş...”
Tayyip Erdoğan’a yönelik tepki her adımda dillendiriliyor:
“Kobanê düştü düşecekmiş... O farkında mı, Diyarbakır düştü bile... Böyle giderse, Allah göstermesin, Türkiye’nin her tarafı ateşe döner. Farkında mı Tayyip Erdoğan?..”

‘Yaşasın Kobanê direnişi!’

Hastane bahçesi birden dalgalandı.
Cenazeler eller üstünde geliyor.
PKK bayrakları, YPG bayrakları.
Zılgıtlar çekiliyor, sloganlar atılıyor.
“Yaşasın YPG direnişi!”
“Yaşasın Kobanê direnişi!”
“Kobanê IŞİD’e mezar olacak!”
“Katil IŞİD, işbirlikçi AKP!”
“Kürdistan Kürdistan!”
Cenazelerin defnedileceği Zaret Köyü’ne doğru yürüyüş başlıyor, sloganlarla, kadınların kulakları tırmalayan keskin zılgıtlarıyla...

Kobanê’deki savaşı hissetmek

"Kobanê düştü düşecekmiş... O farkında mı, Diyarbakır düştü bile..." 

Biz sınıra doğru sapıyoruz.
Dewşan Köyü’ne doğru.
Göz alabildiğine dümdüz uzanan bir ovada, kimsesiz koca bir ceviz ağacının altına oturmuşlar, Kobanê’yi seyre dalmışlar.
Tuhaf bir görüntü.
Kimi teneke kutuların, kimi tahtadan sebze-meyve sandıklarının üstüne tünemiş.
Hiç kımıldamıyorlar.
Kapkara dumanların tüttüğü, elini uzatsan tutabileceğin Kobanê’deki savaşı hissetmeye çalışıyorlar.

‘Ciğerimiz yanıyor’

Mürşitpınar Sınır Kapısı’na doğru yola koyuluyoruz, Kobanê’yi daha yakından seyretmek için.
Yanıma gelip diyor ki:
“İki gündür bombardıman iyidir. Ciddi nokta atışları yapılıyor.”
Etmanek Köyü’ne girerken jandarma dikiliyor karşımıza.
Yol kesilmiş, bırakmıyorlar.
Köy de boşaltılmış...
O ses yine kulağımda çınlıyor:
“Elimizden bir şey gelmiyor, ciğerlerimiz yanıyor!”

Kobanê serhildanı yazıları devam edecek.


 

KOBANÊ SERHİLDANI 1-
Apoletli Kemalizm’den cübbeli Kemalizm’e!